Atatürk’ü koruyuculardan korumak!
Son Avrupa Komisyonu İlerleme Raporu’nda, “Türkiye geçmişte tabu olarak gördüğü konuları tartışmaya başladı” tespiti yapılmış. 90 sayfalık raporda, ifade hürriyeti, ordunun siyasi rolü ve mahkeme kararları konusu ağırlık teşkil ediyor. Ergenekon davası için, “Türkiye’de darbe teşebbüsünü ve demokratik kurumları yıpratmaya yönelik kurulmuş bir suç şebekesini derinlemesine ele alan ilk dava” deniliyor. Bu davanın Türkiye’de demokrasiye ve hukuka olan güveni güçlendirmek için bir fırsat olduğu belirtiliyor. Ordunun siyaset üzerindeki rolü eleştiriliyor, Genelkurmay Başkanı’nın Ergenekon davası ile ilgili yorum yaparak, mahkemeyi baskı altına aldığı iddiası dile getiriliyor.
Raporda TCK 301. maddede yapılan değişikliğe rağmen, “Kanunların ifade özgürlüğü için güvence sağlayamadığı ve bunun sonucunda, savcı ve hakimlerin ekseriya kısıtlayıcı yorumları tercih ettikleri” görüşüne yer veriliyor. Elbette raporda daha birçok hususla ilgili tesbitler var. Bu arada, Türkiye’nin çok meşhur, hukukun temel prensiplerine aykırı, kişiye mahsus bir kanunu üzerinde de duruluyor. Bu kişiye özel kanun, “Atatürk’ü koruma kanunu” olarak bilinen kanundur. Komisyon, bu kanunun ifade hürriyetini engellediği görüşünü dile getiriyor.
Bu metinde ifade edilen birçok haklı, doğru ve gerçekçi konu etrafında elbette bazı çevrelerin tepkilerini dile getirmeleri gerekirdi. Mesela, hakimleri ve savcıları eleştiren bölümlerle ilgili tepkiler; mesela, askeriyenin siyasetteki rolü ile ilgili eleştiriler, Genelkurmay Başkanı’nın ETÖ davasını etkilemekle itham edilmesi gibi konular hakkında yazılar yazılması, tepkilerin ortaya konulması gerekirdi. Fakat, bu tepkilerin haklılık zemini bulması zordu. Buna karşılık, çok hassas bir konu öne alınarak ilerleme raporuna, AB’ye eleştiriler yükseltiliyor. Nedir bu hassas konu?
Bu konu, “Atatürk” konusudur. “Atatürk’ü koruma kanunu”nu Atatürk çıkarmamıştır! Onun halefi olan İnönü de çıkarmamıştır. Bu kanunu çıkarmak, CHP’nin Atatürk düşmanlığı ithamlarının önüne geçmek için Demokrat Parti’nin işi olmuştur. Bu kanun DP’yi kurtarmış mıdır? Elbette hayır! DP bugün de bu çevreler nezdinde Atatürk düşmanı partidir!
Bu kanun neye yaramıştır? Atatürk’ün bazılarınca tabulaştırılmasına. Efsaneleştirilmesine. İnkılap tarihi derslerinin gerçek tarih yerine masal tarih haline gelmesine. Atatürk’ü eleştiremediğiniz gibi, Atatürk’ün resimleri, heykelleri hakkında bile ciddi bir eleştiri ortaya koyamazsınız. Hemen kendinizi hakim karşısında bulursunuz. Bu maddeden hakim karşısına çıkmak, ceza almayı garantilemek demektir. Mesela bu satırların yazarı, Ankara’da oturmakta, mümkünse TBMM’nin civarından geçmemeye çalışmaktadır. Neden? Çünkü Meclis’in etrafında bulunan binaların önleri, cepheleri, Atatürk heykelleriyle donatılmıştır. Genelkurmay’ın, kuvvet komutanlıklarının, jandarmanın Atatürkleri, Meclis’e müteveccih bir tehdit unsuru gibi konuşlandırılmıştır. Ankara’nın bu vazgeçilmez kavşak noktasından geçmemek için çabalamamızın asıl sebebi, son olarak Deniz Kuvvetleri kumandanlığının cephesine yaptırılan devasa Atatürk kabartmasıdır. Neyse bu konu ile ilgili ilk defa ben yazmıyorum. Fatih Çekirge konuyu Hürriyet’te birkaç defa dile getirdi. Bu kabartmanın Atatürk’e hiç benzemediğini, çirkin olduğunu, halkı korkuttuğunu, bir an önce kaldırılması gerektiğini açıkça söyledi.
Tabii bazı basın organları ve yazarlar için bu kanun işletilmez. Kazara ilk ben bunları yazsa idim, soluğu hakim karşısında alırdım.
Şimdi bu kanun değiştirilmeli mi?
Hukuk diyor ki, değiştirilmeli: Kişiye özel kanun olmaz! Fakat, Türkiye’de Atatürk korkusunu ticaret metaı haline getiren yaygın bir kesim var. Bunlar basında var, bürokraside var, üniversitede var, yargıda var…
Konuyla ilgili basında çıkan yazılar, işin nasıl düşük düzeyli kavrandığını gösteriyor. Eş durumundan yazar bir bayan başlık olarak, “Atatürk’e hakaret ifade özgürlüğüne girer mi?”yi seçmiş.
Sayın bayan, size hakaret nasıl basın özgürlüğüne girmezse, başka hiçbir kimseye hakaret de basın özgürlüğüne girmez. Bu kanun sadece Atatürk’e hakareti önlüyorsa, o zaman Türkiye’de hukuk bitmiş demektir. İnsan, kişi, her hangi bir mevki, unvan veya rütbeye sahip olmadan muhteremdir ve hakları vardır. Ona hakaret etmek, hukukça müeyyideye bağlanır! Sadece Atatürk’e hakaret edilmesin, gerisini boşver diyemezsiniz.
Elbette mezkur kanun, Atatürk’e hakareti önlemek için çıkarılmamıştır ama Atatürk’le ilgili konuların objektif, tarafsız, gerçekçi ve ilmi olarak değerlendirilmesini de imkansız kılacak şekilde kullanılmıştır.
Türkiye’de asparagas gazeteciliğin kitabını yazan Rahmi efendi de konuya el atmış. Ve başlık olarak, “Ulusal önderleri yok etmek!” demeyi uygun bulmuş. Böylece Atatürk’ü çoğullaştırmış. Kanun eğer Atatürk dışında isimleri de ansa idi, o zaman konumu farklı olurdu. Yine de bir ülkenin, milletin büyüklerini, kahramanlarını kanunla korumasını mantıklı bulmak mümkün değildir.
Yazar meşrebi icabı, mevzuya damardan giriyor. Bunu EMPERYALİST güçler istiyormuş. Bizi tarihimizden habersiz hale getireceklermiş. Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’e hakareti suç olmaktan çıkartacaklarmış. AB’ye uyum adı altında tüm ulusal değerlerimize sövülmesine göz yumulacakmış!
Bu mantık ve muhakeme yoksunu ifadeler, bazı basın mensuplarının okuyucuyu, halkı, onun zekasını hiçe saydıklarını gösteriyor.
İşin aslı; atatürkçülük korkusundan yenilen rantın sonunun gelmesini istemiyorlar. Yoksa kimsenin Atatürk’e veya bir başka büyüğe hakaret gibi bir kastı olmayacağını, böyle kastı olanların ise, bu kanun olmaksızın da adaletin pençesinden kurtulamayacağını onlar da biliyorlar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.