Fortis Türkiye Kupası’nda, bir rekabet ki; yıllara dayalı... çınar ağacı gibi ligimizin ve futbolumuzun çınarları olarak nitelendirdiğimiz Fenerbahçe-Galatasaray derbisini izleyip etkisinde kalmamak mümkün değil. Bunca yıllık futbol hayatımda ben böylesine bir hakem rezaleti görmedim ve yaşamadım.

Cüneyt çakır kardeşimize sormak istiyorum: ‘Giyotin misin be kardeşim?!’ öyle bir maç yorumladın ki, maçın içine ettiğin bir kenara, cellat gibiydin be kardeş! Bazı kararlarında kurala uygun olabilirsin, kurallar sana bu emri verebilir. Şimdi senin, İngilizce biliyorsun diye, FIFA kokartı takmış olman lazım. Eğer yolun Londra’ya düşerse, orada tanıdık bildik bir hakem bulursan, ‘Hakemlik kuralları nedir?’ diye bir sorarsan sana ilk şöyleyeceği şey, ‘Her iki takımın futbolcularını, maçın 90 dakikalık süreci içinde olabildiğince sahada tutmaktır’ der. Sen, ne yaptın?

çalakaşık sarı kart, kırmızı kart çıkardın. Lugano, sana ‘Gözlük tak!’ dedi. Oradaki sarı kart doğru; ama daha önceki hiç de doğru değildi. Sen maçı yönetirken elbette gergin olabilirsin. Ama sahanın içinde görev yapan futbolcuların, en az senin kadar gergin olabileceğini nasıl düşünemezsin. Yaktın, yıktın, darmadağın ettin her iki takımın futbolcularını. Seyredenleri şaşkınlıkların içine soktun. Turu atlayan Galatasaray’ı da, turu hala sahiplenemeyen Fenerbahçe’yi de böylesine çirkin bir karşılaşmanın aktörleri yaptın.

Bunun dışında Galatasaray kendi yarı alanından gol bölgesine hareketlenirken ofsayt verdin. Yetmedi, son saniyelerde gole giden adamın yolunu kesip ilk devreyi bitirdin. Alex gözümün önünde Barış’a darbe vurdu, sen pozisyonu görmezden geldin.

Kısacası, bu maçın yönlendiren, yöneten ve yorumlayanı olan sen, hakemlik adına utanç verici, hakemlik teşkilatını yerden yere vuran kararlara imza attın. Eğer bu rezaleti kendine yakıştırıyorsan, biz sana asla yakıştıramıyoruz ve tek, düz akıl yolu olarak ‘Bu işi bir an evvel bırak; çek, git gidebildiğin yere kadar’ diyoruz.