"İstanbul'un ihtişamı başka"
Japonyalı Prof. Dr. Yoshiaki Sasaki, ülkemizin önemini belirtip İstanbul'umuzu değerlendirirken şunları söyledi:
"Devletler arası görüşmeler yapılırken İstanbul tercih edilmeli. Heyetler mutlaka İstanbul'a getirilmeli ve İstanbul'un tarihî mânevî atmosferinde meselelerin görüşülmesi gerçekleşmeli... Ayrıca Türkiye'nin devlet olarak bir konumu var. Hiçbir çıkar beklentisi olmadan arabuluculuk yapıyor. Dünya bunun farkında. Türkiye'ye Hillary Clinton geldi, arkadan Obama geldi. Sarkozy, Türkiye'yi taklit ediyor. Türkiye bu konumunun hakkını vermeli. İran da Avrupa Birliği'ne girmek istiyor. İster istemez Türkiye ile görüşmek zorunda... Çünkü herkesin güvenini kazandı. Onun için bir zamanlar Türkiye'ye yukarıdan kibirli bakanlar şimdi kendileri Türkiye'ye geliyor. Ülkeniz Allah'ın lütfu ile meselelerin merkezine oturdu. Son senelerde bilhassa 2003 Ocak'tan itibaren yükselmeye başladı, bir anda çok önemli bir ülke hâline geldive etrafındaki eski ülkeler Türkiye'ye muhtaç duruma geldi. Mesela bu yeni dönemde Irak ile ABD arasında kriz ve gerginlik çıkınca bir anda altı ülke İstanbul'da buluştu. Bu gerginlikten önce mağrur bir hava ile Türkiye'ye bakanlar, o eski bakışlarını değiştirip güvenilir bir arabulucu olarak gördükleri Türkiye'ye geldiler. Mısır'ı Suudî Arabistan'ı, Suriye'yi, Ürdün'ü, Irak'ı, Türkiye mi davet etti? Yoksa onlar mı kendilerini davet ettirdiler? İnanıyorum ki, daha önceki dönemler Türkiye çağırsaydı gelmezlerdi. Ama şimdi kendilerini mecbur hissediyorlar. Evet 2009'da şahit olduklarımızın başlangıcı 2003 Ocak tarihi... Bu bir değişim başlangıcı... Dünya tarihi işte bu zamanda Türkiye lehine değişmeye başladı... Son İran ve İsrail krizi için yine Türkiye'nin arabulucu olması lâzım. Eğer ciddi bir krize dönüşürse, hem bu iki ülke hem de bu bölge çok zarar görür. Ama Türkiye sahip olduğu potansiyelle, beklentisizlik ve âdil arabuluculukla bunu yumuşakça atlatabilir. Ama bunun görüşmelerinin İstanbul'da yapılması lâzım. Tarihî ve manevî atmosferi ile tarafları sâkinleştirecektir. İstanbul'un bu hüviyetinden istifade etmek gerektir. Hatta bir düşüncemi de sizinle paylaşayım. Bana göre dünyadan ilk defa Türkiye'ye gelen yabancıların önce İstanbul'a gelmesi gerekiyor. Hiç olmazsa, İstanbul'u görmeden Türkiye'den ayrılmamaları icap ediyor. Neden mi? Çünkü, mesela Ankara, küçük bir kasaba halinde iken bu hale gelmiş. Onun için oraya bakıp Türkiye'yi küçümseseler "Burası kocaman bir kasaba!.." diyebilirler. Ama İstanbul öyle değil; tarihî ihtişamı ile geçmişteki gücünü ve adaletini anlatıyor. Tarihî geçmiş ve ihtişamlı güç onlara şok yaşatır! Geçmiş medeniyetlerin kalıntıları, muhteşem camiler yanında, kiliselerin, havraların varlığı ve her ırk ve dinden insanın asırlardır beraberce hayatını devam ettirmesi çok şey ifade ediyor. Bu potansiyelinizin farkına varmanız gerekiyor."
Prof. Dr. Yoshiaki Sasaki Bey'in bu sözleri bana birkaç sene önce Milano'da Prof. Dr. Gabriel Mandel'in, "Nur Sûresi'nde bahsedilen 'ne şarkîdir, ne garbîdir' tabirinden ben Türkiye'yi anlıyorum. Çünkü Türkiye'de hem Doğu'dan hem Batı'dan alınmış güzellikler var!" sözünü hatırladım. Merhum allâme Elmalılı Hamdi Yazır da bununla ilgili olarak; "Yalnız öğleden önce güneş gören doğuda (bulunan zeytin) değil, yalnız öğleden sonra güneş gören batı tarafında da değil; hem doğuya, hem batıya bakan tepenin tam ortasında. Çünkü böyle yerde bulunan zeytinin yağı son derece saf ve güzel olur." (6. cilt, 28) diyor.
Prof. Mandel anlayışı ile meseleye bakarsak, ülkemizin en güzel timsali de İstanbul'da parlamaktadır; maddî-manevî ve tarihî güzellikler eşsiz bir asâletle oradan gönüllere yansımaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.