10 Kasım tansiyonu
Bugün Türkiye'nin tansiyonunun yükseleceği muhakkak. Hayır, bu tansiyon yüksekliği, Mustafa Kemal'in vefat yıldönümü olmasından kaynaklanmıyor.
"Açılım"ın, TBMM'de bugün yapılacak genel görüşmesi, süregelen tansiyon yüksekliğini Meclis çatısı altına taşıyacak.
Muhalefet, "Açılım" konusunda zaten yüksek perdeden bir itiraz durumundaydı, 10 Kasım'a denk gelen Meclis görüşmesi, bu yüksek perdeden itiraza bir de "Atatürk" boyutu katmış oldu.
-Acaba 10 Kasım'da "Açılım" konuşmak ne anlama gelirdi?
Muhalefet açısından bu, "ihanet"in Atatürk'ün manevi hatırasını da ıskalayacak bir boyuta gelmesi demekti.
İktidarın, yine Atatürk'e atfen getirdiği "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh"ü konuşacağız, bundan daha iyi Atatürk referansı olur mu" yaklaşımı ise tansiyon yükselmesine tuz katkısından başka anlam taşımayacaktı.
Elhasıl, bugün ve görüşmenin devam edeceği Perşembe günü, Meclis'te yüksek tansiyon günü.
Peki nereye gideceğiz bu gidişle ya da Türkiye'yi nereye götüreceğiz?
Gelin, bugün olacakları tasavvur etmeye çalışalım:
Muhtemel ki hükümet adına İçişleri Bakanı bir sunum yapacak. Muhtemel ki çok ılımlı bir sunum olacak bu.
Ardından partiler adına konuşmalar olacak.
CHP'nin ve MHP'nin söyleminin en sert "ihanet" suçlamasına endeksli olacağını tahmin etmek zor değil.
Baykal'ın duruşunu Salı günleri yapılan grup konuşmalarından biliyoruz.
Bahçeli'nin tavrı da hem grup konuşmalarına hem de Pazar günkü genel kurul konuşmasına yansıdı.
Son zamanlarda Bahçeli Baykal'a, ses tonu itibariyle de, suçlamaların kapsadığı hakaret dozu ile de fark atıyor.
Bu konuşma tonlarına baktığınızda, Erdoğan hükümetinin insanı ipe götürecek işler yaptığına kesin gözüyle bakabilirsiniz.
-İhanet, ihanet, ihanet!
Ama CHP ve MHP Meclis'te yalnız değil.
Meclis'te, bir de DTP konuşacak.
DTP sözcülerinin, çok bir şey yapmadan, CHP ve MHP sözcülerinin konuşmalarını alıp, Kürtler'e "İşte size karşı siyaset" diye sunmaları yeterli olabilir.
Hep yazıyorum, soruyorum:
TBMM'de, sadece bu iki çizgi kalmış olsa ve bu sesler, Meclis dışına taşıp toplumsallaşma imkanı bulsa, Türkiye'nin hali nice olurdu?
Öfkelerin vuruştuğu bir ülke.
Dilin kaybolduğu ve sözün yumruk haline geldiği bir ülke.
CHP-MHP-DTP ülkesi...
CHP ve MHP, ısrarla AK Parti'yi de DTP'lileştirmeye, hatta PKK'lılaştırmaya çalışıyor.
Yani AK Parti kalmasın, CHP-MHP ve DTP-PKK kamplaşması kalsın.
Hadi bir de böyle bir Türkiye'yi tasavvur edelim.
Bu kamplaşmanın ve öfke alış verişinin Türkiye'yi nerelere sürükleyeceğini nasıl görmez bu partilerin sorumluları?
Bugün, AK Parti nasıl bir tavır sergileyecek, asıl soru bence bu.
Bu Meclis görüşmesinden söz savaşı yansımamalı bence kamuoyuna.
AK Parti ve hükümet bunu başarmayı planlamalı.
Denir ki:
İki yumuşak şey, birbirine çarparsa ses çıkmaz.
Bir sert, bir yumuşak şey birbirine çarparsa yine ses çıkmaz.
Ses ancak, iki sert şey birbirine çarparsa çıkar.
Bu sorun, öfke boyutunda toplumsallaştıkça Türkiye için taşınması güç bir yaraya dönüşüyor. Bu kesin.
CHP ve MHP, sadece Türkiye'yi düşünüyor iseler, yanlışların yapılmasını önlemek için gerekeni yapmalı ama bu sorunun öfke boyutunda toplumsallaşmamasına özen göstermeliler. Ancak, bu iki partimizin söylemi, bu özeni yansıtmıyor aksine öfkeyi büyütüyor.
Ve ne kötü ki öfke, etnik farklılığın boyutu haline geliyor.
Hangi taraftan olursa olsun, öfkeyi büyütmek, Türkiye için büyük felaket habercisidir.
Ben bugün Meclis'e baktığımda, Türkiye'nin bir sorununu, sağduyu ikliminde görüşen, konuşan ve çözüm üreten insanlar-parti grupları görmek isterim.
Bugünün en centilmen politikacısına madalya takmaya ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.