Gemilerde talim yok!
Gemilerde talim var/Bahriyeli yarim var!
Günlük tutarak bir zihniyetin ve dönemin aydınlanmasına büyük hizmetler yapan eski bir bahriye paşasına teşekkür borçluyuz! Eğer onun günlük tutma merakı olmasa idi, yakın dönem darbeciliğini bu kadar ayrıntılı olarak bilemeyecektik.
Teşekkürler Özden Paşa!
Özden Örnek’in günlüklerinde bir bölüm var ki, işin püf noktası:
“02 Eylül 2003: Sabahleyin Kara Kuvvetleri Komutanını ziyarete gittim. Bu ziyarete Hava K.K. ve Jandarma Genel K. da katıldı. Genelde bundan sonra ne gibi hareket etmemiz hakkında konuştuk. Ben kendilerine özel bir çalışma yaparak bir durum analizi ve öneriler hazırlamayı önerdim. Kabul ettiler. Anlaşılan bundan sonra bahriye işlerine daha az zaman ayırıp siyasi gelişmeleri takip etmek zorundayız.”
O türkülere konu olmuş “Bahriye”nin ne hale geldiğini görmek için son günlerde ortaya çıkan “Kafes Operasyonu Eylem Planı”nı okumak yeterli.
Bahriyede talim yok, siyaset var!
Siyasete müdahale var! Darbe örgütçülüğü var!
Küçücük çocukları müzede bomba ile ifna etmek var!
“Hayır o kadar da değil! Fiile geçirilmiş bir şey yok!” derseniz, “bunun düşünülmesi bile yapılması kadar dehşet vericidir” derim.
Türkler ne zaman ki Anadolu’ya geldiler, Anadolu Selçuklu Devleti başkent olarak İznik’i seçti. Bir gölün kıyısında ve Marmara denizinin çok yakınında bir merkez burası. Süleyman Şah buradan İstanbul’a nasıl sıçrayacağını düşünüyor olmalıdır. Osmanlı’nın üç asır sonraki konumu Süleyman Şah’ın bu seçiminden farklı değildir.
Haçlı seferleri Süleyman Şahı planlarını değiştirmeye mecbur etti. Haçlıları Anadolu’da ifna için çabalayan Selçuklular daha emniyetli bir merkez aradılar ve Konya’yı payitaht ittihaz ettiler.
Süleyman Şah’ın hedefi, üç asır sonra Osmanlı’nın hedefi oldu. Selçuklu Sultanı Kayı boyunu Söğüt bölgesine gönderdi. Onlar da kısa zamanda bölgeyi ele geçirip İznik’i merkez yaptılar. Sonra da Bursa’yı.
Beylikler devrinde bütün kıyı beylikleri denizlerle ilgilendiler. Bilhassa Aydınoğulları ve Aydınoğullarından Gazi Umur Bey bu bakımdan unutulmaz bir şahsiyettir.
Şehzade Süleyman Paşa, Rumeli’ye geçerek Osmanlı tarihinde yeni bir safha açtı. Osmanlı donanması Gelibolu’da teşekkül etti. Fatih devrinde Osmanlı donanması Akdeniz’de ve Karadeniz’de büyük bir güç haline geldi.
“Barbaros’ diye bilinen Hazır “Hayreddin” de Fatih devrinde doğmuş bir denizcimizdir. Kardeşleriyle deniz ticaretiyle uğraşırken Rodos şovalyelerinin hücumuna uğradıktan sonra tam manasıyla deniz akıncısı oldular. Fakat bu korsanlık hayatını sürdürmediler, Mağripte müstakil bir devlet olabilecekken Osmanlı Devleti’ne bağlandılar. Yavuz’dan sonra Hızır Reis, İstanbul’a geldi, Osmanlının “Kaptan-ı derya”sı (Deniz kuvvetleri kumandanı) oldu ve Hayreddin sıfatıyla anılmaya başlandı. Onun menkıbevi hayatını aynı zamanda şair olan Murat Reis yazdı:
Deniz üstünde yürürüz
Düşmanı arar buluruz
Öcümüz komaz alırız
Bize Hayreddinli derler!
Bugünkü bahriyenin, en büyük denizcimiz Hayreddin Paşa’nın izinde olduğunu, yani Hayreddinli olduğunu söylemek mümkün değil. Lozan’da Adalar denizi (şimdi Ege deniyor) Yunanlılarla İtalyanlar arasında pay edildi. Cumhuriyet’ten sonra donanma açık denizlerden uzak kaldı. Küçücük Marmara Denizine sıkıştı. Bahriye subaylarının kahir ekseriyeti İstanbul, İzmit ve Ankara’da bulunuyor. Bu merkezleri terk etmeye de pek niyetleri yok. Böyle olunca gemilerde talim yerine, darbe planları yapılıyor.
Bahriyelilerimizi kısa zamanda Hayreddin Paşa’nın yoluna sokmamız ve deniz üstünde yürür hale getirmemiz lâzım! Düşmanı karada ve içte aramaya devam ederlerse hem kendileri hem ülke büyük zarar görecek!
Osmanlı padişahları
Bugüne kadar Cumhuriyetin cumhurbaşkanları ile ilgili bir çalışma yapıldığını, resimlerinin toplandığını, topluca duvarlara asıldığını ne gördüm ne de duydum. Elbette çok kıymetli cumhurbaşkanlarımız var. Ama bazıları da var ki, isimlerini duyunca milletin nevri dönüyor! Vakit, okuyucularına Osmanlı padişahları albümü hediye ederek hayırlı bir iş yapıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.