Gerçeği aramak
Son günlerde darbe üzerine yazılan ve darbe karşıtı olan yazıların belirgin bir özelliği var. Her şeyin, geçmişten bugüne, aynı merkez tarafından planlandığı ve gerçekleştirildiği öne sürülüyor. Bir yanda halkın iradesini temsil eden iktidar, diğer yanda ona karşı olan darbeci güçler. Gelişmelerin dünya ölçeğindeki yeri, onu destekleyen güçler, hedeflerinin ne olduğu tartışılmıyor. Bazen birbirine tamamen ters gelişmeler aynı odağın işi olarak görülüyor. Geçmişte bloklar arası çatışmadan kaynaklandığı düşünülen olayların dış boyutu yanlış ya da doğru, artık gündemde değil. Mesela 1960 darbesini Menderes’in SSCB’ye yakınlaşmak istemesine karşı ABD’nin bir operasyonu olarak görenler şimdi olayı Gladyo’ya bağlıyor ve ABD’nin bu örgütü iç politikayı yönlendirmek için kurduğunu söylüyor.
Benim gözlemlerim ve analizlerim bu bakış açısını doğrulamıyor. Bana göre ülkemizdeki çatışmalar ve bunların sonucunda yapılan darbeler bloklar arası mücadelenin değil blok içi rekabetin sonucu. Askerler darbenin planlayıcısı ve hazırlayıcısı değil sadece uygulayıcısı. Darbeler nihai amaç değil sadece bu amaca ulaşmak için kullanılan ara rejimler. Mesela 1980 darbesi, darbeden kısa süre sonra siyasal iktidar tarafından uygulanan ekonomide liberalleşme ve dışa açılma politikalarını gerçekleştirmek için yapıldı. Şu sorunun cevabını kimse aramıyor. ABD’nin desteklediği hatta iktidara taşıdığı söylenen Demirel’i arkasında ABD’nin bulunduğu Gladyo neden devirdi? O zaman bu soruya verdiğim cevap ileriki yıllarda yaptığım analize temel teşkil etti. ABD’de birbiriyle yarışan iki güç vardı ve 11 Eylül’deki ikiz kulelere yapılan saldırı onlar arasındaki savaşın işaret fişeğiydi.
Susurluk adıyla anılan yapılanmanın da aynı yönde olduğu ve siyasal iktidara karşı olduğu söyleniyor. Oysa gerçek bunun tam tersi ve bu yapılanma askerin siyasal etkinliğini yok etmek için hazırlanıyordu. O günlerde Aktüel dergisinde yazıyordum ve şu analizi yaptım: DYP ve MHP’nin siyasal gücü, Emniyet ve korucuların silahlı gücü oluşturacağı, Başbakanlık bünyesinde kurulmak istenen yeni istihbarat örgütünün MİT’in yerini alacağı yeni bir siyasal yapı oluşturulmaya çalışılıyordu. Bu örgütlenmenin içinde asker bulunmuyordu. Amacı askerin siyasal gücünü yok etmek. O günlerde bazı Emniyet görevlileri artık ülkede darbe yapılamaz, çünkü biz varız diyordu. Bu yapıya hizmet eden ve rahmetli Abdullah Çatlı’nın, bazı aşiret reislerinin temsil ettiği örgütlenme bugün Gladyo’nun eseri olarak gösteriliyor.
Bugün bir mücadele var ve her şeyi tek bir odağa bağlayıp tüm olayların sorumluluğunu taraflardan birine yüklemek çatışmalarda her zaman kullanılan bir taktik. Ancak bu gerçeği ifade etmez ve aydınların böyle bir çatışmada olayların arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmak yerine savaşçı konumuna geçmeleri çatışma sona erince zarara uğramalarına yol açabilir.
Bu konuda en büyük eksiğimiz yaşadığımız darbeleri akademik bir gözle incelememek ve gerçek neden ve aktörlerini bilemememizdir. Geçmişte söylediğim bir sözü tekrarlamak istiyorum: 12 Eylülde niçin darbe yapıldığını, Evren hariç, herkes öğrendi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.