Döner döner bina okurum... Sana ne!
Şamil Tayyar’ı kıl payı kaçırmışım... Daha önce “âlemlere akma” konusunda kavilleşmiştik; Şamil Tayyar, Sevilay Yükselir, Rasim Ozan Kütahyalı, Nihal Bengisu Karaca...
Maksat, İstanbul hazırlıkları yapan Şamil’e, “idman” kabilinden küçük bir kent turu attırmak, orta halli bir mekanda oturup bir şeyler tıkınmak, olabiliyorsa Tophane ve Karagümrük’ü tavaf etmek, bazı lüzumsuz eşhasla lüzumsuz şeyler konuşmak...
Bir de “baskın” tasarlamıştık...
Ergenekon entelijansiyasının canını sıkan ekip olarak, Türkiye’nin en büyük sanatçısının kapısına dayanıp, tadı damağımızda kalan “müptediler toplantısı”nın ikincisini gerçekleştirmek...
İsim vermek istemiyorum.
İsim versem, “Vaay, hava atıyor” diyeceksiniz.
En büyük sanatçı kendini biliyor...
Türkiye de onu biliyor...
Hadi, küçük bir ipucu vereyim... Hıncal Uluç’un “bizim” deyip durduğu, Ertuğrul Özkök’ün de “kankaymış gibi” yaptığı “en ünlü” sanatçı var ya... Darbeci bir general tarafından “vatan haini” ilan edilmişti hani... O işte.
Şaşmaz kuraldır zaten:
Darbecilerin sevmedikleri, her zaman iyidir, her zaman büyüktür, her zaman vicdanlıdır... Franco İspanya’sında da böyleydi, Pinochet Şili’sinde de böyleydi. Ergenekon Türkiye’sinde de böyledir...
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliymiş... Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece tuhaf bir şey oldu. İletişemedik... Sevilay ve Rasim müptediler gecesine aktılar, ben erkenden evime yollandım...
Şamil de, önce 24’teki “Moderatör” programına, ertesi gün de Sultanahmet Adliyesi’ndeki duruşmasına akmış...
Dün teferruatını gazetede okudunuz.
Mahkeme, Ergenekon örgütlenmesine ait bilgileri “azar azar biriktirdiği” ve bunları “düşünerek” kitap haline getirdiği için, Şamil Tayyar’ın 18 ay hapis cezasıyla tecziyesine karar vermiş.
Temyiz yolu kapalı...
Karar, aynı zamanda “adli gözetleme”yi içerdiği için, Şamil Tayyar önümüzdeki beş yıl içinde eline kalem alamayacak... Alsa bile, Ergenekon bahsinin “esasına” giremeyecek, umumun istifadesine sunulmuş “iddianame” bilgilerine dayanarak yazı yazamayacak.
Kuş yazacak.
Çiçek yazacak.
Börtü böcek yazacak.
Suçun tekerrürü halinde ise, ertelenmiş cezaları gündeme gelecek ve temyiz hakkını da kaybettiği için, hapis yatacak... İstanbul gecelerine “akmayı” kuruyordu, artık mapus damlarına akacak...
Soru şu:
Apaçık ortada duran ve umumun istifadesine sunulmuş iddianameye dayanarak yazı yazmak, niçin ve ne hakla “soruşturmanın gizliliğini ihlal” sayılıyor?
Hangi haysiyetli gazeteci darbe planları “kolpaymış gibi”, bu kadar cinayet “işlenmemiş gibi”, bu kadar silah ve mühimmat “yakalanmamış gibi” davranabilir?
Hem, ne demek “azar azar biriktirerek, düşünerek” kitap yazmak?
Bir araştırmacı-gazeteci azar azar biriktirmeyecek de, ne yapacak?
Düşünerek yazmayacak da, hangi yazım metodunu benimseyecek?
Şamil Tayyar’a geçmiş olsun diyorum...
Kendini bilmez şahsın, “Senin Ergenekon’dan başka konun yok mu? Bina okuyup duruyorsun?” tarizine karşılık olarak da, “Döner döner bina okurum... Sana ne!” dileklerimi gönderiyorum.
Sana ne!
Sen de haysiyetli bir adam ol, “ne yapsak da hükümetten rafineri izni koparsak” derdine düşmeden önce, hangi “dost bomba”nın, hangi dost ellerce, hangi dost mahfillerde patlatıldığına bak, hangi “eylem planıyla” ne amaçlandığını gör...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.