Evrenye’de bayram...
Şair Ahmet Kutsi Tecer’in güzel bir şiiri vardır..
“Orda bir köy var uzakta/.. O köy bizim köyümüzdür/.. Gezmesek de, tozmasak da/.. O köy bizim köyümüzdür/..” diye devam eder.. İlkokul çağlarımızda özellikle de müzik derslerinde söyler dururduk.. İşte bugün sizlere öyle bir köyden bahsedeceğim..
Evrenye.. Şimdiki adı ise Gemiciler..
Kastamonu’ya yaklaşık 110 km mesafede.. İnebolu’dan, Abana-Bozkurt istikametine doğru devam ettiğinizde ise 12 km sonra bu köyün tam ortasından geçersiniz.. Köy, sırtını yemyeşil dağlara dayamış, önü ise masmavi deniz..
Evrenye’yle tanışmam 90’lı yılların başlarına dayanır..
1994 yılı.. Şimdilerde kısa adı UGETAM olan Doğalgaz Eğitim Test ve Sertifikasyon Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı olan Prof. Dr. Ümit Arınç ve yine şimdilerde Yalova Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Niyazi Eruslu ile birlikte gitmiştik.. 15 gün kadar da kalmıştık.. Sonraları bir kere daha ziyaret etmiştim bu güzel köyü.. Ardından da 2009 Eylül’ünde, yani Ramazan Bayramı Arefesinde bir defa daha düştü yolumuz Evrenye’ye..
Evrenye, civarındaki 19 pare köyün merkezi konumunda.. İnsanlarının çoğu gurbetçi.. Vakti zamanında İstanbul’u mesken tutmuşlar.. Perşembe Pazarı, Atlama Taşı, Çeşme Meydanı, Beylerbeyi, Kuzguncuk, Süleymaniye, Ayakapı ve Küçükpazar civarına yerleşmiş Evrenyeliler!.. Bazıları ufak yaşta çırak olarak işe başlamış, ardından da çırak girdiği mesleğin zirvesine kadar çıkmış.. İş güç sahibi olmuşlar ve ülke ekonomisine ciddi katkıda bulunmuşlar.. Tornacı, kaynakçı, dökümcü, kumcu, armatör, inşaatçı olmuşlar.. Ancak en çok da gemici yetiştirmiş Evrenye!.. Köylerini unutmamış Evrenyeliler.. Villaları, yalıları kondurmuşlar köylerine.. Vişne renkli o güzel ahşap binaların yerine betonarmeye ağırlık verilince biraz işin tadı kaçmış..
Bu şirin köy, ismini “Evren Baba” ismiyle maruf bir Allah dostundan almış.. Rivayet o ki; Evren Baba, Fatih Sultan Mehmet Han Aleyhirrahmeti Vel Gufran Hazretleri zamanında donanmaya gemi inşaatı noktasında yardımcı olan bir zat-ı muhteremmiş!..
İkinci rivayet; Anadolu’da ahi teşkilatının kurucusu “Ahi Evran” Osmanlı Devleti’nin güçlenmesi için emrindeki insanları Anadolu’nun muhtelif yerlerine dağıtmış.. Onlara; “Gittiğiniz yerlerde kalıcı olun ve devleti güçlendirin” demiş.. Bunlardan birisi de oğullarından olan Evren Bey!.. Evren Bey bu köye gelip yerleşmiş ve hayatının sonuna kadar Evrenye’de yaşamış.. Bu sebeptendir ki köy, ismini bu zat-ı muhteremden almış.. Yakın zamana kadar bu kişinin türbesi deniz kenarında imiş, ancak büyük Evrenye yangınında zarar görmüş.. Türbe ve mezar taşı tarihçi-yazar merhum Nurettin Peker tarafından bulunarak meydana çıkartılmış ve Evrenye’nin geçmişini aydınlatan bu taş şimdilerde Evrenye Camii’nin avlusunda büyük bir itina ile korunmakta..
Evren Baba’yla ilgili bir rivayet daha; malum bu yer gemici köyü olduğundan zamanında ve hâlâ daha pek çok insan rızkını denizde arıyor!.. Karadeniz her daim hırçın ve dalgalı.. Hava bir anda patlayınca denizde mahsur kalan gemiciler; “Yetiş Ya Evren Baba” diye bağırıp dua ederlermiş!.. Deniz bir anda hırçınlığını kaybeder, uysal bir hale bürünürmüş.. Tabii bunlar muhtelif rivayetler.. En doğrusunu Alemlerin Rabbi bilir!..
Daha sonra aradan yıllar geçmiş, ortaya bazı işgüzarlar çıkmış, Evrenye’nin “Evreniye”den gelen bir Rum ismi olduğunu iddia etmişler.. Neticede bu iddialar makul görülmüş, Evren Baba gerçeği de bir kenara itilerek köyün ismi “Gemiciler” olmuş..
Evrenyeliler, her yılın Ağustos ayının ilk pazar günü köy camisinde İstanbul’dan davet ettikleri ünlü hafızlara mevlid-i şerif okutuyorlar ve akabinde de sahildeki geniş alanda dev kazanlarda pişirilen etli pilav ve ayran ikram ediyorlar.. Bu anane olmuş!.. Türkiye’nin her yerindeki Evrenyeliler o gün köylerinde oluyorlar.. Hem sıla-i rahim oluyor.. Hem hatıralar tazeleniyor..
Evrenye’den İstanbul’da da tanıdığım pek çok dostum var, pek çok da okuyucum var.. Bunlardan bir tanesi de rahmetli babamla bir zamanlar siyaset arkadaşlığı da yapan Baki Gürsoy!.. Ama bu defa trafik uymadı, baba dostuyla görüşemedik.. Ancak İstanbul’da yaşayan Evrenyelilerin çoğu bu bayramda yine köylerindeydiler..
Evrenye’nin Mehmetçiklerinden biri de Cemalettin Karadayı.. Cemalettin görünürde bakkal.. Ancak kartviziti oldukça kalabalık.. Çok derde deva maşallah!.. İyi bir Vakit ve Sami Özey okuyucusu..
Yazının başlarında Evrenye’ye arefe günü gittiğimi belirtmiştim.. Bu bayram üstü içime bir hüzün çöktü nedense!.. Aziz İstanbul’da anasız üçüncü, babasız ilk bayramı geçirecektim ve bu da beni oldukça duygulandıracaktı.. İstanbul’dan şöyle bir uzaklaşayım istedim ve kıymetli kardeşim Mehmet Gürsoy’un da davetini kırmayarak Evrenye’ye gittim.. Ve bayramın üç gününü de Allah’ın özene bezene yarattığı yerlerden biri olan bu güzel köyde geçirdim..
Ve bayram sabahı.. Evrenye Merkez Camii tıklım tıklım dolu.. Fatih Camii’ne, Eyüp Sultan’a, Sultanahmet’e, Süleymaniye’ye alışmış olan bendeniz için değişik bir ortam.. İnsanların çoğu yabancı.. Ancak yüzlerdeki mütebessim bakışlardan “hoş geldin” nazarları fırlattıklarını görüyorum.. Kalpten kalbe yol gidiyor çünkü!.. Bayram namazını cami imamı İsmail Yaramış Hoca kıldırıyor ve ardından da anlamlı bir hutbe irad ediyor.. Namaz bitiyor, devreye bizim İstanbul’da unutulmuş olan bir güzel haslet giriyor.. Cemaat birbiriyle bayramlaşıyor!.. Küskünler barışıyor.. Birbirlerini sevenler ise muhabbetlerini daha kavi hale getiriyor..
Bayramda Evrenye’nin çevrelerini de gezmek nasip oldu.. Abana, 8-10 km uzakta.. Bozkurt ise Abana’ya 2 km yakın.. MÜSİAD’ın en kıdemli üyelerinden biri olan fabrikatör Mustafa Alkan’ın doğup büyüdüğü yer olan İlişi (Yakaören) ikisinden de yakın!..
Bozkurt Belediye Başkanı Engin Canbaz’la sohbetimiz oldu.. Engin Bey’in belediye başkanlığındaki 6. dönemi.. Türkiye’nin en eski ve de tecrübeli belediye başkanı.. Bozkurt’u adeta şaha kaldırmış.. Hele gölün ve ormanın bütünleştiği “Sınarcık” isimli bir yer var ki, tek kelimeyle muhteşem!.. Dinlenme yeri.. Deşarj vaziyette gidip şarj olarak dönebilirsiniz..
Bayramda Evrenye ve civar köylerde pilav günleri tertip edildi.. Hemen her köy pilav kazanlarını kaynatıp misafirlere ikramda bulundu.. Niyerze (Beldeğirmeni) köyüne gidelim dedik, ama girmek ne mümkün!.. Dağ taş insan dolu.. Değirmeçler, Kolca, Güde, Ayvat köylerini de ziyaret ettik.. Bu köylerin hepsi orman içinde.. Ağaçların arasındaki tarihi evler insanları yıllar öncesine taşıyor.. Aşı boyalı ahşap mekanlar.. Pek çoğu asırlık.. Sıcacık, şefkatli, insan fıtratına uygun tahta evler.. Bahçelerinde kıpkırmızı renkleriyle arz-ı endam eden kokulu elmalar, sapsarı armutlar, bal lezzetinde incirler.. Kısacası; Halık-ı Zülcelal Karadeniz’in bu şirin bölgesine pek çok güzellik nasip etmiş..
Evrenye köyünün birkaç km yukarısında “Şirvan” diye bir mahalle var.. Hayırseverin biri güzel bir cami yaptırmış.. Caminin ilerisinde bir “yatır” var.. Kabrini ziyaret ettim..
Fethullah Şirvani isminde bir Allah dostu!.. Türk matematikçisiymiş!..
Kitabesinde; “Çurcalı Seyid Şerif’ten dini bilgiler, Ali Kuşçu’dan matematik ve astronomi öğrendi ve bu konuda birçok eseri vardır” yazıyor.. Yalçın dağların bağrında öylece yatıyor Fethullah Şirvani.. Fatiha okudum, rahmetle andım..
Evet değerli okuyucularım; Evrenye’de görüp yaşadıklarımız böyle.. Aslında bu yazı daha çok uzar gider de biz yine de noktayı koyalım.. Ancak şunu da söylemeden yazıyı bitirmeyeyim.. Evrenye’ye giderken Bolu’da Hayreddin Tokadi Hazretleri’ni ziyaret ettim.. Gitmeyenleriniz varsa şayet, bu Allah dostu zatı mutlaka ziyaret etsin.. Kalbinizin yumuşadığını hissedeceksiniz..
Bir diğeri de Hayreddin Tokadi Hazretleri’nin rahle-i tedrisinden geçen ve daha sonra Tokadi Hazretleri tarafından Kastamonu’ya gönderilen Hz. Pir!.. Bilinen ismiyle; Şeyh Şaban-ı Veli.. Onu da Kastamonu’da ziyaret ettik, ancak türbesinde ve civarında tadilat olduğundan fazlaca kalamadık..
Netice-i kelam; Türkiyemiz cennet gibi.. Dağlarıyla, taşlarıyla, deniziyle, deresiyle ve de gani gönüllü cömert insanlarıyla bir başka güzel..
Allah (cc) bu güzel ülkeyi kem gözlerden muhafaza etsin!..