İran pazarlığı mı?
Genel Kurul'da vaktini aşsa da Kaddafi olumlu şeyler söyledi. Sözgelimi, 1945 yılında Cemiyet-i Akvam yerine kurulan Birleşmiş Milletler'in 64 yıl içinde 65 harbi ve savaşı önleyemediğini dolayısıyla başarısız bir kurum olduğunu söyledi. Gerçekten de ABD, başarısız devletleri hedefine alıyor ve onları tedip etmeye çalışıyor da neden BM gibi başarısız bir kurumu hala ayakta tutuyor ve onu reforma tabi tutmuyor? Acaba bedel ödemek istemiyor da ondan mı? Aslında, Kaddafi ciddiye alınır veya alınmaz ama konuşmasında Obama için yol haritası sundu. Yol haritasında Güvenlik Konseyi'nin güvenlik değil terör konseyi olduğunu ve gündemlerini, terörle ve baskı ile dünyaya dayattıklarını söyledi. Konsey üyelerinin veto haklarının ve yetkilerinin ellerinden alınmasını ve BM'nin daha adil bir uluslararası kurul haline getirilmesini istedi. Kaddafi sanki üçüncü dünya ülkeleri adına Genel Kurul'da bir savunma yaptı. Bu savunmayı bakalım beş büyükler dikkate alacak mı? Yoksa 'eski tas eski hamam' demeye devam mı edecekler? Kaddafi uluslararası düzene yüklenirken ve adaletsiz yönlerini gözler önüne sererken Nejad da AP'ye yapmış olduğu açıklamalarda İsrail'in varlığını sorgulamış ve Filistinliler adına bir savunma yapmıştır. 64'üncü Genel Kurul toplantılarında Obama da bir konuşma yapmış ve konuşmasında ezcümle dünyanın değişme vaktinin geldiğine işaret etmiştir. Lakin bu değişmesi gereken alanın mahiyetini ortaya koymamıştır. Bulanık bırakmıştır. Yine Kaddafi gibi beğenelim veya beğenmeyelim bunun mahiyetini de Nejad ortaya koymuştur. Nejad esasında sözleriyle Obama'yı tamamlamış ya da eksiğini telafi etmiştir. Nejad dünya siyasetinin değişmesinin vaktinin geldiğine işaret etmiştir.
Bununla birlikte Obama dünyayı değil İran'ı değiştirmeye çabalıyor ve Genel Kurul'u da bunun için aktif bir minber haline getirmiştir. En azından İran'a yeni yaptırımlar için Rusya'nın desteğini almaya çalışmıştır. Esasında son sıralarda İran'ın gıyabında onunla ilgili uluslararası bir pazarlığın kotarıldığına dair çokça ipuçları ve işaretler alınıyor. Bunlardan birisinde İsrail Başbakanı Netanyahu, 14 saatlik gizli bir misyon için Rusya'ya gitmiştir. Burada İran pazarlığı yapıldığı açığa çıkmıştır. Rusya'nın İran'a İskender veya S 300 füzeleri satmaması konusu gündeme gelmiştir. Yine Rusya tarafı İsrail'in İran'a yönelik niyetlerini öğrenmeye çalışmış ve nabzını tutmuştur. Polonya ve Çek Cumhuriyeti merkezli olarak ABD'nin Rusya'ya yönelik füze kalkanı projesi de yine Genel Kurul toplantıları öncesinde rafa kaldırılmıştır. Bunun üzerine Medvedev ağız değiştirmiş ve İran'ın doğru bir tavır sergilemesi için nükleer faaliyetleri karşılığında ona teşvikler rejimi uygulanmasını istemiştir. Bununla da kalmamış şunları söylemiştir: " Genellikle yaptırımlar tersi sonuçlar da doğurabilmektedir. Lakin bazen yaptırımlar gerekli de olabilmektedir..." Obama-Medvedev görüşmesinde şöyle keskin bir sonuç çıkmıştır: Ya nükleer faaliyetler askıya alınacak ya da keskin yaptırımlar yürürlüğe girecek... Ya nükleer program ya acı reçete. Ya devlet başa ya kuzgun leşe der gibi. Bu konuda ABD ve Rusya'nın tavrı stratejik ise İngiltere ve Fransa'nın tavırları da taktik sayılmalıdır. Onların da ABD'den daha keskin oldukları varsayılabilir.
Hatta doğru bir ifade ile Şirin Abadi, İngiltere'nin İran halkının demokratik tercih ve seçenekleriyle ilgilenmediğini varsa yoksa kafasını nükleer programa uyarladığını söylemiştir. Tespit yenden göğe kadar haklıdır. Batılılar İran'a tamamen nükleer gözlükle bakıyorlar. İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Genel Kurul'da kazara karşılaşması halinde Nejad'la tokalaşmayacağını ifade etmiştir. Sarkozy ise uluslararası toplumun İran'ın nükleer programı karşısında sessiz kalamayacağını söylemiştir. Bütün bunlar, 'İran'ın etrafındaki çember daralıyor mu?' sorusunu akla getirmektedir. Bir yılını doldurmaya doğru yol alan Obama hiçbir alanda tam başarı sağlayamamıştır. Afganistan ve Irak gibi savaş alanlarında başarısızdır ve Afganistan Vietnam'la mukayese edilmektedir. Barış alanı olarak sahneye çıkan Filistin-İsrail cephesinde de Netanyahu'nun inatları yüzünden yol alınamamaktadır. Hem savaş hem de barış alanlarında tıkanma yaşanmaktadır. Geriye İran ve Kuzey Kore gibi gri alanlar kalmaktadır. Hiçbir alanda başarı sağlayamayan Obama gri alanda çözüm üretmeye çalışmaktadır. Bunun için Rusya ile al gülüm-ver gülüm politikası yürütmektedir. İran da Rusya bağlamında arkasını sağlama alamazken 12 Haziran sonrasında iç cephesi de kırılgan bir halde bulunmaktadır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.