Tam isabet!
İşte beklenen tam da buydu.
O kadar ses kaydı düştü internete, binlerce sayfa iddianame yayınlandı. Sonuç, TSK’dan irtica gerekçesi ile iki personel daha ihraç edildi..
Kutlarız..
Yılın son YAŞ toplantısında alınan kararlar aynen şöyle: "Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı yürütülen asimetrik psikolojik harekat konusunda bilgi verilmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin harbe hazırlık durumu incelenerek, bu kapsamda ortaya çıkan ihtiyaçlar ile bu ihtiyaçları karşılamak için alınan tedbirler görüşülmüştür. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin temel yapısını ve disiplinini bozacak şekilde, irticai tutum ve davranışları tespit edilen 2 personelin Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ayırılmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.”
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı yürütülen asimetrik psikolojik harekat konusu da ele alınmış toplantıda, ama öyle anlaşılıyor ki, en azından TSK içindeki birtakım unsurların hükümete, anayasal kuruluşlara, yargıya ve topluma karşı yürüttüğü psikolojik harekat gündeme bile gelmemiş.
Neyse ki, karar oy çokluğu ile alınmış. Vicdan, aklıselim, hakşinaslık, adalet duygularının tümden körelmemiş olması açısından durum umud verici..
Zaten kimse de daha fazlasını beklemiyordu.. Lav silahlarına “boru”, belgeye “kağıt parçası” nitelemesi yapan bir zihniyetten daha fazlasını beklemek de saflık olurdu..
Herhalde kimse Demokratik açılım, TSK’nın yapısının değiştirilmesi, EMASYA Genelgesi, İç Hizmet Yönetmeliğinin ele alınması, Askeri Yargının kaldırılması, Genelkurmay Başkanı’nın MSB’ye bağlanması, Ergenekon davası ile ilgili iddiaların ele alınması, Askeri yargının lağv edilmesi, Harb Okullarının YÖK’e, Askeri liselerin MEB’na bağlanmasını filan beklemiyordu.. Muhtemelen tank yenileme ihalesi de gündeme gelmemiştir..
Bu memlekette bazı işler siyasilere bağlanamayacak kadar önemlidir nitekim!..
Sahi şu Milli Güvenlik Dersleri ne olacak? Zorunlu askerlik ve vicdanı red konusu ne olacak? Bunları da konuşmak gerek.. Askerler her yerde ama siyasi otorite askerin dışında. Askerler Anayasa Mahkemesi’nde, YÖK’de, Milli Eğitim’de var, ama peki siyasiler askeriyenin neresinde ne kadar söz sahibi..
Genelkurmay Başkanı’nı yargılayacak bir mahkeme bile yok.. Darbeciler ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.. Aslında Evren paşayı şimdi alıp Apo’nun yanına göndermek gerek. Çünki birlikte yâd edecekleri hayli hatıraları olsa gerek..
“En çok güvenilen kurum” iddiaları da bir yalanmış. Sipariş kamuoyu araştırmalarına, malum media ve malum üniversitelerin “icazetli” Prof.ları marifeti ile derin analizler yaparak milleti kandırmışlar yıllarca..
Başbuğ paşa son kavşağı da döndükten sonra, yaz ortalarında ondan da kurtulacağız. O da köşesine çekilip oturacak.. Kim bilir belki hatıralarını yazacak. Belki o da Encümen-i Danişe katılır. Belki de bir gün onun da savcılar ifadesini alma gereği duyarlar o zaman, bu dönemde ortaya çıkan bilgiler, belgeler konusunda..
Yargıçlar askerlerden, askerler yargıçlardan cesaret alıyor ve bazı gerçeklerin ortaya çıkmaması konusunda direniyorlar..
Şu son katsayı olayı ile ilgili Genelkurmay Andıç’ı bu yönetim döneminde hazırlanmış. Son Danıştay kararında bunun etkisini gördük. “Yargı üzerinde yürütülen asimetrik Psikolojik Harp etkisini göstermiş” diye algılandı kamuoyunda son karar. Düşünsenize, daha önce, eski YÖK döneminde, aynı Danıştay 10 defa, bu konuda düzenleme yapma yetkisi YÖK’e ait demiş. Bugün tam tersini söylüyor..
Daha önce Diyarbakır Barosunun başvurusunu reddetmiş, bugün İstanbul Barosunun başvurusunu kabul ediyor..
İstanbul Barosu, Ergenekonun avukatlığına soyunan darbeci bir baro olarak görülüyor toplumda..
Danıştay başkanının, Danıştay saldırısı konusundaki tepkisini ve o süreçte yaşanan olayları da biliyorsunuz..
Kimi Danıştay üyelerinin, kendi arkadaşlarına kurşun sıkan bir adamın arkasındaki güçlerle işbirliği yapıyor gibi bir hava çıkmadı mı, bu konuda. Kendi cellatlarını koruyorlar sanki. Yoksa bizim bilmediğimiz başka bir şey mi var. Korkuyorlar mı, tehdit, baskı ve şantaj altındalar mı?
Brifinglenmiş yargı böyle mi oluyor yoksa. Ya da bu bir Jüristokrafik darbe girişimi midir?
Yargıdaki bu cuntacı kadro çözülse, darbeci subayların soluğu kesilecek. Ya da darbeci subaylar çözülse, yargıdaki darbecilerin soluğu kesilecek..
Bu çevreler birbirlerinden yüz buluyorlar.. Aslında gerçekler ortaya çıktı, görmek istemeyenler dışında herkes gerçeklerin farkında.. Birileri inadını sürdürerek aslında sadece kendine zarar veriyor ve bu süreçte, toplum olayları gözlemleyerek darbeye ve darbecilere karşı bilincini keskinleştiriyor..
Şu Danıştay olayına da baksana. Andıç olayına, bunlar çok talihsiz. Bu olaylar tam da İsviçre’de minare konusunda yaşanan olaylara denk geldi. Burada da aynı zihniyet müezzini sorun haline getiriyor.. Giderek ülke içinde ve dışında yalnızlaşıyorlar..
Yazık... Yokuş aşağı koşar gibi gidiyorlar!.. Dünyalarını da, ahiretlerini de yok ediyorlar.. Varacağı yer belli ve ne kötü bir yer orası.. Onlara, “yeryüzünde fesat çıkartmayın” dediğinizde, “Biz ancak ıslah edicileriz” diyorlar. Oysa onlar bozguncuların tâ kendileridir. “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” dediğiniz de ise, “o gericilerin inandıkları gibi mi?” diye inananlarla istihza ediyorlar. Oysa asıl gericilerin tâ kendisidirler.. Onların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar..
Sonuçta hepimiz imtihandayız. Bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz her söz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözden hesaba çekileceğiz. İnsanlar bu süreçte yaptıkları ve söyledikleri ile ya kendi sırtlarında kendi cennetlerine sırtlarında tuğla taşırlar, ya da kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşırlar.. Madem istiyorsunuz, durmak yok, yola devam..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.