Düşman karakterinin değişimi
1991 yılında Demir Perdenin yıkılması ve Kızıl Yıldız'ın düşmesiyle birlikte NATO'da düşman rengi değişmiş ve kırmızı yerini yeşile bırakmıştır ve bunu Thatcher gibi siyasetçiler aleni olarak söylemiş ve kamuoyuyla da paylaşmışlardı. Türkiye'de de çoktandır devletin işleyişine ve politikalarına yön veren bir Kırmızı Kitap edebiyatı veya söylentisi vardı ve bu kitapta konjonktürel tehlikeler ve düşmanlar belirlenmektedir. Onun yerini daha sonra Ergenekon ve 1 numara kimdir? tartışmaları aldı. Bilahare son dönemlerde Seferberlik Tetkik Kurulu tartışmaları hepsinin yerine geçti. 27 Mayıs darbesi öncesine benzer bir biçimde 12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde Seferberlik Tetkik Kurulları bölge başkanlıklarının sayısının yeniden 27'ye yükseldiği ileri sürülüyor. Özal döneminde 1988 ve sonrasında 13'e kadar düşürülen bölge başkanlıklarında 2007 yılında yeniden artırıma gidiliyor. Şu anda 12 olan bölge başkanlığı sayısı 2010 yılı sonuna kadar 2 katına çıkarılacak... Erhan Başyurt'un İskele Sancak'ta, 2007 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu yeni düşman tanımı yaparak, siyasi istila altına alınan bölgeyi kurtarmak şeklinde bir tanımlamaya gittiğini ileri sürmüştü. Yani iç tehdit değerlendirmeleri de zaman zaman değişiyor. Bu girizgahtan sonra bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz Mısır'ın değişen iç ve dış tehdit değerlendirmesi.
Normalleşme dönemi (tatbii) ve Camp David'den itibaren Mısır'ın kimyası değişti ve değişen kimyasıyla birlikte tehdit algısı ve buna bağlı düşman değerlendirmesi de değişti. Daha doğrusu düşman dost, dost ise düşman oldu. Son, Gazze'ye Özgürlük Konvoyunun Mısır'dan içeriye sokulmayışı da bir kez daha bu gerçeği gözler önüne serdi. Mısır'da hükümet yanlısı veya yarı resmi October dergisinin Yayın Yönetmeni Mecdi Dakkak'a BBC Arabic spikeri ( 22: 10, 31 Aralık 2009) şöyle bir soru tevcih ediyordu :" Sizin için hasım ve düşman taraf Hamas mı yoksa İsrail' mi ?" Bu soruya net cevap vermesini beklersiniz elbette. Lakin net cevap vermekten kaçındı ve daha ziyade oyalama ve kıvırma payını kullanarak cevap verdi ve şunu söyledi: "Bizim düşmanımız milli hükümranlığımızı ihlal eden taraftır. Bu taraf hangisi ise bizim hasmımız ve düşmanımız o'dur." Peki, doğru cevap neydi. En azından kendilerini şöyle savunabilirdi: "İsrail bizim stratejik düşmanımızdır. Hamas'ın ise bize dönük bazı taktik hata ve yanlışları olabilir. Bundan da bizarız..." Bu yorum ve konuşmadan Mısır'ın İsrail ile Hamas arasında ayırım gözetmediğini öğrenebiliyoruz. Bu durumda, Mısır düşman olarak gördüğü ve 'İslami emirlik ve derebeylik' olarak vasıflandırdığı Gazze'ye düşmanca muamele edebilir ve arasına çelik duvar örebilir. Maalesef kimya değişince tutum ve davranış da değişiyor. ABD'nin 'haydut devletler' tasnifi gibi maalesef Mısır da İslami emirlikten bahsediyor ve bu yüzden de Gazze'ye parya muamelesi yapıyor. Veya değişen düşmanını böyle tanımlıyor.
BBC Spikeri Gazze'ye Özgürlük Konvoyu ile alakalı olarak ilginç bir soru daha sordu ve bu soru Mısır'ın Gazze Özgürlük Konvoyu ile ilgili tutumunu da zımni olarak izah ediyordu. Spiker Mecdi Dakkak'a şunu sordu: "Bazılarına göre, Mısır'ın konvoya izin vermemesinin arkasında intikam dürtüleri yatıyor. Hamas, Mısır İstihbarat Başkanı Ömer Süleyman'ın hazırlamış olduğu uzlaşma planını reddettiği için HAMAS'a yardım gönderen konvoyun önünün kesildiği ve bununla intikam alındığı söyleniyor..." Elbette Mecdi Dakkak bu iddiayı doğrulamıyor. Lakin, BBC'nin iddiası veya duyumları bu merkezde. Bu bana başka bir husumeti veya intikam pozisyonunu daha hatırlattı. Suudi Arabistan da aynı nedenlerden dolayı Hamas'la temasları kesmese bile azaltmıştı. Bilindiği gibi Kral Abdullah'ın gayretleriyle birlikte 2007 yılında herkesi sevince gark eden Mekke mutabakatı imzalanmıştı. Mekke mutabakatı Halit Meşal ile Mahmut Abbas arasında büyük umutlarla imzalanmış lakin yürürlüğe sokulamamıştı. Kral Abdullah da bu yüzden kızmış ve aradan çekilmiş ve Filistinlileri suçlayarak çabaları yenilemekten de kaçınmış ve uluslar arası yeni girişimlere de destek vermemişti. Taraflardan birisi Hamas olsa bile aslında Mısır'ın Refah Sınır kapısını kapatmasının nedeni üzerindeki İsrail ve ABD'nin baskıları. Mahmut Abbas yönetimi de benzeri baskılarla karşı karşıya. İşte bu baskılardan dolayı Mahmut Abbas imzaladığı anlaşmalara sahip çıkamamış ve uygulamaktan kaçınmıştı. Mutabakat da yüzüstü kalmıştı. Hatta Bender Sultan'a rağmen bu mutabakat imzalandığı için Bender Bin Sultan da kimi çevrelerin gözünden düşmüştü. Lakin onun süzgecinden geçen mutabakat daha sonra fiilen askıya alınmıştır. Evet, intikam dürtüleri bir yana ortada bir de ideolojik olarak düşman karakterinin değişmesi de var. Allah bütün taraflara akıl fikir ihsan etsin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.