Kritik dönemeç
Son günlerde yurda dönüş sürecinde yaşananlar, ıslak imza krizi gibi olaylar herkesi tedirgin ediyor. Oysa bu gelişmeler, yaşanan süreç gözönüne alınırsa, doğal karşılanabilir hatta kolay atlatıldığı söylenebilir.
Dünya büyük bir değişim ve yeniden yapılanma sürecinde. Geçmişte bu süreç dünya savaşlarına yol açar ve günümüzle kıyaslanamayacak kadar büyük maddi ve insani kayıplara neden olurdu.
SSCB’nin dağılmasından sonra bozulan dengelerin yeniden ama farklı bir biçimde oluşturulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Yeni dengede ya ABD ve Rusya etkin güç olmaya devam edecek ve Avrupa ile Çin ikincil konuma düşecek ya da tersi gerçekleşecek, ABD ve Rusya dünya üzerindeki etkinliklerini kaybedecek. Yeni denge inşa edilirken oluşan yapıda Türkiye köşe taşı konumunda. İki taraf da bu köşe taşına sahip olmadan sağlam bir yapı oluşturamıyor. Bu nedenle karşılaştığımız olayları küçümsemek ve yalnız kendi sınırlarımız içinde değerlendirmek yetersiz kalıyor.
Her yeni denge gibi bu da bir mücadele sonunda gerçekleşecek. Bu mücadelede, eskisi gibi, savaşla yapılmıyor. Silahlı mücadele terör boyutuna indirgendi ve bu, herkesin zannettiğinin tersine, küçük örgütler tarafından yürütülse bile onları yönetenler büyük mücadelenin aktörleri. Bu mücadelede ikinci araç ekonomi. Herkesin kriz olarak adlandırdığı ve kimsenin bilinçli bir operasyonu olmadığını düşündüğü gelişme gerçekte yeni bir ekonomik düzene giden yolların taşlarını döşüyor. Bu düzen yeni siyasi yapıyla uyumlu olacak ve onu güçlü kılacak biçimde oluşacak.
Türkiye’deki olaylar bu sürecin bir parçası ve büyük aktörler tarafından yürütülen operasyonlar. Türkiye’nin herhangi bir rolü olmadığını söylemek istemiyorum. Birinci Dünya Savaşı’nda da vardık ama olayları sadece bizim yaptıklarımıza bakarak değil hem müttefiklerimizin hem de hasımlarımızın eylemleriyle değerlendiriyorduk. Şimdi de öyle yapmamız gerekiyor ama biz henüz hangi kanatta olduğumuz kesin olarak belirlemiş değiliz. Bu nedenle her iki tarafın yandaşları çatışıyor biz bunu bir iç meseleden ibaretmiş gibi görüyoruz.
İrtica ile Mücadele Eylem planındaki imza krizi kurum içinde çözülmesi gereken bir problemdi. Yani gerçek belgeyi elinde bulunduran kişi bunu üstlerine bildirmeli ve çözümü onlara bırakmalıydı. Oysa bu kişi kendini kurumdan soyutlayıp bir çözüm aradı. Bu kurum içinde tarafların bulunduğu ve bunların kuruma bağlılığından daha önemli saydıkları bağlantılarının olduğu anlamını taşıyor.
Bu büyük dönüşüm süreci içinde bunları olağan sayıyorum ve üstesinden gelineceğine inanıyorum. Ama asıl mesele dünya ölçeğinde bir değerlendirme yapmak ve konumumuzu belirlemektir. Bu noktaya gelmeden kiminle ve ne amaçla mücadele ettiğimizi bilemeyiz. Ayrıca sorun bütün boyutlarıyla anlaşılırsa bu gibi sapmalar azalacak ve herkes düşüncesini kurum içinde ifade edip doğru olanın bulunmasına katkıda bulunacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.