Medyanın geleceği
Yazıma başlamak üzereyken bir makale gördüm. Köşe yazarlarının yaşlı oluşundan şikayet ediyor ve bunların eskimiş düşüncelerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmadığını söylüyordu. İnsanları düşünceleriyle değil yaşıyla değerlendirenlere bir şey söylemek hakkım yok çünkü kendimi savunduğum sanılır. Onları düşünceleriyle değerlendirdiğim zaman gelecek için fazla iyimser olamıyorum.
Medyanın geleceğini düşünürken şöyle yazmıştım: Bir ülkede egemen güçlerin değişmesi sadece iktidarların değişmesiyle gerçekleşmez. Siyasal iktidar bir başlangıç değil bir sonuçtur ve soyut bir bakış açısıyla onlar yapmaları gereken şeyleri yaparlar. Türkiye’de yaşanan değişim egemen güçleri de değiştirecektir. Çünkü yaşadığımız süreç bir devrimdir ve bu sadece iç dinamiklerin değil büyük ölçüde dış dinamiklerin eseridir. Bugün bölgemizde etkinliğimiz artıyorsa, Kürt meselesi gibi bazı sorunlar çözülüyorsa, bunun böyle olması gerektiği için oluyor.
Türkiye’de ekonomiye yön verenler bu değişime ayak uyduramadıkları için varlıklarını kaybedecek ya da etkileri azalacaktır. Bu onların kontrol ettiği medyanın da değişmesiyle sonuçlanır. Ülkemizdeki hızla artan yeni zenginlerin iş hayatı dışında medyayla ilgilenmeleri nasıl açıklanabilir? Acaba geçmişte böyle bir hayalleri var mıydı? Zenginleştikleri için mi bu yolu seçtiler yoksa yeni çağa yeni bir medya mı gerekiyordu ve bunu birisi yapacak mıydı?
Şu anda yeni yapıya geçerken yaşanması gereken tasfiye süreci içindeyiz. Eski binanın yerine yenisi yapılırken ilk iş yıkıcılara düşer, mimar ve mühendisler işe başladığı zaman bu ekip dağılır. Şu anda işittiğimiz sert söylemler yıkım ekibinin çıkardığı balyoz sesleridir. Bunu anlamak için okuduklarınıza bakın. Bir tane yapıcı söyleme rastlıyor musunuz? Yenileşme eskisinin tasfiyesiyle başlar ama yıkım sürerken yeni yapının projesi ve uygulama çizelgesi de hazırlanır.
Bu süreç yıkım ekibini ilgilendirmez. Onlar eskinin izi kalmayıncaya kadar uğraşırlar. Bunların rolü küçümsenemez çünkü arazi temizlenmeden yeni bina yapılamaz.
Geçmişte yapılanları değiştirmemizin mümkün olmadığını bildiğim için yıkım ekibine girmek istemem. Ancak gelecekle uykularımı kaçıracak kadar çok ilgilenirim ve bir sürü senaryo üretirim. Birileri aklın olsaydı kendin için iyi bir senaryo üretirdin diyebilir. En yanlış bulduğum düşünce kendim için iyi olanın ülke için de faydalı olacağıdır. Senaryoyu yazanlar genellikle filmde rol almazlar. Ancak filmin çekilmesi için senaryonun beğenilmesi şarttır. Şimdi size abes bulacağınızı bildiğim yeni senaryomu anlatayım. Önümüzdeki seçimde çok sayıda parti yarışacak ve muhtemelen bir koalisyon kurulacaktır. Koalisyon ortakları olarak düşündüğüm partileri duyunca şaşırmayın. Bir AKP-CHP koalisyonuna ne dersiniz? Medyadaki yıkım ekibi yerini yeni Türkiye’yi inşa edenlerle birlikte olacak kişilere devredecek. Eski burjuvazi zayıflayacak ama bu sağlıkları açısından obez olmaktan daha faydalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.