Medyada kim gitsin?
Murat Tokay’a mahcubum... Zaman gazetesi yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın başlattığı “medyada tasfiye olacak gazeteciler” tartışması için benden de görüş istemişti.
Sözümde duramadım.
Murat’a gerekli açıklamaları yapacağım.
İster affeder, ister kara listesine alır. Ne yaparsa hakkıdır.
Başlangıçta bu konuya girmeyi düşünmüyordum.
Kimin tasfiye olacağını zaman, konjonktür ve müşteri memnuniyeti belirlerdi... Bana neydi! Ayrıca, yekpare bir “medya düzeni” yoktu; farklılıklar ve karşıtlıklar varolduğu sürece, farklı zaruretlerin ortaya çıkardığı gazeteci tipi de varolacaktı.
Dahası, medya babamızın malı değildi, isteyen istediği kadar kalabilirdi.
Meğer bazı kalem sahipleri, “böyle bir tartışma çıksa da, kurtlarımızı döksek, azıcık yandaş pataklasak” diye apartta bekliyormuş.
Mevzu gereğinden fazla uzadı ve kabak sonunda yazı sahibinin başında patladı; “Sen ne demek istiyorsun, yoksa kıyıda köşede gizli tasfiye planları mı hazırlanıyor” gibisinden.
Oysa Ekrem, mesleğin “olması gereken” kriterlerini saymak dışında bir herhangi bir ‘tasfiye listesi’ yayınlamamıştı.
Ertuğrul Özkök, Dumanlı’nın tespitlerini, “özüne saldırı” olarak algıladı ve acıklı bir “defans yazısı” yazarak şirketteki durumunu sağlamlaştırma yoluna gitti.
Ne yani, medya sadece yandaşlara mı kalmalıymış, farklılıklar ne olacakmış, estekmiş, köstekmiş...
Septik bir yazıydı...
Hani Fehmi Koru ikide bir, “Aydın Doğan iyi, onun çevresi kötü” şeklinde yazılar yazıyor ya, Dumanlı’nın tespitlerinden sonra muhtemeldir ki koltuğunu Fehmi Koru’ya kaptırmaktan korkmuştur.
Penis yazarı unvanlı şahıs, kendi “gidecekler” listesini yayınladı.
Penis yazarının dostu unvanlı şahıs, Nişantaşı’na yakışmayan, gazetecilerin dökümünü yaptı.
Ertuğrul Özkök’ün “sol husyesi” görevini üstlenmiş ağzı bozuk serseri ise, konuyu “eski hesapların görülmesi için fırsat” saydı.
Düşündüm taşındım, ben de bir liste yapmaya karar verdim.
Benimki, “gitmemesi, mutlaka kalması gerekenler” listesi.
Ertuğrul Özkök kalmalı.
En velud ve verimli “çakma öznesi”dir. Eksik olmasın, bu satırların yazarı açısından da “ekmek kapısı”dır.
Emre Kongar kalmalı...
Harika ortalar yapıyor. İlke için sakalına sahip çıktığını söylüyor, ilke için başörtüsüne sahip çıkanları “zavallı, kandırılmış genç kızlarımız” olarak görüyor. Hem seviyor, hem dövüyor. Biz de “sosyologmuş gibi” yaptığında kendisini çok seviyoruz.
Mehmet Yakup Yılmaz kalmalı...
Esprilidir. “Her gün önemlidir” şeklinde dehşetli felsefik aforizmaları vardır. Hem de çok bilgilidir... “İşte beğendiğim şarkılar... Bunlardan bir albüm yapacağım” diyen, beğendiği şarkıların ismini hep yanlış yazan bir adamdır. Hoştur.
Entelektüel yazar Özdemir İnce kalmalı.
İbret-i alem için kalmalı. “Entelektüel nasıl olunmaz?” sorusuna cevap teşkil ettiği için kalmalı.
Zülfü Livaneli kalmalı.
Hükümete “Kürt açılımı”nda destek veren, verdiği destek oranında hükümeti borçlandıran bir kıymettir... “Beni konsere çağırmıyorlar, Almanya’daki kitap fuarına göndermiyorlar, UNESCO’ya Kültür Büyükelçisi yapmıyorlar, filmlerime devlet desteği sağlamıyorlar.”
Kalmalı ve kuvözde muhafaza edilmeli.
İlhan Selçuk kalmalı. Çakma liberal Cüneyt Ülsever kalmalı. Değerli dostum Oktay Ekşi kalmalı.
Ben de kalmalıyım.
Hulasa, “Kıyıda köşede gizli tasfiye planları yapanlar varsa, bu listeyi dikkate alsınlar” diyorum, başka da bir şey söylemiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.