Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Şakaydı... Vallahi şakaydı!

Şakaydı... Vallahi şakaydı!

İktidara göbekten bağlıyım, yandaşın önde gideniyim, Soros’tan maaş alıyorum, Süper NATO örgütünden her ay hesabıma yüklü miktarda para yatıyor, boş zamanlarımda vatanı satıyorum filan ama, vicdansız bir adam değilim.

Turgut Özakman’ı üzmüşüm...

Turgut Özakman’ı sevenleri üzmüşüm.

Turgut Özakman’ı sevenleri sevenleri üzmüşüm... Bkz. Fatih Altaylı.

Esprili bir yazı yazdığımı düşünüyordum...

Münasebetsizlik etmişim. Ayıp etmişim. Hatta, terbiyesizlik etmişim.

Konu espri kaldırır cinsten değil çünkü.

Ciddi bir rahatsızlığı varmış Turgut Bey’in.

Bilmiyordum.

Bir ay kadar önce ciğerlerinden önemli bir operasyon geçirmiş.

Bilmiyordum.

Riskli bir dönemindeymiş, “sterilize koşullarda” yaşaması gerekiyormuş... “Maskeli fanuslu tedbir” bu yüzdenmiş...

Bilmiyordum.

Bu kadar çok “bilmiyordum” bir araya gelince, ister istemez şu sonuç çıkıyor ortaya: “Bilmiyordun da, ne diye yazıyorsun? Ne diye önceden araştırma yapmıyorsun?”

Bunu diyecekler haklıdır.

Ben de kendi zaviyemden haklıyım ama bu konuda “müddei” olmam.

Müddei olmayı ayıp sayarım.

Pekala kendimi savunmak için, “Madem riskli dönemindedir, kıtalararası bir yolculuğa kalkışmasın, otursun evinde... Kendi sağlığını da tehlikeye atmasın, okur sağlığı için de tehdit oluşturmasın... Fanuslu komik resimler vermesin...” diyebilirim.

Demiyorum...

Bana ne!

İsteyen, istediği imza etkinliğine, istediği kılıkla, istediği yardımcı gereçlerle katılabilir. Mazereti varsa, bundan bize ne, size ne, kime ne!

Gerçi, önceki yazımda ihtiyat payı bı
rakmış, “Önyargılı olmak istemem. Belki de insanlardan gizlediği bir rahatsızlığı vardır... Bilmiyorum... Bir rahatsızlığı varsa geçmiş olsun ve Allah şifalar versin...” demiştim ama, böyle demiş olmak beni kesmiyor.

Bir insanın sağlığı üzerinden mizah yapmaya kalkıştım.

Çok ayıp ettim.

Turgut Bey’den alenen özür diliyorum. Umarım kabul eder.

Fakat, Turgut Bey’i sevenleri ne yapacağımı bilemiyorum.

İki gündür posta kutum (ve cep telefonum) küfür ve hakaret mesajlarından geçilmiyor. “Sokmak” ve “çıkarmak” fiillerinin bolca tüketildiği rezil ve pespaye metinler...

En hafifi “ulan dingil”le başlıyor... Bunun altında da Mustafa Alan diye birinin imzası var.

Daha önce de küfürlü mailleriyle teşerrüf etmiştim. Kendisi doktormuş. Kıtır atmıyorsa, GATA’da çalışmış... “Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi”ndeki Doktor Mustafa Alan’la aynı kişi midir, bilmiyorum. Belki de muvazzaf bir askerdir...

Her kimse artık, “sahipleri” bu terbiyesiz adamı dizginlesin...

Ne bileyim, “Doktor olmuşsun ama adamlıktan nasibini alamamışsın” desin. Bir şeyler yapsın...

Belki de türdeşlerine “ders” olsun diye, arşivimdeki küfür mailleriyle birlikte Doktor Mustafa’yı Cumhuriyet savcılarına havale etmem gerekecek. Bilmiyorum... Düşünmem lazım.

Bitirmeden önce, “sazan taifesi” için de bir not düşeyim:

Kimseye göbekten bağlı değilim kardeşim.

Hiçbir örgütten para almadım.

Soros’u tanımam.

Süper NATO örgütünü bilmem.

Şakaydı.

Bir defa da büyük harfle yazayım: ŞAKAYDI... Vallahi şakaydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi