Minare Hannibal’den değerli olduğunda...

Minare Hannibal’den değerli olduğunda...

Günlerdir İsviçre’de yapılan referandumu ve minare yasağını konuşuyoruz, İsviçre’ye kızıyoruz ve ırkçılığı kınıyoruz.

Bir yandan da “İsviçre’yi bu karardan vazgeçirmek için ne yapılabilir?” sorusuna cevap arıyoruz.

İlk akla gelen “boykot” oluyor.

İkincisi, Müslümanların paralarını İsviçre bankalarından çekmesi...

Aslında İsviçre’ye geri adım attırmak çok basit...

Libya bunu tek başına başardı.

İsviçre polisi Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Hannibal’i hizmetçisini dövdüğü için iki gün gözaltında tutunca Libya’da kıyamet kopar.

Kaddafi, derhal İsviçre’ye verdiği petrolü keser.

İsviçre bayraklı gemilerin Libya limanlarına girmesine izin vermez.

İsviçre’ye uçak seferleri azaltılır, İsviçrelilere vize Libya’ya giriş vizesi durdurulur ve İsviçre, bankalarındaki paraları çekmekle tehdit edilir.

Sonuç...

İsviçre Cumhurbaşkanı Hans-Rudolf Merz, Trablus’u ziyaret etmek ve İsviçre adına resmen özür dilemek zorunda kalır.

Havaalanına indiğinde kendisini alt düzeyde sıradan bir memur karşılar.

Libya, krizi bitirmek için İsviçre'den özür dilemesinin dışında 20 milyon Frank para, Hannibal Kaddafi'yi tutuklayan üç Cenevreli polisin görevden uzaklaştırılmasını talep etmiş ve bu taleplerini kabul ettirmiştir.

Bazılarına göre minare Hannibal’den daha değerli olduğunda İsviçre ve benzeri ülkeler Müslümanların değerlerine hakaret edemeyecek ve Müslümanlara karşı ayrımcılık uygulayamayacak.

Burada Hannibal, diktatör liderlerin kişisel ve ailevi çıkarlarını temsil ediyor.

Değilse; Kudüs Yahudileştirilirken, Gazze yakılıp yıkılırken, tüm İslam dünyasının onuru ayaklar altına alınırken çıt çıkarmayanların gerçekte varolmayan onurları için Batı karşısında aslan kesildiklerini ve petrol dahil ellerindeki her türlü silahı kullandıklarını başka örneklerde de gördük.

Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı’nın kardeşi Felah bin Zayed En-Nuheyyan, hani şu Afgan hizmetçisine çölde sadistçe işkenceler eden ve işkence görüntüleri video paylaşım sitelerine düşen İsa bin Zayed En-Nuheyyan’ın küçük kardeşi...

2003’te Cenevre’deki bir barda ikram ettiği şampanyayı reddeden Silvano Orsi isimli İtalyan asıllı Amerikan vatandaşını demir tokalı kemeriyle dövme suçundan yargılandı.

İsviçre mahkemesi, barda çalışanların tanıklığına dayanarak Felah bin Zayed En-Nuheyyan’ı suçlu buldu ve kemer darbeleriyle kafasını yardığı Orsi’ye 10 bin İsviçre Frankı ödemeye mahkum etti.

Bu parayı ödemezse 100 gün hapis yatacaktı.

Karar temyizde bozuldu ve sonuçta Felah bin Zayed En-Nuheyyan birşekilde berat etti, ettirildi.

“İsviçre, petrol zengini ailelerin çocuklarına kanunları çiğneme ayrıcalığı tanıyor” diyen Silvano Orsi, İsviçre’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet etti.

Her iki örnekte de görüldüğü gibi İsviçre, ülke çıkarları sözkonusu olunca kanunları, insan haklarını ve Avrupalıların o çok övündükleri ilkelerini rafa kaldırıveriyor.

İslam ülkeleri yöneticileri İslami simgelere oğullarına ve kardeşlerine sahip çıktıklarının onda biri kadar sahip çıksalar minare referandumu yapılmazdı.

Minare yasağının ardından İslam ülkelerinin zenginleri İsviçre bankalarındaki paralarını çekerler mi?

Hayır!

İsviçre’ye petrol sağlayan Arap ülkeleri petrolü keserler mi?

Kesinlikle hayır!

İslam ülkeleri ellerindeki kartları kullanarak İsviçre’ye baskı yapsalar hükümeti minare yasağından belki vazgeçirebilirler.

Fakat burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta var.

Avrupa’da gittikçe artan İslam karşıtlığı...

Bunun önüne petrol silahını kullanarak veya bankalardaki paraları çekmekle tehdit ederek geçmek mümkün değil...

Halkın yüzde 57’sinin kanaatini hükümete baskı yaparak değiştiremezsiniz.

İsviçre’deki minare yasağını tek başına ele almak ve 11 Eylül saldırılarından itibaren yaşananları, Afganistan’ın ve Irak’ın işgalini ve hatta Batı ile İslam Dünyası arasındaki ilişkilerin tarihsel sürecini gözönünde bulundurup sağlıklı bir değerlendirme yapmadan aceleyle hareket etmek Müslümanların aleyhine sonuçlar doğurabilir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi