Modernizm kadını neden kurtardı?
Türkiye’de gazetelerin 1. sayfalarına bakanlar mutlaka resimli “kadın”
haberleri ile karşılaşırlar. Bunlar çoğunlukla ışıltılı bir hayatın
resimleridir. Ülkenin oyun-eğlence vs. hayatının malzemesi olan
kadınlarla ilgili haberler Türkiye’nin “modern” yüzünü yansıtmak üzere
köpürtülerek kullanılır.
Kadını modern hayata karıştırma, böylece yeni bir kimlik verme macerası
Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli sosyal mühendislik projelerindendir. Aile
odaklı toplumdan birey odaklı bir yapıya geçmeden bunun çok fazla sonuç
vermesi beklenemez. Devletin ikilemi, hem aileyi toplumun temeli olarak
görmesi, hem de kadınları modern hayata her hangi bir ahlâkî çerçeve
çizmeden, norm-değer üretemeden zorlamasıdır.
Bu hususla ilgili sosyal mühendislik çabalarının, son yıllarda
meyvelerini verdiği gözleniyor. Aile en modern kesimlerden başlamak
üzere çözülüyor. Safsataya kadar vardırılan “eşitlik” söylemi, bir arada
yaşamak için gerekli olan iş ve rol bölümünü güçleştiriyor. Kadınların
serbestleşmesi, erkekler için evlilik bağlarını koparmayı
kolaylaştırıyor. Annesi babası evliliği sürdüremiyen ailelerin çocukları
boşlukta kalıyor. Bu bilhassa kız çocukları için büyük bir tehlike
oluşturuyor. Yüksek öğretimin yaygınlaşması, her yıl daha fazla genç
kızın baba ocağından yüksek tahsil için ayrılması, yaşadıkları yerdeki
sosyal çevrenin normları içinde yetişmiş gençleri, norm-değer çerçevesi
olmayan veya yeterli kontrol sağlayamayan muhitlerde çetin bir değişime
zorluyor.
Öğrencilerin başıboş hayat sürdükleri çevreler, her türlü olumsuzluk
için zemin oluşturuyor. Bunun gittikçe artan tarzda gazetelerin birinci
sayfalarındaki kadın haberlerini değiştirmeye başladığını görmeye
başlıyoruz. Işıltılı bir fanus içinde tutulan oyun-eğlence kadınlarının
haberlerinin yerini başka türlü kadın haberleri alıyor.
Günümüzde arkaik bir isim olan “Münevver” son zamanların en çok duyulan
kadın ismine dönüşüyor. Bu genç kız, büyük şehirlerde yozlaşmanın nasıl
bir yayılma içinde olduğunun göstergesi. 17 yaşındaki bir genç kız bir
zengin aile çocuğunun cinsel oyuncağı oluyor; bu kızın ailesi tarafından
biliniyor ve gelecekte elde edilebilecekler için tasvib görüyor! Korkunç
bir cinayetle sonuçlanan bu vak’ada, değer yokluğunun/kargaşasının ne
kertelere geldiğini kolaylıkla görebiliyoruz. Oğlan tarafı, işin çok
fazla büyütülmemesi gerektiğini söyleyebiliyor. Çünkü zengin çocuğu
oğlanların böyle cinsel objeleri olabilir! Kız tarafı ise, “helâllik”
için yüksek meblağ talebinde bulunabiliyor! Burada kendisine en fazla
haksızlık edilen kelime elbette “helâllik”dir!
“Münevver”in muhafazakâr bir isim olmasına karşılık “Begüm”ün modern bir
isim olarak telakki edildiğinden şüphe yok. Zaten kızlarına bu ismi
koyanlar, Türkiye’nin modernlikte en yüksek tabakasında sayılıyorlar.
Balerin-Balet ana babanın kızı Begüm’ün akıbeti de Münevver’inken daha
az feci değil.
Anası babası ayrılmış üniversite öğrencisi Begüm uyuşturucu müptelası
oluyor, hatta tedavi görüyor. 23 yaşındaki genç kız arkadaşlarının
evinde banyoda koluna yüksek dozda uyuşturucu enjekte ediyor. Annesi:
“Kızım Lise’de bir erkek arkadaşının zorlaması ile eroine alışmış.
Şubat’ta tedavi için AMATEM’e yatmıştı, 31 Mart’ta çıktı. Ama eski
arkadaşları onu hiç rahat bırakmadı” diyor...
Cumhuriyet’in kadın üzerinden yürüttüğü sosyal mühendislik projesi
nihayet görünür hale geliyor. Kadınlarımız hızla modernleşiyor.
Modernlik kişilik değil, dişilik üzerinden sürdürülüyor. Kadın
“özgürleşiyor”. Bunun nelere mal olacağı kimseyi ilgilendirmiyor.
Modernizm kadını tabiatından soyutluyor. Onu eş ve anne olmaktan
çıkarıyor, “dişi” yapıyor. Hayata tutunacağı, varoluşunu
anlamlandıracağı gerçek değerler yerine sahte oyuncaklarla oyalıyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.