Geçim için beş nasihat
Bir bayram günü iç muhasebe yapmak istiyorum.
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, bize yaşadığımız asırda dine, Kur'an'a hizmet etmede, Allah'ın rızasını kazanmada zihnî, fikrî yeni ufuklar açtı. Yol yordam nedir konusunda, yepyeni dinamikler tavsiye etti. Çağın idrakini doğru okumayı öğretti. Aktif sabrı, üslûp güzelliğini, önce insan olduğumuzu hatırlatıp, evrensel insanî değerlerde buluşmanın önemini vurguladı. Ve "ihtiyar dünyamız ölümünden önce bir bahar yaşayacaktır" dedi.
Türkiye'de olan biten şu kadar ihanet planının varlığına rağmen, ben yüreğimi, ufkumu hep o bahara çevirdim. Çevirdim, çünkü onun esintilerini hem kendi ülkemde, hem de gezip gördüğüm başka ülkelerde iliklerime kadar hissettim. O baharı müjdeleyen sesleri duydum, açan bahar çiçeklerini, meyveye duran dalları gördüm. Allah'ın izniyle o bahar gelecek. Yarınlar, insanlığın mayasının özü olan adalet, şefkat, merhamet ve sevgi çağı olacaktır. İnsanlık olarak, millet olarak; kaybettiklerimizi kazanıncaya kadar geçecek süre, en az bir nesil alacak, biliyorum. Yaşadığımız günlerin sıkıntılarından da belli ki, en az on yıl, işimiz kolay değil. Asırlık problemleri çözmek, fitne ateşlerini söndürmek elbet kolay değil. Azmimiz, kararlılığımız, duruşumuz, Allah'ın izniyle sarsılmayacaktır. Teenniyle, sağduyuyla, hoşgörüyle, muhabbetle sadece gönüllere girmeye çalışıyor, gönül yapmaya dikkat ediyor, gönül kırmaktan korkuyoruz. Çünkü biliyoruz ki, asıl fetih, gönüllerin fethidir.
Deryalar, denizler geçilirken, zorlu yokuşlar tırmanırken işte bir bayram günü, hatırlatmak istediğim husus, birbirimizle olan imtihanın zorluğudur. Muhterem Hocaefendi, Kırık Testi'ye (tr.fgulen) yirmi beş gün önce "kıvam ve kardeşlik" başlığı ile konulan sohbetinde; "bîzarım birbirini affetmeyen kardeşlerden" diyordu. Allah rızasına kilitlenmiş insanların, birbiriyle imtihanında gösterdikleri zaaf ve boşlukların, kendisini nasıl sarstığını, derin bir üzüntü ve ıstıraba gark ettiğini anlatıyordu. Şöyle diyordu:
"Bakıyorsunuz sohbet meclislerine giden, imanı anlatan eserleri müzakere eden iki insan, kalkıp birbiriyle didişiyor, birbiriyle uğraşıyor. Demek ki, onlar, küfür ve dalâlet zihniyetinin, inanan insanlar üzerine nasıl bir kin ve nefretle yürüdüğünü görmüyor/göremiyor; düşmanlığa kilitlenmiş hasım bir anlayışın kurmuş olduğu planların, yapılan bütün bu hayırlı işlere mâni olabileceğini idrak edemiyorlar..."
Muhterem Hocaefendi, bu konuyu gündeme getirme ihtiyacını duyuyorsa, hepimizin ciddi ciddi düşünmesi gerekiyor. Fizik öğretmenliğimle bir şey diyeceğim: Hareketin olduğu her yerde sürtünme olur. Allah'ın rızasını kazanma adına yollara düşenler de, sürekli hareket halinde. Sürtünme olmaması mümkün değil. Herkesin mizacı ve huyu farklı farklı... Kimse kimseye benzemiyor. Birbirinin ayağına basan, omuzuna çarpan, terslik yapan, kalp kıranlar mutlaka oluyor. Çare nedir?
Onun cevabını da, Muhterem Hocaefendi'den anladığım kadarıyla cevap vereyim. Kendimce ben bunlara "Geçim için beş nasihat" dedim.
1. Her şeyi görme. 2. Her şeyi duyma. 3. Empati yap, kendini muhatabının yerine koy, onu anlamaya çalış. 4. Kimseye takma, takılma. Sadece Allah'ın rızasına kilitlen, hakkını arkadaşlarına helal et, yoluna devam et. 5. Üslûbuna dikkat et, üslûbunu namusun gibi koru.
Biliyorum, bunları yapmak kolay değil. Olgunluk gerekiyor, sabır gerekiyor, hoşgörü gerekiyor. Ama hepsi için en hayatî unsur sevgidir. Kabul etmeliyiz ki, sevmek zordur. Allah için sevmek, sevebilmek çok büyük mertebedir. Bunu yapabilen; nefsinden de, gururundan da, bütün beklentilerinden de vazgeçer. Vazgeçtikçe derinleşir. Derinleştikçe sığ görünmeye çalışır, Allah'a yaklaşır.
Allah bizi birbirimizle imtihan ediyor ve imtihanda başarılı olanlara mükâfat vaat ediyor.
Bütün okuyucularımızın mübarek Kurban Bayramlarını tebrik ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.