İsviçre'nin yüzde 43'ü...
Diyorum ki, İsviçre'deki "Minare referandumu"na, iyimser bir bakış da mümkün.Evet, şimdilik faşizm artığı eğilimler galip geldi. Yüzde 57 oy çıktı "Minareye hayır" kampanyasına...
Ama gelin görün ki, yüzde 43'lük bir kesim de "Minareye evet" dedi.
Bu yüzde 43'ün tamamının Müslüman olmadığı kesin.
Bu yüzde 43'ün içinde Hristiyanlar var, Yahudiler var, Liberaller var, Ateistler var...
Yani, bu yüzde 57'nin nasıl bir bütünlük arz ettiğini sorgulamak gerekiyor.
Bunca reform, Rönesans, aydınlanma yaşamış olan Avrupa'da, farklı olana karşı böylesine bir kin bloğu oluşturmanın altındaki sebepler de araştırılmalı.
Ama Avrupa, her halükarda artık mono blok bir kültürel yapıyı arz etmiyor.
Avrupa istese de istemese de çoğulcu olmak zorunda.
Unutmamalı ki, Vatikan bile İsviçre'deki sonucu, "Dini özgürlüklere indirilmiş bir darbe" olarak niteledi.
Bu, Vatikan'ın "Din özgürlüğü" konusunu, "Öteki"nin de özgürlüğü" olarak anlama noktasına geldiğinin göstergesi.
Bu "Hristiyan Avrupa" dayatmalarının yapıldığı bir zeminde gelinen nokta.
Artık kimse görmezden gelemez ki, Avrupa'da "İslam" var.
İslam, Avrupalı'nın da dini.
Bu olgu, tabii ki yeni değil. Endülüs'le birlikte İslam Avrupa'da var oldu.
Osmanlı İslam'ı, asla zorla değil, kendi gönüllü kabulleriyle Avrupalı kavimlere taşıdı.
Avrupa, belki İslam'la ilk yüzleşmelerinden bu yana bir Hristiyan cephesi oluşturmak istiyor.
Ama bunun mümkün olmadığı artık anlaşılmalı. Nitekim Vatikan bile bunu görmüş durumda.
Vatikan'ın bile bunu gördüğü bir zaman diliminde bunu görmemek ancak dini aidiyeti de aşan kör bir bağnazlığın sonucu olabilir. O bağnazlık ise temelde, faşist kalıntılardan besleniyor.
Şimdi tabii, İsviçre'deki sonuç, rüzgar ekenlerin fırtına biçme noktasına geldiğini de ortaya koymuş bulunuyor.
İsviçre, Avrupa'daki İslamofobia'yı halk oylaması garabetinde sergiledi.
Ama bu iş İsviçre ile başlamış ve orada bloke olmuş değil.
İsviçre'deki olgu, Avrupa'daki İslamofobia'nın bir parçası, uzantısı...
İsviçre'de referandum yapılmadan önce de, Avrupa ülkelerinde "minare yapmak" bir sorundu.
Ezan, "bizdeki İsviçreliler" için bile hâlâ sorun.
Avrupa ülkelerinde minare yapımı, genelde imar planlarına aykırılık gerekçesi ile engelleniyordu.
"Minare", bir İslam sembolü idi ve Avrupa, biraz da "Müslüman" görünmek istemiyordu.
Şöyle düşünülüyordu: Dome'lar olmalı, çan kuleleri olmalı, bu "Avrupa etnisitesi"nin dini boyutu haline gelmiştir ama İslam "Avrupa etnisitesi"ne dahil değildir.
Buna göre Avrupa, sanki bir etnik aidiyetti. Onu besleyen unsurlardan birisi de Hristiyanlık'tı. Ve Avrupa, o etnik homojenitenin bozulmasını istemiyordu.
İsviçre, öteki Avrupa ülkelerinde imar planı bahanesiyle yapılanı, referandum boyutuna taşıdı, böylece bağnazlığın ilanı küresel boyuta ulaştı. Küçük küçük kararlarla yürütülmekte olan özgürlük tırpanı, geldi, dev, vahşi bir bağnazlığın anıtlaşmasına yol açtı.
Acaba, şimdi o imar planı oyunuyla minare biçenler, kendilerini nasıl görüyorlardır?
Avrupa'da bir çizgi, İslam varlığına ambargo koymak istiyor, bu açık.
Ama...
O iş öyle yürümüyor işte...
Avrupa'da İslam vardı, var, var olacak.
Bugünkü dünyada bunu önlemek mümkün değil.
İslam Amerika'da da var, Avustralya'da da var.
İslam bir dünya dini.
İslam bir yerde olmuşsa, orada başka kültürel olguların hukukunu zorlamamak kaydıyla, kendi tezahürleriyle olması da tabii.
Atatürk Havalimanı'nda bir grup Ortodoks Yahudi, kendi ritüelleriyle var oldular, Brooklyn'de de aynen öyle var oluyorlar. Chicago'da, Yahudiler'in yaşadığı semte geldiğinizde, İbrani kültürünün renkleri hemen ortaya çıkıyor.
Dünya böylesine karıştı.
Avrupa, kültürel çoğulculuğun altını en çok çizen bir dünya ve İsviçre bu dünyanın içinde sırıtan bir karara imza attı.
Bundan böyle Avrupa'da her faşist çıkış, İsviçre'ye atıfla yorumlanacak. Bir ara bu işte, Danimarka'nın adı öne çıkmıştı.
Ne kadar kötü bir durum.
Fakat üzülmemek gerekiyor. Çünkü bu gibi katı sonuçlar, örtülü özgürlük kısıtlamalarını da gün yüzüne çıkarıyor ve çok daha geniş özgürlük atılımlarının yolunu açıyor. Ben, İsviçre olayından sonra Avrupa'da İslamofobia'nın çok daha kuvvetle sorgulanacağından eminim.
Ergenekon davası: Kararlılıkla
Ergenekon soruşturması kapsamında, 2004'ün kuvvet komutanları darbe planlarıyla ilgili olarak ifade verecek. Dönemin kuvvet komutanları Orgeneral Fırtına, Orgeneral Yalman ve Oramiral Örnek'e tebligat yollandı. Komutanların hafta sonuna kadar ifade vermesi bekleniyor.
Evet, Ergenekon kararı kararlılıkla ilerliyor. Darbe girişimlerinin dava içine dahil olması bekleniyordu, işte şimdi gerçekleşiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.