Baykal ya da Silahçıoğlu..
Her gün kendi sonlarını getirecek bir sonuç için gönüllü ırgatlık yapıyorlar.
Zaten her insan ya kendi cehennemine kendi sırtında odun, ya da kendi cennetine tuğla taşır, sözleri ve işleri ile. Birkaç gün öncesi Doğu Silahçıoğlu’nun Cumhuriyet’teki “ümmetçiler ve Milliyetçiler!.” başlıklı yazısı tartışılıyor Mediada.. Harika bir yazı. Bu yazı hem Cumhuriyet, hem Silahçıoğlu, hem de bunların peşinden gidenler için bir kimlik beyanı, bir “ikrar”dır..
Şecaat arzı niteliğindeki bu yazının altına imza atacakların sayısı Türkiye'de %5 bile değildir.. Her CHP'li, her Cumhuriyet okuru bile imzalamaz bu yazıyı..
Doğu Bey'in Doğu ile bir ilişkisi yok aslında.. Hatta temelde Kemalizmle bile bir ilgisi yok.. Millet, ümmet konusunda da bir bilgi sahibi olduğunu sanmıyorum.. İslâm ona göre “Türk ulusunu ortaçağ karanlığına gömen” bir din.. Demekki bu zat, “Ortaçağ”ı da bilmiyor. Bilmiyor ya da Ortaçağ diye İslâm'ı ve Müslümanları suçlamaya kalkıyor. Sanki öfkeleri akıllarını zail etmiş gibi.
Baykal ve Doğu Silahçıoğlu, Nur Serter, şu Arıtman gibi “hanımefendi”ler olduğu sürece, Erdoğan'ı da AK Parti'yi de kimse yenemez! Bunlar ne kadar çok basında yer alırsa, halkın tercihi, bunların hedefindeki isim ve adresler olacaktır.. Bana kalırsa AK Parti'nin önlenemeyen yükselişindeen az Erdoğan'ın karizması kadar, Erdoğan ve AK Parti karşıtlarının akıl dışı muhalefetlerinin, öfkeli tepkilerinin payı var.. Mesela Arıtman'ın, herhangi bir AK Parti milletvekilinden daha fazla AK Parti'ye hizmet ettiğini düşünüyorum..
Bu muhalefet, bir dış tehdit algılaması sonucu AK Parti'deki iç dayanışmayı artırıyor, onları uyanık olmaya, dikkatli hareket etmeye zorluyor ve AK Parti'nin toplumsal taleplere karşı duyarlılığını artırıyor ve merkezi bir cezibe oluşturuyor.. Halk, kendi inanç, kültür ve geleneklerine karşı ortaya çıkan bu potansiyel tehdit karşısında AK Parti ile bütünleşiyor. Yani bunlara bakıp AK Parti'ye sığınıyor. Bu çevrelerin bugüne kadar estirdiği rüzgar, hep özgürlük ateşini söndürdü. Onlar da bundan cesaret alarak daha büyük rüzgarlar estirmeye çalışıyorlar, ama rüzgar büyük ateşleri daha da alevlendirir ve çevreye yayar..
Silahçıoğlu'nun estirdiği rüzgar, AK Parti için gönüllü ırgatlıktan başka bir işe yaramıyor..
İşte darbeciler bunlar. Bunların gerçek niyetleri, hedefleri, gayeleri bu yazıda apaçık ortada..
Cumhuriyetçi kadınların peşine takılıp sokağa dökülenlerin, Tuncay özkanların, Arıtmanların, başörtüsü yasakçılarının, çetelerin, darbe kışkırtıcılarının, ADD'cilerin, çYDD'cilerin, masonik örgütlerin, locaların, ulusalcıların gerçek niyetleri bu.
Siyasal İslâm diye bunlar Allah'ın dinine, Müslümanların inanc değerlerine saldırıyorlar. Siyasal İslâm'ın, en büyük siyasi organizasyon olan devletin topluma dayattığı resmi din, TSE damgalı din, dinde reform projeleri olduğunun bile farkında değiller.
Ellerinden gelse, sadece İstiklal Marşı değiştirmekle kalmazlar..
Bunlar aslında bunu denediler. Mesela Kurtuluş Savaşı'nı yapan ilk meclisin kapısında Kelime-i Tevhid bayrağı asılı idi, dualarla, hatimlerle, tekbir sesleri ile, dini bir merasimle, hatimler yapılarak açıldı.. Bunu tarihten ve toplumsal hafızadan sildiler. Mesela hilafetle ilgili devrim yasaları arasında sayılan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek, “Hilafet manâ ve mefhum olarak Büyük Millet Meclisi'nin şahsı manevisinde mündemiçtir” hükmünü ne yapacaklar.
Türk ulusçuluğunun temelinde din vardır. Açıp baksınlar Lozan'a, “Türk milletinin alameti farikası, üssül esası, dindir, o din de dini mübini İslâm'dır” beyanını ne yapacaklar..
Bunların gözlerini laiklik bürümüş. Ama laikliğin ne anlama geldiğini de bilmezler. Laikliği, özgürlük, maskeli bir truva atı gibi kullanmaya kalkıyorlar. Laikliği din düşmanlığını maskelemek için ya da toplumsal taleplere karşı bir kalkan gibi kullanıyorlar.
Bunlar Fransa'nın bir eyaletinde laikliğin olmadığını bile bilmezler. ‘Prof.’u bile bundan habersiz.. Cumhuriyetçi, kadınların başkanı, “Hacı hoca, bey, efendi” kelimelerinin unvan olarak kullanılmasının yasak olduğunu bile bilmiyor.. Bunlar 6 oku bile doğru düzgün sayamazlar.. Din cahili, tarih cahilidirler.
Bunlar kulluk bilincinin, özgürlüğün en uç noktası olduğunu bilmezler mesela. Ya da milletin “din”, ümmetin seküler açılımı da olan bir sosyolojik kavram, “toplum” demek olduğunun da farkındea değillerdir. Onun için ümmet yerine millet derler. Millet ile Milliyet arasındaki farkı da bilmezler, tıpkı demokrasi ile Cumhuriyet arasındaki ilişki ve çelişkiyi bilmedikleri gibi.. En vahimi de bilmediklerini de bilmezler. Onların bilgileri değil, dinleştirilmiş kanaatleri ve haykırdıkları sloganları vardır..
Şimdi bir de Şamanlık çıktı.. Osmanlı karşıtlığı üzerine kurgulanmış bir tarih düşmanlığı yapılıyor.. Bu şekilde, Osmanlı coğrafyasının bakiyesi olan farklı din, dil, ırk ve kültür topluluklarına karşı, Ziya Gökalp ve Moiz Kohen'in, Lazaro Francoların biçimlendirdiği, çoğul bir toplum ve kültürden, tekil bir toplum ve kültür üretme çabası ile “Türk ulusçuluğu” dayatılıyor.
Bunların kendi aralarında da fikir birliği yok.. Kimin ne yaptığı belli değil. İçki de içen, mayoyla denize de giren türbanlı(?!) bir CHP'li çıkıyor; CHP'nin başı açıkları bu oluşumu alkışlarken, Baykal da bunun yakasına CHP rozeti takıyor. İşin iç yüzü ise kadıncağız oğluna iş ve kariyer çabasında..
Bu, Bosna'da başörtüsü dağıtan, afişlere başörtülü kadın resmi basan CHP'nin ilk çelişkisi değil..
Silahçıoğlu'nun söz konusu yazısını yazdığı Cumhuriyet gazetesi ise, bir zamanlar “Ravzai Muradda Bir Gül-i Muhammedi Açtı” diye manşet atan bir gazete.. Hangi camide, hangi tarikatın zikri var, hangi tarikatın şeyhinin cübbesi nasıl, sarığını nasıl sarar, asâsı nasıldır, bunu yayınlayan bir gazete. “Ayasofya müzesi” değil, “Ayasofya Camii” diye manşet atan bir gazete.
Dün dündür, bugünse bugün sonunda.. Ve bugünkü rolleri ise malum..
Kendi bahçelerine bomba attıranların, bahçelerindeki pisliği temizlemek dururken, yeni sanal bombalar patlatarak dikkatleri üzerine çekmeleri ise anlaşılması güç bir durum..
Eğer AK Parti'nin oyları % 50'yi geçecekse, bunu CHP, Cumhuriyet gazetesi, çYDD, ADD ve Ulusal Kanal'a, Tuncay özkan'a, Doğu Silahçıoğlu'na, bazı rektörlere, bazı emekli asker ve yargıçlara ve tabiî Baykal'a borçlu olacaktır..
Silahçıoğlu'nun yazısını okuyunca şu ayet meali aklıma geldi. Allah (c.c.) bize şer gibi gelen şeylerde hayır murad etmiş olabilir ve o dilerse zalimleri bile kendi dinine hizmet ettirebilir.
Eminim ki; Silahçıoğlu'nun bu yazısı, ülkücü gençlerin bu çevrelerle olan ilişkileri açısından son derece önemli ve yol gösterici bir etkisi olacaktır.. Bu gençler, soğuk savaşta kendi kanları üzerine hesap yapan derin güçlerin gerçek yüzlerini, bu vesile ile göreceklerdir..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.