Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Efsane ve destandır Kafdağı’nın kahramanı

Efsane ve destandır Kafdağı’nın kahramanı

Esasında Şeyh Şamil’in bir avuç arkadaşıyla birlikte gösterdiği ve temsil ettiği beşer üstü kahramanlık tarihte ender rastlanan bir kahramanlık türüdür. Adeta fütüvvet (mertlik) kurumunu ve bu kurumla birlikte onun can vermiş olduğu ve beslediği fütüvvetnameyi (fütüvvet kültürü) yeniden canlandırmış ve diriltmiştir. Çarlık dönemindeki 150 yıllık Kafkasya direnişinin son halkasına ve 35 yılına damgasını vurmuştur. Onun cenkleri ve gazaları nice modern cenkname ve gazavatnamelere de konu ve ilham kaynağı olmuştur. Onun menakıbnamesi ve menkıbeleri yerli ve yabancı birçok yazar ve müellifin diline ve kitaplarına konu olmuştur. Gerçekten de o, İslâm’ın ve Müslümanların geçici bir süreliğine dahi olsa gerilerken ve içine kapanırken nice destanlar yazabileceğini gösterdi. O gurup vaktinde, büzülme vaktinde İslâm’ın ihtişamını ortaya koyuyordu. Bu anlamda onun gazavatı adeta Hazreti Ali cenklerini yeniden dirilmiş haliydi. Hazreti Ali Allah’ın arslanı Şeyh Şamil ise dağların arslanıdır. Onun ötesinde Eba Müslim Horasani ve gazavat-ı Hayreddin ancak Şamil’in ayarında olabilirdi. Lakin 150 yıllık ilk Kafkas destanında zaman İmam Şamil’in aleyhinde işliyordu. Lakin o vaktin talihsizliğini kendi karizmasıyla 35 yıl dahi olsa aşmış ve alt etmişti. Onun düşüşü Kafkaslar’ın toptan düşüşü olmuştur. Annesi savaşkes ve mütareke için geldiğinde annesine Hazreti Peygamber’in kızı için söylediğini yapmıştır. Eski kavimlerin, adaleti düşüklere ve tutunamayanlara uyguladığını, eşrafa ve ileri gelenlere uygulamadığını hatırlatan ve bundan dolayı helak olduklarını belirten Hazreti Peygamber (S.A.V.); eşrafın kızlarından olan Fatıma isimli birisini hırsızlıktan dolayı cezalandırırken, ‘kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle’ kabilinden ‘Kızım da aynı fiili işlese ve cürümü irtikap etse aynı cezayı tatbik ederdim’ buyurmuşlardır. ‘Allah’ın dininin ve kurallarının tatbikinde gevşeklik göstermeyin (la tehuzukum fi dinillahi re’fe)’ kuralını uygulamıştır. Lakin Şeyh Şamil 100 değneklik mütarekeyi teşvik cezasını bütün itirazlara karşın annesinin dayanıksız bedenine değil kendi bedenine tatbik ettirmiştir. Bundan dolayı dost düşman herkesin de saygısını kazanmıştır.

Gazi Kumuk’u ele geçirdiğinde Kur’an tabirini kullanmış ve Ümmü’l Kura’yı ele geçirdiğini ifade etmiştir. Şeyh Şamil her açıdan müthiş bir yetenektir. Sevkü’l ceyş (strateji), vad’ul ceyş (ordunun savaş tertibatı) ve hitabet gücü bunlardan bazılarıdır. Belki eleştirenlerin eleştirdiği tek nokta, bazen ruhsat kullanmaktan imtina etmesi ve azimetten şaşmaması ve caymamasıdır. Bazen de naiplerinin sertliğidir. Hazreti Peygamber’in arkadaşları arasında olan damadı Hazreti Ali için söylediklerini o naiplerinden Ahverdil Muhammed için söylemiştir: “Ahverdil Muhammed ayarında bir bahadır ve onun kılıcı ayarında bir kılıç yoktur (la feta illa Ali la Seyfe illa Zülfikar).” İşte bu da fütüvvet kültürünü yeniden dirilttiğinin habercisidir. Gözünü budaktan sakınmamıştır. Onun daimi şiarı şu olmuştur: Hesapçı adam kahraman olamaz ancak serdengeçti kahraman olur. Bundan dolayı o uful ve sönme döneminde parlayan bir yıldız olmuştur. Şeyh Şamil nev’i şahsına münhasır bir adamdır. Birinci Nikola ve ardından Stalin onun hakkında, ‘dağlı eşkıya, terörist’ tabirini kullansalar da Birinci Nikola bu görüşlerinden rücu ettiği ve caydığı gibi Lenin de Stalin’den farklı olarak onu kahramaman olarak telakki etmiştir. O rüyası olan bir adamdı ve kendisine bu bağlamda irredantist denilebilir. Ve mehter marşının yansımalarını onun rüyasında görebiliriz.
İLERI ILERI, HAYDI ILERI ALALIM DÜŞMANDAN ESKI YERLERI...
Şeyh Şamil, Kafkaslar’da mehterin yankısı gibiydi. Kafdağı’nın kahramanı tek yönlü bir kahraman değildir. Dost ve düşman onun üstünlüğünde müttefiktir. Esaret günlerinde Rus Çarı II. Aleksandr onun ikametgahının önüne küçük bir cami yaptırmış ve onunla da kalmamış özel kütüphanesini Dağıstan’dan getirtmiştir. İstanbul, Kahire üzerinden Hicaz’a ve Kabe’ye uzandığında haccı ekber yaşanılan hac mevsiminde hüccac kendisini Kabe’nin üzerine çıkarmıştır. Romancılar hayallerini süsleyen menkıbelerinin peşinde koşmuştur. Sadece Tolstoy ve Puşkin gibi Rus edipleri değil, Fransız edibi Aleksandr Dumas da onun ebedi hayranları arasındadır. Oğlu Gazi Muhammed tarafından Zinandal Sarayı’ndan kaçırılarak, 10 aylık bir dönemde Şamillerin esaretinde kalan Gürcü Prenses Annet Çavçatze, esaret günlerini ve Şamillerin muamelesini Aleksandr Dumas’ya öve öve bitirememiştir. Kafkaslar’a bir tetkik ve araştırma gezisinde bulunan Alekandr Dumas, her karış toprakta Şamil’in destanı ve efsanesiyle karşılaşmıştır. Aleksandr Dumas Per'in meşhur Monte Cristo Kontu romanının kahramanlarından biri de Osmanlı’ya isyan portrelerinden Tepedelenli'nin kızıdır. Batılı edipler, o dönemde kargaşa içinde ve isyanlarla boğuşan Osmanlı’nın buhranlı köşeleri ile Rusların güneye sarkma siyasetlerinin bir ürünü olan iltihaplı köşe Kafkaslarla ilgilenmişlerdir. Dağlılar ve Çeçenler tarihte iki destan yazmışlardır. Bu destanlardan ilki Şeyh Şamil destanıdır. İkincisi de Sovyetler’in çözülmesinden sonra yazdıkları ikinci destandır. Bu destanlar çaplarıyla mütenasip siyasi sonuçlar getirmese bile tarihteki İslâm kahramanlıklarına yeniden hayat vermiş; dost ve düşman, can çekişirken bile Müslümanların ihtişamını görmüştür. Bu destanlar, insanın maddeye, maneviyatın maddiyata rüçhaniyeti ve üstünlüğüdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi