İçelim, güzelleşelim!

İçelim, güzelleşelim!

Bir 'tarım muhabbeti'nden notlar

- Ali Suat Bey, sizi gören hacı oluyor mîrim; kendinizi özletiyorsunuz.-Aman Engin Abi, istirham ederim. İş güç işte. Evdekiler nasıllar, iyilerdir inşallah!
-Sağol Suat Beyciğim, yuvarlanıp gidiyoruz; tutuklanmalar, salıverilmeler, sorgular filan ama önemli değil bunlar, dostluk önemli; böyle güzel vesileler de olmasa hiç görüşemeyeceğiz vallahi. Eşiniz hanımefendi afiyettelerdir inşallah, hürmetlerimi iletiniz lütfen.

-Çok naziksiniz Engin abi; yemeklerimiz gelene kadar ne içeriz? Ayran, soda, şalgam suyu?

-Teşekkür ederim Suatçığım; içerde rahatsızlanmışım biraz. Gazlı şeyler dokunuyor. Arkadaşlarla tanışıyorsunuz, avukatım oluyor kendisi...

-Aman Engin abi, adli meselelere hiç girmeyelim istersen. Mâlum yerin kulağı, kuşların gözü var bu dönemde. Yanlış anlaşılır. Meselâ şu anda bizi gören birisi, "Aa, bunların bir arada ne işi var böyle yârenlik ediyorlar?" filan gibi aklına kötü şeyler getirebilir; haksız mıyım arkadaşlar?

Ne diyordum; ha, tarım meselesi! Arkadaşlar. Tarım meselesi çok önemli. Bakınız daha dün hükümet, tarım alanlarında yeniden planlamaya gitmeye karar verdi. Artık isteyen tarlasına, bostanına fındık, karpuz, marul ekemiyor. Bunları konuşmamız lazım...

-Valla çok haklısınız Ali Suat Bey; bir de tarım alanlarının kadastrosu var ki dağ gibi bir şey. Ergenekon davası onun yanında sinek vızıltısı gibi kalır. Zaten Ergenekon dediğimiz de fasa-fiso, ottan-çöpten bir dava. Şöyle ki, bu hükümet, yargıyı kullanarak ilerici güçleri tasfiye etmek, Cumhuriyeti geriye götürmek istiyor, malumunuz zaten. Bunun için ülkenin en itibarlı aydınlarını, bilim adamlarını, emekli paşaları bile... Nedir efendim o Beykoz'daki aramalar filan. Beykoz'da 2B uygulamasına bir gidilse, orada dikili ağaç kalmaz beyefendi.

-Aynı kanaatteyim; efendim, Türk tarımında küçük mülkiyet dönemi bitiyor; bunlar verimli tarım alanlarımızı çokuluslu gıda firmalarına peşkeş çekecekler. Salatalık hakkındaki rezaletten haberiniz vardır eminim. Efendim salatalığı Mersin'den kamyona yüklüyorsunuz, diyelim 12 cm. Ankara'ya gelene kadar kıtır kıtır büyüyor, oluyor 15 cm. Neden? Basıyorlar hormonu basıyorlar hormonu. Bu durumda içerdeki yurtsever dostlarımızın mağduriyetini hassasiyetle izliyoruz tabii. Gereken yapılacaktır elbette. Sahipsiz değilsiniz, merak etmeyiniz. Bir de organik iplik meselesi çıkardılar şimdi...

-Çok şükür, o bakımdan gönlümüz rahat. Türk tarımı bizi çok üzüyor ve bu adamlara bırakılmayacak kadar da önemlidir. Arpa üretimi için getirilen sınırlamalara rağmen mal tüketiminin artması bizi çok sevindirdi; içerdeki arkadaşlar için böyle ufak-tefek haberler mutluluk vesilesi oluyor...

-Lütfen Engin Abi, müsterih olsunlar; bu ülke sahipsiz değil efendim; öyle birkaç çiftçinin tarlada süne zararlısı mücadelesi yapacağım diye araziye dilediği gibi zarar vermesine izin vermeyiz. Devletimiz güçlüdür, izliyoruz. Biraz sabrediniz. Tarımda güzel günler göreceğiz inşallah!..

-Ah be Ali Suat Bey; inanır mısınız gözümüze uyku girmezdi içerde! Ne olacak balıkçılığın durumu, büyükbaş hayvancılığımız can çekişiyor. İnanır mısınız, koca yaz gelip geçiyor bir çanak koyun yoğurdu bulup yiyemedik efendim; nerede o eski keçi peynirleri, kavurmalar, o ortadan yarınca domur domur olan domatesler, biberler?..

-İçelim güzelleşelim; Türkiye bir tarım ülkesidir ve öyle kalacaktır. Bunu değiştirmeye öyle % 47'lerin filan gücü yetmez. Ünlü ziraat profesörümüz Sabih Bey'i gördüm geçenlerde, diyor ki, "İpin ucu bende olduktan sonra cambazın ne yaptığı önemli değil." diyor. Haydi tarımın, hububat rekoltesinin, organik ziraatın şerefine. Çin çiin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi