Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Doyumsuz 10 gün -2

Doyumsuz 10 gün -2

Ramazan umrelerinde veya Hac'da Mekke ve Medine iklimi, insana belki en çok "Ümmet"i düşündürür. Sen orada sadece Türk değilsin.
Öteki Farisi değil.

Öteki Arap değil.

Öteki Rus değil.

Öteki İngiliz, Fransız değil.

Öteki Malay ya da Endonezyalı ya da Bangladeşli değil.

Her birimizde bu kavmi aidiyetin ötesinde bir aidiyet var.

Buradayız, burada, Mekke'de, Kabe'nin etrafında dönmekteyiz.

Yaratan'a kulluk duygusu bizi pervane gibi döndürüyor.

Buradayız, burada, Medine'de, Allah'ın elçisinin yanı başında, O'nun "Ümmetim" diye niteleyebileceği bir insan kıvamına ulaşma çabasındayız.

Allah'ın kulu.

Muhammed'in ümmeti.

Burada daha çok buyuz.

Burada, daha çok bu olmanın, bu niteliklerle donanmış bir insan olmanın, insan olmanın daha çok bu niteliklerle donanmakla eş değer olduğunu bilmenin idrakindeyiz.

Buraya geldik çünkü bu aidiyetleri önemsiyoruz.

Bu aidiyetleri nihai hayat değerlendirmelerinde ilk sıraya koyuyoruz.

Burada net olan şey, ümmet gerçeğidir.

Arap'ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.

Takva, insanın Yaratan'la ilişkisini en doğru, en saf, en berrak en Yaratan-Yaratılan denkleminde kurma, hayatı en titiz yaşama duyarlılığında olma, insanın yaratılış erdeminden kopmama işidir.

Ümmeti, bütün çağlarda, Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.)'nın elinden tutuyormuş gibi yürüyen böyle bir insan kumaşı dokuyacaktır.

Peki orada, Mekke ve Medine'de toplaşan bizler, böyle bir ümmet kıvamı taşıyor muyuz?

Bu soruyu kendime de soruyorum, herkesin de içinde böyle bir sorunun deveran etmesini gerekli görüyorum.

Bakıyorum, zaman zaman, "Herhalde Rasulullah bu davranışı hoş görmezdi" dediğim oluyor.

Bakıyorum, zaman zaman yüzlere, gözlere sinmiş mazlumiyet ağırıma gidiyor.

Bakıyorum, ümmetin zenginleri var, fakirleri var, İslam ümmeti daha farklı bir gelir adaleti gerçekleştirmeliydi diyorum.

Bakıyorum, her birimiz için, insanlığımızı ve Müslümanlığımızı yeniden inşa etmek için amansız bir eğitim seferberliği yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Tüm İslam coğrafyasını, tüm İslam ümmetini kapsayan bir eğitim hamlesine olan ihtiyaç tam da bu ümmet coşkusu içinde kendini ortaya koyuyor.

İslam Konferansı Teşkilatı mı yapar, kim yapar bilmiyorum.

"İslam ümmeti"nin sosyal, psikolojik, ekonomik gerçekliklerini tespit etmek üzere bir bilim ordusu harekete geçmeli diye düşünüyorum. Sosyologlar, sosyal psikologlar, din psikologları, ekonomistler, siyaset bilimciler, "Ümmeti okumak için" seferber edilmeliler. Bence şu anın en hayati görevi budur. "Lebbeyk Allahümme lebbeyk" diye hançeresinin son perdedeki sesiyle yeri göğü inleten bu topluluğu, çağın içinde, çok daha ağırlıklı bir dünya haline getirmek mümkündür ve bunun zamanı çoktan gelmiştir.

Kur'an'da izzet, şeref, onur Allah'ın, izzet Rasulünün ve izzet mü'minlerindir buyuruluyor.

Allah'ın, Rasulünün aziz olduklarında asla şüphe yok.

Ama ya mü'minler, bir imana sahip olmanın ötesinde İslam'ın izzetini ne kadar kuşanmışlardır?

İslam ümmeti, daha adil bir gelir dağılımı konusunda düşünmeli değil midir?

Afrika'yı misyonerler dünyasının kasıp kavurduğu bildiriliyor.

Afrika'da, tüm o, misyoner ağını yarıp gelmiş siyah derili Müslümanlar, Mekke'de tüm ümmetin önüne bir çağrı sunmuş olmuyorlar mı?

15 bin euro'luk umrelerle, bir kuru ekmeği zor bulan mü'minin ibadet dünyası arasında hiçbir alaka olmayacak mıdır?

"Ümmet bizi ne alakadar eder?" yaklaşımı boş bir yaklaşımdır.

Bazen kendi insanınız, kendi yurdunun bağımsızlığını unutur da ya da o bağımsızlığı mandacılara emanet eder de, Hindistan'da bir grup Müslüman çıkar, Dersaadet'in izzeti için seferber olur. Gelinlik kızlar kulaklarındaki küpeyi koparıp sizin milli mücadelenize katkı olsun diye gönderirler.

Ümmet bilinci varsa budur.

Yoksa, yok edilmiştir.

Onun yerine, emperyalist ayrılık tohumları ekilmiştir.

Mekke'de, Medine'de, otelde, asansörde, yolda, harem girişinde, çıkışında, iftar sofrasında, sokakta... Orada burada... Türkiye denince gözlerin parladığına tanık oldum.

Ne bu?

Kara kaşımız, kara gözümüz mü?

Yoksa, "Bu coğrafyanın onuru adına..." diye yorumlanan küçücük adımların karşılığı mı?

İslam ümmeti diye bir gerçeklik vardır.

Kabe'ye doğru, Rasulullah'a doğru akan yürekler, bu gerçekliği çağa taşıma arayışındadır.

Ne denir?

Gün ola harman ola...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi