Bunlar “boru mu”, “patates” mi?
Normal şartlarda topraktan patates, yerelması, yerfıstığı filan toplanır.
Havuç, şekerpancarı, turp fışkırır topraktan benim bildiğim.. ETÖ davası savcısının ironik bir dille ifade ettiği gibi gibi “Ekolojik bozulma”nın en büyük kanıtı da bu olsa gerek.. Topraklarımızdan patates değil bomba fışkırıyor artık!
Haber utanç vericiydi ama neyse ki, yalan çıktı: “Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı turistik Titreyengöl bölgesindeki bir arazide, bir ihbar üzerine yapılan kazıda 80 adet savunma tipi el bombası bulundu” deniyordu haberde.. Kimse garipsemedi. Alıştık. En son Maraş’ta bulunmuştu.. Baksanıza tonlarca uyuşturucu imalatında kullanılan kimyasal ele geçiriliyor..
Son kafile Maraş’ta ele geçmişti.. El bombaları MKE yapımı mı, seri numaraları silinmiş mi, o kafileden bombalar başka yerlerde kullanılmış mı? Kime zimmetlenmiş ve kimin eline nasıl geçmiş ve kim şimdi onları oraya gömmüş bilmiyoruz. Bunlar daha ele geçenler.. Daha geçmeyenleri ne kadar, onu bilmiyoruz.. Mayınlı arazide gömülü değil silahlar sadece. Memleketin her tarafından bomba fışkırıyor..
Bunlar ele geçenler, denize, ırmağa atılanlar, ıssız dağlara, ovalara bırakılanlardan haberimiz yok..
TSK bu olayın üzerine gidecek mi?
O kadar bombayı bugüne kadar kim, nerede, nasıl, hangi cesaretle sakladı.. Nasıl taşıdı arabasında ve nasıl getirdi gömdü?. Bu elde kalanı, askeri depodan çalınırken ne kadar bomba alındı. Kim ne kadar aldı? Alınanların ne kadarı nerede kullanıldı?. Askeri depolardan bu kadar silah nasıl böylesine kolayca çıkarılabiliyor? Birileri bu soruların cevabını vermeli..
Bunlar eskide mi kaldı, aceba hâlâ birileri aynı işi yapmaya devam ediyor mu?
Asker depo kayıtlarına bakıyor, açık yok.. Bu bana Nasreddin Hoca’nın bir fıkrasını hatırlatıyor. Hani, Hoca eve ciğer alır da, hanım arkadaşları ile pişirip yer, Hoca arkadaşları ile gelip ciğer isteyince, kedi yedi der de, Hoca da, “Bre hatun, bu kedi ise ciğer nerede, eğer bu ciğerse kedi nerede?” der ya, o hesab..
Envanterdeki hesap doğru ise bu silahlar ne oluyor?. Bu silahlar da envanterde gözükmüyorsa, bu işin sorumlusu kim?.. Amaaan ben de nelerden söz ediyorum.. Silahın ne önemi var.. Askeri yönetimlerde, ya da denetim altındaki bölgelerde on binlerce faili meçhul cinayet işlenmedi mi? Hangisinin faili bulundu ki? Evren döneminin cinayetlerinin çetelesini yayınladı geçen gün bir gazete. 12 Eylül’ün günah galerisinde yok yok. Ve bu cinayetlerin sorumlusu 5’li çeteden biri eksik, diğerleri yaşıyor. Birini ise beslemeye devam ediyoruz..
Geçen gün Gülay Göktürk soruyordu, ‘keşke Evren, bari ahir ömründe bir iyilik yapsa da, kendilerini darbeye ikna etmek için kapılarını aşındıran şu aşağılık sözde bilim adamlarını, politikacıları, bürokratları, işadamlarını, gazetecileri, STK temsilcilerini bir açıklasa..’
Onların bir kısmı 28 Şubat’ta herhalde yine aynı işi yapıyor olmalılardı.. Brifiglere yine koşarak gelmişlerdi herhalde ve köşelerinden yine aynı lakırdıları tekrarlıyorlardı.. O zaman da herhalde Çevik Bir’in kapısını aşındırıyorlardı..
12 Eylül’de bir simitçinin başından geçenleri okumuş olmalısınız.. Ya da asılan bir gencin dramatik hikayesini. Bunların bir kısmını, yapılan aşağılık işkenceleri, zulmü, hukuksuzluğu Yaşar Okuyan anlatıyor. Anlatıyor anlatması da o zaman Ergenekoncuların tezgahında ne yapıyor bugün!. Yoksa korkusundan mı? Baykal ve Bahçeli’nin bu konuda söyleyecekleri bir şey yok mu aceba?
Darbenin sonuçları ne oldu biliyorsunuz.. 650.000 kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı). İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi. 71 bin kişi TCK'nın 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı. 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü. 16 kişi -kaçarken- vuruldu. 95 kişi -çatışmada- öldü. 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi. 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi. (Kaynak: Cumhuriyet) Ne garip değil mi, dün bu çeteleyi yayınlayanlar, bugün yeni darbecilerle işbirliği içindeler..
Benim bildiğim Kenan Evren, Nejat Tümer, Tahsin Şahinkaya, Sedat Celasun hâlâ yaşıyor. Hiç ortaya çıkmıyorlar. Sesleri çıkmıyor. Kurtardıkları (!) halkın tepkisinden/ öfkesinden korkuyor olsalar gerek.. Belki de suçluluk duyuyorlar ve utanıyorlardır. Öldükleri gün de arkalarından yas tutan kimse olmayacak.. Darbe heveslilerinin bunlara bakıp ders almaları gerek.
İşin garip ve üzücü yanı, hâlâ darbe anayasası ile yönetiliyor olmamız..
1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi İstanbul Teşvikiye'de, 10 Eylül'de TİP Adana eski İl Başkanı Ceyhun Can yazıhanesinde, Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili Fikret Ünsal evinin önünde, 19 Eylül'de Malatya Ülkü Ocakları eski Başkanı Mürsel Karataş İstanbul Sultanahmet'te, 28 Eylül'de Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, 19 Kasım'da eski AP İstanbul Milletvekili İlhan Darendelioğlu İstanbul Beyazıt'ta, 20 Kasım'da İÜ Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Ümit Doğançay İstanbul Etiler Profesörler Sitesi'nde, 3 Aralık 1979'da, Fedai Dergisi sahibi yazar Kemal Fedai Coşkuner İzmir Agora semtinde, 7 Aralık'ta İÜ İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Cavit Orhan Tütengil İstanbul Levent'te, 11 Nisan 1980'de TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu, 27 Mayıs'ta MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak Ankara'da, 24 Haziran'da MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde eşi ve kızıyla birlikte, 15 Temmuz'da Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu Şişli'deki işyerinde, 19 Temmuz'da eski Başbakan Nihat Erim İstanbul'da Dragos Deniz Kulübü'nden çıkarken, 22 Temmuz'da Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler İstanbul Merter semtinde silahlı saldırı sonucu öldürülmüştü. (Kaynak Wikipedia) Birileri darbe için şartların oluşmasını bekliyordu. Danıştay saldırısı, ya da Cumhuriyet gazetesi saldırısı gibi bir şey yani bu eylemler. Ya da Mumcu, Üçok, Hablemitoğlu cinayeti gibi bir şey... Bugün hâlâ yaşadığımız olumsuzlukların arkasında 27 Mayıs’tan gelen bu darbeci gelenek yatıyor.. Sağda solda bulunan bombalar ve “boru”lar bu zihniyetin devamını savunan kadroların eseri olarak önümüzde duruyor..
CHP bu zihniyetin avukatlığını yapıyor bugün.. Bu gerçekler karşısında susanlar da bu suçun suç ortaklığını..
Manavgat’ta bomba bulundu iddiası gerçek değilmiş ama Ergenekon savcılarının oturduğu lojmanların karşısına makineli tabanca bırakmak ne anlama geliyor? Hani birileri hakimleri-savcıları yola getirmek mi istiyor yoksa gene. O bombaları-silahları sağa-sola bırakanlardan küçük bir rica: Bombaları bırakıyorsunuz tamam da, ya yaşadıklarınız ve tanık olduğunuz gerçekler. Yanınızdaki bilgiler ve belgeler.. Unutmayın ki, sizin kurbanlarınız gibi, siz de kurbansınız. Birileri bizi kandırdı, bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet ürettiler.. Bize bombalardan önce bilgi gerek.. Ve artık internet denen bir şey var.. Vicdanınızı yaralayan bombalardan kurtulmak için onu da bir yerlere bırakmayı deneseniz.. Siz değilseniz de bu işi yapan, tanıdıklarınıza ve yakınlarınıza bu konuda öğüt verseniz..
Selâm ve dua ile.
NOT: Her yerden bomba fşkryor!. Son “bomba bulundu” haberi Bozüyük’ten geldi. Olay yerine gelen jandarma ekipleri, birer adet havan mühimmat, lav silah ve ses bombas buldu. Bilecik Valisi Musa Çolak, Kurtköy sulama göletinde sularn çekilmesiyle ortaya çkan askeri mühimmatla ilgili soruşturmann devam ettiğini söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.