Gerçek nerede?
Her gün gazetelerde yazarların bir davanın hasbi savunucuları gibi yazdıklarını okuyorum. Oysa gerçekte iki basın ordusu birbiriyle savaşıyor ve tarafların biri demokrasi üniforması giyiyor diğeri cumhuriyetin kuruluş ilkeleri uğruna savaşıyor.
Türkiye’deki hatta dünyadaki bütün cepheleşmeler birbirine benzer ve aynı kaynaktan beslenirler. Önce siyasi projeler belirlenir daha sonra bunu savunacak fikir akımları ideoloji ya da inanç üniformasıyla cephede yerini alır.
Türkiye’deki düşünce akımlarının ne olacağını tahmin ederken şöyle bir yol izledim: İlk cevaplandırdığım soru dünyadaki yeni düzenin ve bu düzen içinde Türkiye’nin yerinin ne olacağıydı. Şu sonuca vardım: Yeni dünya düzeni küreselcilere karşı ulus devletleri savunanların galibiyetiyle oluşturulacak. Zaten mücadele bu iki güç arasında. Türkiye için öngörülen rol Avrupa ve Çin’in dünya dengelerini belirleyici rol almasını, bugüne kadar belirleyici olan ABD ve Rusya’nın ikinci plana düşmesini engelleyecek bölgesel bir güç odağı olması, böylece enerji kaynaklarının ve ulaşım yollarının bu iki güç tarafından kontrolünün devam etmesiydi. Türkiye’nin bu rolü oynayabilmesi için bölgede etkin olan İslam dinine arkasını dönmemesi ve etki alanını genişletmek için çok kültürlülüğü benimsemesi gerektiğiydi.
Benim yaklaşımım genel eğilime ters düşüyordu ve onlar ayakları üstünde dururken ben amuda kalkmış etrafı gözlüyordum. Sözlerimin anlamı şuydu. İslamcı hareket halkın eğilimlerinin bir sonucu değil siyasi projenin bir gereğiydi. Kürt sorunu Türkiye’ye çok kültürlüğü kabul ettirmek için ortaya atılmıştı. Eğer dünyada böyle bir proje olmasa kimsenin onlarla ilgilenmesine sebep kalmayacak ve böyle sorun olmayacaktı. Bu sorunun bugüne kadar devam etmesinin nedeni sonuca ulaşma imkanının yeni doğmasıdır. Türkiye çok kültürlülüğü kabul ettiğine göre çatışmanın gereği kalmamıştır ve çözüm yakındır.
Türkiye’nin yeni ideolojisine herkes uymak zorundadır. Haklıyla haksızı ayırmak için yapılan tartışma beyhudedir. Ertuğrul Özkök’ün beklentileri gerçekleşmeyecektir çünkü onun yer aldığı cephe kaybetmektedir. Karşılaştıkları sorunları hukuki sanıp haklı olduklarını savunmaları beyhudedir. Çünkü belirleyici olan siyasettir ve olanların sebebi hukuksuzluk değil siyaseten yanlış yerde durmaktır. Ya yer aldıkları cephe kazanır ve benim öngörüm yanlış çıkar hepsi birer kahraman olurlar ya da onları etkili ve güçlü kılan her şeyi kaybederler. Üçüncü bir yol yeni programın içinde yer almaktır.
Benim tüm uğraşım akıntıya kapılıp gitmemek ve yolumuzu, bizi sınırlayan faktörleri hesaba katarak, bir ölçüde kendimizin çizmesiydi. Tüm ayrıntıları büyük güçlerce çizilen darbeler yerine beklentiler üzerinde anlaşarak sistemi devam ettirmek, ideolojimizi günün şartlarına göre revize etmek, bütün bunları hesaplayan bir devlet yapısını ulaştırmaktı. Bürokratından yazarına, akademisyenine, siyasetçisine kadar herkesin savaş üniformalarını giyerek çizilen rotaya bizi sürüklemesine isyan ediyordum. Ben bu savaşların askeri değil gözlemcisi olmaya devam edeceğim ve kahraman olmayacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.