İki dost: Çakmaklı ve Demirci...
Yo, uygun zaman beklersem bu yazı çıkmayacak.. Hele şu Demokratik açılım
tartışması bitsin derken, İçişleri Bakanından sonra da Dışişleri Bakanı
Ermenistan konusunu gündeme getirdi.. En iyisi ben daha da geciktirmeden
şu borcumu bir ödeyeyim.. Öyle anlaşılıyor ki, biz bu açılımları daha
uzun bir süre tartışacağız..
Bana kalırsa iktidar iyi yaptı. Bunları tek tek tartışıp zaman kaybetmek
yerine, hepsini birlikte tartışalım. Muhalefetin zaten fazla söyleyecek
şeyi yok. Bundan sonra daha fazla çıkacak bir sesleri olduğunu,
söyleyecek daha ağır ifadeleri olduğunu sanmıyorum.
Oldu olacak şuna dini özgürlükler ve laiklik konusunu da ekleyelim
bitsin..
Neyse biz konumuza dönelim.. Yücel Çakmaklı’ya.. Ölümlü dünyadan
ölümsüzlüğe yükselen bir dostun aziz hatırasına..
Sessiz ve sakin bir insandı bize sinemayı öğreten bu adam!.. Allah ondan
razı olsun..
MTTB Sinema Kulübü kurduğumuzda 9 kişiydik.. Başka platformlarda da
birlikte olduk.
Artık aramızda yok..
Arkasından yazı yazmak kolay, önemli olan onun manevi vasiyetine sahip
çıkabilmek.. Onun misyonunu sürdürebilmek..
“İçkiye ve kadına bulaşmadan sinema yapılabilir mi?” Sorusunun cevabı
onun pratiklerinde gizli..
Birçok projesi vardı, çoğu yarım kaldı..
Mesela Türk dünyası, İslâm dünyası ile ilgili bir film festivali hayali
vardı.. Ortak yapımlara yönelmemizi istiyordu.. Onun hatırasına sahip
çıkmak istiyorsak, geç kalmış bu projesini hayata geçirmemiz gerek..
Belgeseller, diziler, Sitkom tarzı Tv dizileri, çizgi filmler, dramalar
sergilenmeli. Yapımlar daha fazla teşvik edilmeli, başarılı projeler
ödüllendirilmeli..
Ama bizim daha uluslararası standartlarda bir film platomuz bile yok..
Yücel Çakmaklı adına özel bir ödül konulmalı bu festivalde..
Kültür Bakanlığı, Türk Dünyasından sorumlu devlet bakanlığı, İKO, KEİK
filan da bu projeye destek verebilir. Hatta UNESCO’dan filan da destek
istenebilir. İşadamları, Vakıflar böyle bir projeye destek verebilir..
Ne bileyim, radyolarımız, gazetelerimiz, dergilerimiz, STK’larımız onun
manevi mirasına sahip çıkmak adına yazı dizileri, belgeseller, anma
toplantıları, yarışmalar, söyleşiler düzenleyebiliriz..
Yaşarken, sanki kimse gitmeyecekmiş gibi, ölmeyecekmişiz gibi,
yanıbaşımızdaki değerlerin farkında olmadan yaşıyoruz.. Oysa her nefis
ölümü tadıcıdır.. Onun için Resulullah, “ağzınızın tadını kaçıran ölümü
sıkça anınız” der bizlere..
Kardeş ülke ve halkları daha yakından tanımak için en etkili yol bu..
Bu arada Şevket Demirci’yi tanır mıydınız? Ebuzziyafe Şevket bey..
Şevket Demirci. Bir gönül adamı.. Adına çocukları “Gönülyolu, eğitim ve
kültür vakfı” diye bir vakıf kurmuşlar.. Sevindim. Ha bu arada o
gerçekten Demirci idi. Demir döküm işi yapardı..
Her iki dostun da cenazesine katılamadım. Çünki her ikisinde de başka
illerde daha önceden planlanmış konferanslarım vardı..
Kimi ona “Hayırsever işadamı” dedi. Kimi “ehli dil”. Sevecen, babacan,
kitap dostu bir adam.. Temmuz başı idi, aramızdan ayrıldı.. Yarım
milyona yakın kitap barındıran üç ayrı kütüphanesiyle ihtişamın ve
tevazunun başka bir deyişle Haşmet ve Mahviyetin aynı bedende buluştuğu
nadir insanlardan biri idi.. Kastamonuluydu. Cenazesi Çatalzeytin
Samancı Köyü mezarlığına defnedildi.
Hey gidi dünya hey!
Kitabı sol elle tutmayan biri.. Ne ikram ederse tek sayıyla ikram
ederdi. Ya bir elma yiyeceksin, ya da 3’üncüyü de! Tok da olsan ikram
etmeden bırakmaz.. Hem soran kim ki, size aç mısın-tok musun diye..
“ALLAH rızası için verin. ALLAH rızası için verilen hiçbir şey eksilmez
tersine çoğalır.” “Birbirinizi ALLAH rızası için sevin, “Dilinizi zikre
alıştırın, unuttuğunuzda tekrar başlayın”, “Olur ki bir gün kalbi
iniverir. O zaman dil susar kalp söyler”, “Dünya oyuncaklarına
kapılmayın, hiçbir sevgiyi ALLAH sevgisinin önüne geçirmeyin.
Geçirirseniz o zaman putunuz olur”, “Gönül evinizi temiz tutun, tutun ki
ALLAH tecelli etsin.”
Allah’ın Kerim sıfatı, Seha sıfatı işlerinde tecelli eden bir Allah
dostu.. Bir dostu onun için şunları yazmış
http://ebuzziyafe.blogspot.com/ sitesine: “Ehl-i aşk idi. Onun için ‘Aşk
Ola’ dilindeki zikir olmuştu. İşte tam da bu sebeplerle hem dostlarına
hem de evlatlarına; YEDİĞİNİZ İÇTİĞİNİZ SİZDE MİRAÇ EDE.. DOSTLAR
BİZİMLE OLA.. GÖNÜLLER HUZUR BULA.. İLİM OLA.. İBADET OLA, AŞK OLA..
EYVALLAH İLLALLAH HUUUUUU derdi.”
Şevket Ağabeyin yanına uğrayanların kafası, gönlü ve midesi doyardı..
Artık aramızda değil.. O bir gün bizim de gideceğimiz yere, bizden önce
gitti.
Geçen gün de Nevzat Tarhan’ın eşi Rahmeti Rahman’a kavuştu.. Ölüm
kapımızı çalmadan keşke amel defterimizi bir gözden geçirsek..
Yücel Çakmaklı’yı rahmetle yâd ederken, diğer dostlar geldi aklıma.
Şevket ağabey için de bir şeyler yazmak ve onu rahmetle anmak
istiyordum. Nasib bugüneymiş.. Allah’tan bir kez daha rahmet diliyorum..
Şevket Ağabeyin adına bir vakıf kurulmuş olması beni sevindirdi. Yücel
Çakmaklı adına da bizim ilim ve sanat vakıflarından biri bir sinema
enstitüsü, mesela bir kısa metrajlı film yarışması yapamaz mı?
Mesela madem MTTB tekrar açıldı.. MTTB Sinema kulübünü yeniden kuramaz
mıyız?.. Film haftaları, toplu gösterimler, onun adını yaşatacak bir
şeyler yapamaz mıyız?
Geçmişlerimizi hatırlayarak Allah’tan rahmet dileklerimizle hep birlikte
bir Fatiha okuyalım: El Fatiha..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.