Tokat saldırısı ve PKK'nın Ergenekon'u
Parti kapatmak bir çözüm değil. Hiçbir siyasi düşünceyi, örgütü yok ederek ortadan kaldırmak mümkün olmaz.
"PKK nedir"e bir karar verin;
DTP kapatıldı.
Parti kapatmak bir çözüm değil. Hiçbir siyasi düşünceyi, örgütü yok ederek ortadan kaldırmak mümkün olmaz. Siyasi düşünce bir kanal bulur ve kendini ifade eder.
Ama bir siyasi partinin yolunun terörle kesişmesi de "hukuken" kabul edilebilecek bir durum değildir.
PKK ile ilişki konusuna gelince, burada da ikili bir durum söz konusudur:
-Siyasi düşünce paralelliği sebebiyle terör örgütü olsa da ilişki kurmak.
-PKK'nın başka bağlantıları sebebiyle, siyasi çizgi paralelliğine rağmen, ilişki kurmanın bulanık mahiyeti.
Şu son iki cümle ile "ne kastettiğim" doğru anlaşıldığı takdirde bana göre Kürtler'in önüne ciddi bir yol ayrımı çıkacaktır. O, "ne kastettiğim" konusu da, bir türlü idrak edilmek istenmiyor ve puslu ortam devam ediyor.
DTP-PKK ilişkisi başlangıçta ürkek bağlantılar halinde ifade ediliyor olsa da şu sıralar DTP içinde-dışında hemen herkes bunu ifade ediyor ve DTP'nin PKK'ya "mecburiyet"i açık seçik ortaya konuyor. Hatta, "Aslında DTP değil de, PKK'nın siyaset yapması daha gerçekçi olur" gibi cümleler kuruluyor. Bu açıdan bakıldığında, kimsenin "PKK'nın mahiyeti"ne ilişkin bir tereddüdü yok gibi görünüyor.
Ama "PKK'nın başka bağlantıları" diye nitelenebilecek puslu bir alan da var ve bu taa Öcalan'ın yola çıktığı zamana uzanan ilişkiler ağını ilgilendiriyor.
Öcalan kim, PKK ne, 25-30 yıl boyunca bu hareket kimlerle bağlantı kurdu ve ayakta kaldı, ikmali nasıl gerçekleşti, iç-dış bağlantılar var mı? vs... Bu sorular hiç bitmiş değil.
Şimdi son bir hadise var.
Açılımın göbeğine düşen ve açılım karşıtlığına dehşet bir malzeme veren bir hadise...
Herkes, "Bu işte bir iş var" gibi bir duyguya kapılmışken, PKK adına "üstlenme" yapılan bir hadise.
Tokat-Reşadiye pususu ve 7 erin şehit edilmesi...
Galip Ensarioğlu. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı.
Tokat'taki olayı anlatırken düştüğü ilk not şu:
"Toplumu daha da germek için, eylemin hedefi olarak, operasyon yapmayan askerler seçiliyor."
Şu notu da düşüyor Ensarioğlu:
Bu olay "Dağda silahlı olarak karşılaştık ve birbirimizi vurduk" olayı değil.
Galip Ensarioğlu'nun Taraf'ta Neşe Düzel'e söylediği şeyler, gerçekten Kürt kamuoyu adına çok ciddi bir sorgulama.
Şu sözler de Ensarioğlu'na ait:
"PKK'nın içinde Ergenekoncu yok mu? PKK'nın içinde çözüme muhalif olanlar yok mu? PKK; Avrupa'da ilişki ağları olan büyük bir örgüt neticede. 25-30 yıldır yurtdışında üs kurmuş olan ve silahlı mücadele veren böylesine büyük bir örgütün birçok istihbarat birimiyle veya uluslararası istihbarat ağıyla ilişkiye girmesi normaldir. Hangi eylemin nereden geldiğini biz bilemiyoruz. Çünkü birçok istihbarat birimi ve uluslararası ilişkiler de bu işin içindedir. Bazı eylemleri yönlendirenler olabilir. İşin içinde Ergenekoncular, uluslararası istihbarat örgütleri olabilir. Bunlar normaldir ve bunları görmek gerekir.
"Bu son eylemin savunulacak, kabul edilecek bir tarafı yok."
"PKK'nın bu eylemi izah etmesi gerekiyor.
"Bu eylemin Türkiye'de etnik ayrışmaya zihinsel bölünmeye yol açtığı kesin."
Ensarioğlu bunları, PKK'nın kendi sitesinde bu eylemi üstlenmesinden sonra söylüyor.
Neresinden bakarsanız bakın "provokasyon" kokan bir eylem, PKK tarafından üstlenilmiş.
Ensarioğlu'nun değerlendirmesi, geniş bir Kürt kamuoyu tarafından paylaşılıyorsa, bunun tüm PKK çizgisine karşı bir sorgulamaya yönelmesi beklenmez mi?
Yooo, işte o olmuyor.
Garip biçimde Ensarioğlu tarafından bile "PKK'ya onurlu bir çözüm süreci sunmak"tan, "Öcalan'ın zaman içinde affedilmesi ve siyasete katılmasından" söz ediliyor.
Bu değerlendirmenin garipliğini, Türkiye'deki "Öcalan karşıtlığı"ndan yola çıkarak ifade etmeyi düşünmüyorum.
Bunun, "Kürtler adına" yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Neden Kürt siyasi hareketi, nerede, hangi eylemi, kim adına yapacağı kestirilemeyen, hangi istihbarat örgütü ile ilişkisi bulunduğu bilinmeyen, puslu vadilerde dolaşan bir silahlı örgütün ipoteği altında olsun?
Sormak istediğim bu.
Taraf''ta aynı gün, Adnan Fırat, "İmralı'ya yönelik olumlu veya olumsuz yapılacak tüm yaptırımların sosyal bir karşılığının da olması doğaldır" diyerek, sokak terörüne meşruiyet arıyor.
Bu nasıl bir angajmandır, anlamak mümkün değil.
Ensarioğlu, Tokat pususunu değerlendirirken şunları da söylemiş:
"Bu eylemin, MHP'nin de, CHP'nin de barış sürecini engellemek isteyen demokrasi karşıtı tüm güçlerin de işine geldiği kesin."
Bu cümleyi kuran bir kişiye "Eeee" diye sormak gerekiyor. Açılımı çökerten, MHP-CHP çizgisini besleyen bir Kürtçü pusu... Ne bu? Ondan sonra da "PKK'ya onurlu çözüm süreci..." çağrısı ne olacak?
İşte ben bir kısım Kürt'ümüzün yaşadığı bu ikilemi bir türlü anlayamayacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.