3. Dünya Savaşı ve Ortadoğu
MOSKOVA VE WASHİNGTON YAKLAŞMAKTA OLAN SAVAŞIN SAHTE GÖSTERGELERİ Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin, geçen dört sene zarfında yeni bir medya adeti çıkardı: Haber bültenlerinin ileri gelenlerinden ikisiyle üç saatlik bir interaktif röportaj gerçekleştiriyor ve ülkenin her bir köşesindeki Rus vatandaşlarının gelen soruları canlı yayında yanıtlıyor.
Putin, haber odasına gelen iki milyonla üç milyon arasındaki sorulardan 50 ile 75 kadarına cevap veriyor. Geçen senelerde Putin'e en çok sorulan sorular yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik ve cinayet suçlarıyla ilgiliyken, Ekim 2007 ortalarında gerçekleştirilen son mülakatta bu sorular yerini silahlı kuvvetler, uzay araştırmaları ve bir üçüncü dünya savaşının çıkmasıyla ilgili sorulara bıraktı.
Sadece uzmanlar bu soruların ve cevapların önceden düzenlendiğini biliyor. Ancak kamuoyu araştırmalarına göre Rus Halkının % 80'i Viladimir Putin'i destekliyor ve onun doğru söylediğine inanıyor.
Batılı araştırma merkezleri bu tür röportajları mercek altına alıyor. Putin'in orada burada verdiği tüm demeç ve beyanatları "metin analizi" metodu çerçevesinde tahlil ediyor. Rus Dış Politikasının gizli şifrelerini araştırmak amacıyla bu merkezler son yıllarda Rus öğrencilerin müfredatında yapılan düzenlemeleri yakın takibe almaya başladı.
Uzmanlar bu araştırmalarında Rusya Eğitim Bakanlığının tarih müfredatına "Stalin Sovyetler Birliği'nin en büyük lideri kabul ediliyor" ibaresini yerleştirdiğini gördüler.
Bazı batılı medya merkezlerine göre Rusya'nın (Avrupa Kasabı) Stalin'i övmesi, Putin'in istihbarat geçmişiyle övünmesi ve Sovyetler Birliğinin dağılmasına çok üzülmesi kadar tehlikeli bir göstergedir. Tüm bu işaretler Kremlin'in soğuk savaşı adeta bir nostalji tadında özlediğini net bir şekilde gösteriyor. Belki de üçüncü bir dünya savaşı için bunlar güçlü işaretlerdir.
George Bush'a göre, Moskova İran'ı nükleer alanda desteklemesi halinde üçüncü dünya savaşının fitilini ateşlemiş olacak. İngiltere'nin eski Başbakanı Tony Blair'in "İran terörizm ve faşizm ideolojisinin kaynağıdır" ifadesiyle resim tamamlanmış oluyor.
Nazizm, "Doğunun Hitleri" Ahmedinecad ve arkadaşı "21. yüzyılın Stalin'i" Viladimir Putin yardımıyla tekrar geri gelecektir.
SİLAHLANMA YARIŞININ YENİDEN BAŞLATILMASI
ABD, Doğu Avrupa'da bir takım askeri manevralarla Rusya'yı tekrar silahlanma yarışına çekmeyi başardı. Bu arada Moskova'nın içerideki durumları düzeltmekle meşgul olmasını iyi değerlendirdi. ABD adımlarını İran'ın olası füzelerini püskürtmek bahanesiyle Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi bazı Doğu Avrupa ülkelerinde füze savunma kalkanı oluşturma projesiyle bitirdi.
Bu politikalar Putin'in provoke olmasına neden oldu. Putin birkaç ay önce duygusal bir şekilde ülkesinin daha önce denenmemiş yeni nükleer silahlar ürettiğini açıkladı. Son olarak dünyanın gözü önünde Rus ordusunun dünyanın eşini benzerini tanımadığı yeni tür silahları bitirme aşamasına geldiğini açıkladı.
Sonra Rusya Savunma Bakanlığı silahlanma programı bütçesini 25 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkardığını açıkladı. Bu bütçeyle eski Rus silahlarının % 50'sini 2015 yılına kadar yeni ve modern silah ve teknolojisiyle değiştirecek. Yeni program erken radar cihazları, yeni nesil kıtalararası balistik füzeler (ICBM) ve çok hassas deniz füzeatar sistemlerinden oluşacak.
Yeni bütçede en dikkat çeken husus donanma filosuna otuz yeni avcı bombardıman uçağı ve altı uçak gemisinin eklenmesidir.
Bugün kaşla göz arasında 40 nükleer füze başlığını taşıyabilecek üç yeni nükleer denizaltı yapılıyor. Buna karşılık Rus Hava kuvvetlerine 2009'a kadar beşinci nesil bombardıman uçakları katılacak.
Rusya'nın önümüzdeki yıllarda inşa edeceği kıtalararası nükleer balistik füzeler ise Putin'in deyimiyle inşa edilmesi öngörülen Amerikan Füze Kalkanını delebilecek güçte olacaktır.
Böylece silahlanma yarışı yeniden başlamış oldu. Bu aslında "Doğu Avrupa'nın efendisi kim olacak" mücadelesidir. Zira Washington Doğu Avrupa'yı Moskova'nın rahmeti altında silahsız bir bölgeden Rusya'nın ileriye dönük bir hareketlenmesini nihai olarak engelleyecek ve Kremlin'in Avrupa kıtasındaki tüm emellerini yok edecek askeri kalelere dönüştürmek istiyor.
Nihai hedef Rusya'yı "sıradan" bir devlet haline dönüştürmek, en iyi şartlarda Ukrayna veya Türkiye'nin konumuna getirmek. Özellikle Rusya'nın geçen beş asırda Avrupalı komşularını korkutacak bir konuma gelmesi, Rusya'ya komşu devletlerin Washington'la koşulsuz ittifak kurmasının bir nedeni de olabilir.