Ufuk Uras’ı mahkemeye veriyorum!
Hadi, “rol çaldı” demeyeyim de, esprimi çaldı... Daha doğrusu, esprimi elimde patlattı.
Mesele şudur.
Bir AK Parti’li yönetici (Edibe Sözen), Amerika’da dolaşırken Kevin Costner’a tesadüf ediyor. Konuşuyorlar filan... Derken, Kevin’den “Kürt açılımını destekliyorum” mealinde bir cümle koparıyor...
Kıyamet de bunun üzerine
kopuyor işte...
Bütün bir haftayı, Kevin’e verilen cevaplarla geçirdik.
Her düzeyden, her eğilimden, her düşünceden, her fraksiyondan tepkiler...
İçeride gerekli desteği bulamayan hükümet, sıradan bir Amerikalı aktörün sözlerini gereksinecek kadar zavallı bir duruma düşmüş... Kevin Costner nereden bilsinmiş Türkiye’yi? Ya Edibe Sözen yalan söylüyormuş, ya da THY reklamlarından deve yüküyle para kaldıran Kevin Türkiye’ye yalakalık yapıyormuş...
Edibe Sözen, sözkonusu cümleyi dolaşıma sokarak, bir tür “abartı siyaseti” gütmüş olabilir.
İşin içinde “mevzun” bir yalakalık da bulunabilir.
Mümkün.
Peki, tepkiler?
Kevin’e yönelik tepkiler çok mu sağlıklıydı? Gerçekten ayık bir kafanın ürünü müydü?
Bugüne kadar sadra şifa bir açıklama yapmamış, Türkiye’nin herhangi bir meselesi hakkında herhangi bir çözüm önerisi sunmamış Baykal da “Kevin’e haddini bildirenler kervanı”na katılınca, “yazmak farz oldu” diye düşündüm.
Fakat, düşündüğümle kaldım.
Her bir şeyi tamamlamıştım... Hatta yazacağım yazının başlığını da özenle seçip bir kenara not etmiştim.
Ufuk Uras her şeyi berbat etti.
Baykal, karşısında gerçekten AK Parti’li bir yönetici varmış gibi, öfkeyle, o bildiğimiz cedel üslubuyla, “Sen Şırnak’ın haritadaki yerini bile bilmezsin Kevin efendi, ne konuşu
yorsun!” gibilerden veryansın ediyordu. Buna verilecek en güzel cevap ne
olabilirdi?
Herhalde Ufuk Uras’ın söyledikleri: “Sen Şırnak’ın yerini biliyorsun da ne oluyor?”
Ben de aynen böyle düşünmüştüm, Ufuk Uras’ın sözlerini de “başlık” olarak tasarlamıştım.
Dediğim gibi, espri elimde patladı.
Madem bir “atlatma”ya kurban gittik, oradan devam edelim bari.
Baykal, Şırnak’ın haritadaki yerini biliyor bir şey olmuyor da, 12 Eylül anayasasının bir “cunta anayasası” olduğunu, bu anayasanın ürünü olan YÖK’ün bir an önce ortadan kaldırılması ve “darbecilerle yüzleşilmesi” gerektiğini söylediğinde çok şey mi oluyor?
Bir şey olmuyor.
Hâlâ darbecilerle aynı safta duruyor.
Hâlâ silahlı bürokrasinin yaratacağı oldu-bittiden medet umuyor.
Kendisi, üstelik, bir sosyal demokrattır.
Kaldı ki, “Ben sosyal demokratım” dediğinde de bir şey olmuyor.
Hem devletin söyledikleri dışında yeni ve orijinal hiçbir fikir üretmeyeceksin...
Hem beşibiryerde anayasasını sahipleneceksin...
Hem “kimliklerin tanınması” siyasetine karşı modası geçmiş “ulusalcı” tepkiler vereceksin...
Hem “301 değişikliği de nerden çıktı?” diyerek özgürlüklere karşı gardını alacaksın...
Hem, meşru hükümete savaş açmış bürokratlara, “Sizde bir sarsılma var Paşam” diyerek moral takviyesinde bulunacaksın.
Hem de “ben sosyal demokratım” dediğinde bir şey olmasını bekleyeceksin.
Boşuna bekleme.
Bir şey olmuyor işte.
Bundan sonra da olacağı yok...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.