Bursa'nın Don Kişot’u...

Bursa'nın Don Kişot’u...

Az-çok politika ile ilgilenen Bursalıların, Semih Pala ismini tanımamalarına imkân yoktur. AK Parti’den seçilmesine rağmen, Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin ile bir türlü yıldızı barışmayan Semih Pala, öyle bir mücadele içerisine girdi ki, bu muhalefetin eşi-benzeri kolay kolay görülür cinsten değildir.
2004 Yerel Seçimleri’nden bu yana neredeyse dört yıl zaman geçmiş olmasına rağmen, Semih Pala’nın muhalefeti bir türlü dur-durak bilmemekle beraber her geçen gün de artan oranda şiddetleniyor.
Bu uğurda, internet siteleri kurup törenle açılışını yaptı. Bursalı duayen yazar ağabeyim sevgili Atilla özdür ile beraber gittiğimizi hatırlıyorum. Aşağı yukarı gün aşırı, elektronik posta kutuma mutlaka bir iletisi düşer. Başta belediye meseleleri olmak üzere birçok konuda Semih Pala’nın illa ki söyleyecek sözü vardır. Bıkıp usanmadan verdiği bu mücadeleyi, velev ki görüşlerine katılmasanız bile takdir etmemek elde değildir. Bursa’daki Semih Pala olayı, gerçekten de “örnek olay”dır.
Bana göre, siyaset bilimcilerin incelemeleri gereken bir portredir Semih Pala. Semih Pala’nın beni asıl ilgilendiren yönü, mücadeleci kişiliğidir. Derdini anlatmak için bütün yolları denemekte ve bunda da başarılı olmaktadır. İster fikirlerini beğenin, ister beğenmeyin ama hiç olmazsa ara sıra söylediklerine ve yazdıklarına kulak verin...
İlk başlarda ben de pek kulak asmıyordum Semih Pala’nın söylediklerine... Her şeye karşı çıkıyor, her konuda olur-olmaz muhalefet yapıyor diye... Kendi kendime “her şeye de maydanoz oluyor” diye düşünüyordum. Bursa bıktı artık bu Semih Pala’nın atraksiyonlarından diye düşünülüyordu...
Ancak, son zamanlarda ortaya koyduğu bilgi ve belgeli çalışmalarla, belli konularda dikkate alınması gerektiğini düşünmeye başladım. çünkü, bütün gün araştırıyor, çalışıyor ve birtakım verileri ortaya koyuyor. Bunları görmezden gelmek de, objektif değerlendirme yapmak isteyenler için, at gözlüğü takmak gibi bir şey olurdu.
Ben Semih Pala’yı, yıllar öncesinden, o zamanlar Aydın Menderes’in Büyük Değişim Partisi’nde politika yaptığı sıralarda tanımıştım. O zamanlar ben de Hasan Celal Güzel’in Yeniden Doğuş Partisi Bursa İl Başkanı idim. Birbirine yakın görüşleri savunan YDP-BBP-BDP-MP gibi partilerdeki arkadaşlar bir araya gelir, belli konularda birlikte hareket etme yönünde fikir alışverişinde bulunurduk. Milli ve manevi konularda neredeyse birbirleriyle aynı görüşleri savunan bu partilerin teşkilatlarını kuranların hepsi bizim arkadaşlarımızdı. Sık sık bir araya gelir, “nedir bizim bu halimiz” diye, müşterek fikirleri paylaşan insanların ayrı ayrı partilerde olmalarına hayıflanırdık. Hatta bir keresinde ben, hiç hesap-kitap yapmadan ortaya bir fikir attım yine bu tür bir birlikteliğimizde... “Arkadaşlar” dedim, “Gelin burada bulunan 5-6 parti il başkanları olarak ortak bir metin hazırlayalım ve Türkiye’de ‘demokrasinin kalesi’ olarak bilinen tarihi başkent Bursa’dan bütün Türkiye’ye bir mesaj verelim.”
“Aynı görüşleri paylaşan insanlar olarak, bıktık usandık artık böyle paramparça olmaktan. Bizler, aşağıda imzaları olan parti il başkanları olarak, bundan böyle birlikte hareket etme kararı alıyoruz ve bu kararımızın da bütün Türkiye’ye bir örnek teşkil etmesini diliyoruz. Eğer genel başkanlarımız, bir araya gelmezlerse de, bizler bu görevlerimizi bırakmama sözü veriyoruz” diye de bir teklif attım ortaya ama diğer arkadaşlarımız çeşitli gerekçelerle bu teklifime yanaşmadılar. Ben, bu eylemin ses getireceğine inanıyordum.
çünkü, nereye gitsek, vatandaşlarımız bizlere “Sizin liderinizi ve partinizi seviyoruz ama küçük partisiniz, neden bir araya gelmiyorsunuz” diye sorgu sual ediyorlardı.
örnek olarak bizim partiden vereyim; Hasan Celal Güzel ile nereye gitsek, insanlar boynuna sarılıyor ve “Allah senden razı olsun, en cesur, en delikanlı başkan sensin” diyorlardı ama, seçim zamanı geldiğinde gidip oylarını başka partilere veriyorlardı. Bilhassa bu 28 Şubat 1997 post-modern darbe süreci diye bilinen dönemde ve Orhan Taşanlar’ın Bursa Valisi olduğu sıralarda Bursa başörtüsü yasağı konusunda merkez üs olarak tayin edilmişti.
O zamanlar Orhan Taşanlar çok baskıcı bir yönetim sergiliyordu. İmam-Hatiplilere hiç müsamahası yoktu. O dönemde birçok kez Hasan Celal Güzel’i Bursa’ya getirtip İmam-Hatiplere destek için tek tek bütün İmam-Hatipleri gezdirdiğimi hatırlarım. Demirel’in; Refahyol iktidarını yıkıp da yerine Mesut Yılmaz başkanlığında bir hükümet kurdurduğu o günlerde, herkes korkudan kaçacak delik ararken, başta Hasan Celal Güzel olmak üzere bir avuç insan, demokrasi, dürüstlük ve fazilet mücadelesi veriyordu.
O dönemin en cesur politikacısı, bütün milletin tasdiki ile, genel başkanımız Hasan Celal Güzel’di. Yaptığı ateşli ve cesur konuşmalardan dolayı hakkında devamlı dava açılıyor, o, bunlara aldırış etmeden milletin hakkını, hukukunu ve inancını müdafaa etmeye devam ediyordu. Artık bizim yaptığımız iş, particilik olayını aşmıştı. Bizim için mahkeme salonları miting alanı haline dönüşmüştü. Bu haklı davamızda bizleri destekleyen tek bir yayın organı vardı, o da, mensubu olmaktan gurur duyduğum ve hakikaten de “inananların yüzakı” olan Vakit veya o zamanki adıyla Akit gazetesi idi. Vakit gazetesi, verdiğimiz mücadeleyi sonuna kadar destekliyor ve Hasan Celal Güzel’in efsane mücadelesinde onu ve bizleri yalnız bırakmıyordu. çünkü diğer zevat, sütre gerisinde tam siper vaziyetindeydi. Diyeceksiniz ki, “Pekala bu mücadelenizin karşılığını aldınız mı?” Seçimlerde oy olarak hiçbir zaman almadık ama öyle inanıyoruz ki, inşallah bizler bunun mükâfatını yevmül kıyamette Yüce Yaradan’dan alacağız... Nerden başladık, nereye geldik.
Eh ne yapalım, biz de bu sefer, sevgili Hüseyin üzmez ağabey gibi “zuhurâta” tâbi olduk. Bu arada sizlerle bir sırrı da paylaşayım bari. çok sevdiğim ve kendisinden ilham aldığım sevgili Hüseyin üzmez ağabey de bizim Yeniden Doğuş Partisi’nin kurucularındandır.
Bir araya geldiğimizde yanımızdakilere “Bakın, biz ikimiz parti kurmuştuk” diye hava atmayı(!) da ihmal etmeyiz. Allah kendisine hayırlı ve uzun ömürler versin. Ellerinden öperim...
Bursa’nın Don Kişot’undan yola çıktık. “Bolu beylerine karşı Köroğlu mücadelesi” verenlere geldik. Yüce Allah bizleri nefsimize uyup da ümmeti Muhammed’e zarar verenlerden eylemesin. Hakkınızı helâl edin ve bize de dua edin inşallah... İrtibat tel: (0532) 342 93 01


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi