Silivri’ye selam olsun, Diyarbakır’a olmasın mı?
Ne varmış yani? Kendisi de “yurtsever bir aydın” olan Deniz Baykal, Silivri’de yatan gerçek aydın ve yurtseverlere selam gönderemez miymiş?
Böyle diyorlar...
Ben de diyorum ki, politik kimliği yanı sıra, memleketi yönetmeye aday bir kişi olarak Baykal böyle şeyler yapmamalı.
İkidir yapıyor bu işi...
Pardon, üç.
Lafın arasına sıkıştırıp, coşkuyla, “Silivri’de yatanlara selam olsun” diye ünlüyor.
El filan sallıyor...
Hayır, elbette Silivri’de yatanlarla bir alıp veremediğim yok... “Kurunun yanında yaş da yanar” düsturunca, mutlaka aralarında “soruşturma hatasına” kurban gidenler olmuştur.
Bilmiyoruz... Bilemiyoruz...
İnşaallah mahkeme bir an önce neticelenir de, tutukluluk hali “ceza” olmaktan çıkar.
Baykal’ın işgüzarlığını, masum bir “mağdurlara selam, insani bir dayanışma çabası” gibi görmemek lazım. Ergenekon konusunda, baştan itibaren takındığı tavır, bu işgüzarlığı “masumiyet” sınırları
nın dışına taşıyor.
Silivri’de yatanlara selam olacaksa, vaktiyle Mamak’ta, Metris’te, Kartal’da, Diyarbakır’da, şurda burda yatan ve büyük çoğunluğu adli hataya kurban gitmiş aydınlara da selam olmalıdır.
Baykal, Diyarbakır’da yatanların yüzüne bakmıyor.
Diyarbakır’da yatanların “var olma” çabalarına destek vermiyor.
Diyarbakır’da yatanlarla tesis edilecek “barışı” hoş karşılamıyor.
Madem Silivri’de yatanlara selam olacaktı... Geleceğin Silivri’sine malzeme taşıyacak TCK’ya da karşı olması gerekirdi.
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi’nin, “Zina meselesine takıldığımız için tehlikeyi göremedik” dediği “yeni TCK”nın en ateşli
savunucularından biri, sosyal demokrat bir solcu olan Deniz Baykal’dı...
Baykal, ilginçtir, Cemil Çiçek’in de hünerli elleri değmiş yeni TCK konusunda tuhaf bir suskunluğa bürünmüştü.
Mesela, ünlü 301. maddeyi hiç mesele yapmamıştı.
Mesele yapmadığı gibi, bu maddenin ıslahı çalışmalarına karşı çıkmıştı.
Ne idüğü belirsiz “milli yararlar” lafzına itiraz etmemişti.
İnanmayacaksınız ama, En kuvvetli itiraz, “yandaş medya” diye sarakaya alınan kesimden gelmişti. Bu satırların yazarı bile, nerden baksanız, en az 10 adet yazı yazmıştı.
Hukukçular, şimdi, Baykal’ın Siliv
ri’ye yolladığı selamı tartışıyor.
Prof. Hüseyin Hatemi’ye göre ortada “suçu övme” fiili yok, ama mahkemeyi etkileme çabası var: “Bu çok ciddi bir olay. Baykal milletvekilliği dokunulmazlığı olan biri olmasaydı, bu konuşması savcılar tarafından yargıyı etkileme olarak değerlendirilebilirdi.”
Doç. Dr. Mustafa Şentop da ortada herhangi bir suç görmüyor, ama Ergenekon davasından dolayı tutuklu bulunan ve selam gönderdiği kişilerin mahkûm olması durumunda, Baykal ne diyecek çok merak ediyor.
Peki, İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın ne diyor?
Ne diyecek?
Böyle şeyler yargıyı etkilemezmiş. Tutuklu da olsa, insanlara selam göndermenin insani tarafları varmış... Baykal da bunu yapıyormuş...
Biz Muammer Aydın’ın tarafsızlığına, vicdanına, doğruyu söylediğine, salt insani reflekslerle böyle konuştuğuna nasıl itimat edeceğiz?
Muammer Aydın, “Eşitlik, ancak eşit insanlar arasında olur” demiş, bunu diyebilmiş bir beyefendidir.
Biz bu beyefendiye itimat etmiyoruz.
Peki, Baykal’a hangi karinelerle itimat edeceğiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.