DTP için dönüm noktası
Bu yazıyı yazarken, Anayasa Mahkemesi'nin DTP ile ilgili kararı henüz verilmemişti.Bir seyahat sebebiyle yazıyı erken teslim etmem gerekiyordu. Ancak, karar hangi şekilde çıkarsa çıksın, söyleyeceklerim bu yazıya yazdıklarım olacaktı. Çünkü kapatma çıksa DTP gibi bir partinin yeniden kurulması zor olmayacaktı, kapatma olmadığı takdirde de, bu yazıda söyleyeceklerim değişmeyecekti.
Ne diyecektim?
"DTP bir dönüm noktasında" diyecektim.
Ve bunu, DTP cenahında toplananlara diyecektim.
Bir tür özeleştiri çağrısı olacaktı bu.
Tokat- Reşadiye saldırısını PKK'nın üstlenmesinden sonra, şu anda DTP herhalde, en sıkıntılı bir ruh hali içindedir.
Bir yanda 7 askerin katledilmesi, diğer yanda "PKK-Öcalan önderliği"ni savunma çizgisi.
Yasal bir partinin bunu sürdürmesi imkânsız.
Böyle bir çizgiyi savunan DTP'nin, etrafındaki savunma halkasını koruması imkânsız.
Dün medyada, provokasyon iddiasına inanmaya en yatkın olanlar bile, PKK'nın nasıl bir provokasyon aracı haline geldiğinin altını çiziyordu.
DTP adına yapılan açıklamalarda "kimden gelirse gelsin ölümlere karşı duruş" sergilenmek zorunda kalınmıştı.
Balçiçek Pamir'in programında Sırrı Sakık, Serap'ın vahşice yakıldığı sokak eylemlerini savunmakta zorlanmıştı.
Son süreçte aldığı tavırla, Doğu-Güneydoğu'da bir efsane gibi dolaşan Taraf gazetesinde Yasemin Çongar, "mazlumların zalimleşmesi"nden söz ediyor ve bu değerlendirmesiyle, kendisine karşı gelişen "30'uncu Kürt isyanı!"nı göğüslemeyi göze alıyordu.
Aynı gazetenin baş yazarı Ahmet Altan dün, tüm yazısını PKK'ya karşı döşenmişti.
Kandil'den mesajlar getirerek "açılım"a açılım kazandıran Hasan Cemal öfkeliydi.
"Açılım"da en heyecanlı kalemler, PKK vahşetinden sonra DTP'yi yeni bir değerlendirmeye çağırıyorlardı.
Evet, şu anda ne yapacak DTP?
Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karar, bence ikinci planda kalacak.
Bir süredir medyaya, "Kürtler'in yüzde 80'i ne yapıyor" soruları yansıyor. Bu başlıkla bir yazıyı, Ümit Fırat'ın "DTP Kürtler'in ancak yüzde 20'sini temsil ediyor" sözlerinden yola çıkarak, çok önceleri ben yazmıştım. Dün bu soruyu Altan Tan "DTP'ye Kürt halkının yüzde 25'i oy vermiş. Peki diğer Kürtler nerede" diye ortaya koymuş.
DTP liderliği resmen çuvallıyor.
-DTP'de şahinler var, güvercinler var?
-DTP tabanına sahip olamıyor!
-PKK DTP'yi esir almış durumda!
-Ahmet Türk mü, Emine Ayna çizgisi mi?
-DTP'liler Öcalan'a mı bakıyor?
Şu yukarıdaki cümleler, son günlerde o kadar çok kuruluyor ki... Bunların tamamı, DTP liderliğinin çuvallamasının göstergesi...
Herkes, sergilenen çapaçulluğa bir mazeret üretmeye çabalıyor.
Çünkü ortada kirli işler dönüyor ve bu, DTP'nin yasal şemsiyesi altında dönüyor.
DTP'yi savunmak bütün bu kirli işleri savunmak anlamına geldiğinde etrafta DTP savunmasına yönelik tüm gardlar düşüyor.
-DTP Türkiye'nin bütünlüğünden yana mı?
-DTP bayrak konusunda ne düşünüyor?
-DTP İstiklal Marşı konusunda ne düşünüyor?
-DTP ölümlere karşı mı?
Tüm bu konularda bir söylemlere bakıyorsunuz bir de eylemlere... Birbirini tutmuyor. Bu durumda ortaya tabii ki bir "samimiyet" ve "inandırıcılık" sorunu çıkıyor.
Hadi DTP'yi "PKK terör örgütüdür" şeklinde konuşmaya zorlamayalım.
Peki DTP'nin bizzat kendisinin, PKK tarafından işlenen cinayetler karşısında, zorlanmadan, kendiliğinden tepki koymak gibi bir insani sorumluluk duyması gerekmez mi?
Bunca sokak terörü bu ülkede herhangi bir siyasi hareket açısından tepkiyi hak etmiyor mu? Yoksa bu terör, "Bu ortamda DTP kapatılırsa sokaklar daha çok karışır" söylemine haklılık kazandırmak için malzeme olabilmesi itibarıyla en azından suskunlukla, daha ötede sempatiyle mi karşılanmalı?
DTP, en azından bir samimiyet sorgulaması yapsa, şu anda "açılım"ı savunan kesimlerde bile nasıl bir tutukluk yaşandığını dikkate alır ve bunun sebepleri üzerinde düşünür. "Açılıma destek vermek yoksa DTP-PKK çizgisinin oyununa mı gelmek oluyor" kaygılarını anlar.
DTP bir "Kürt partisi" olmaya karar verdiyse, buradan "Türkiye bütünlüğü" mesajı çıkmaz. Bu, DTP karşısındakileri "Türk partisi" olmaya zorlar. Bu, savaşçı ortamın beslenmesinden başka bir sonuç doğurmaz.
Bence şu anda DTP liderliği, gerçekten bir siyasi liderlik sınavı veriyor. PKK ve Öcalan goygoyculuğu, liderlik değildir. Aksine, halk kitlelerini alıp, bu terör örgütünün kuyruğuna monte etme ameliyesidir. Ve hem bu işte rol alanların kendi kendilerine, hem de halka kötülüktür. Bana göre, böyle bir zor noktada "Biz bu işte yokuz" demek bile erdemdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.