Eşek oğlum!
Bu zamana kadar yaşadığımız neydi ki, “Memlekette sivil faşizm var, bu Tayyip hepimizi kesecek?” diye bağırıyorsun?
Faşizm konusunda ne bilirsin ki, ne anlatıyorsun?
Nedir seni kaygılandıran?
Darbecilerden hesap sorulabiliyor olması, psikolojik harp belgelerinin kabak gibi ortaya saçılması, girişim sahiplerinin uzun süre “adım atamayacak” hale getirilmesi mi?
Bu mu?
Parlamenter faşizm nasıl bir şey?
Meşru mekanizmaları kullanarak Meclis’te çoğunluğu ele geçirmek, kategorik olarak bu suçu mu oluşturuyor?
Nasıl oluyor?
Eskiden daha akıllı uslu laflar ederdin... Saçmalamaların daha “tevil edilebilir” cinstendi... Ne bileyim, “Karşı devrim” filan derdin... İnandırıcılığı olmasa da, “Menderes diktası”, “Süleyman istibdadı”, “Özal tahakkümü” gibilerden laflar ederdin.
Şimdi iyice uçuyorsun...
Hangi epistemolojik gayretten süzdün de, memleketin “sivil faşizme doğru gittiğini” saptayıverdin?
Bilmiyorsan, anlatayım:
Eski (tek parti dönemi) anayasalarında, “egemenliği” düzenleyen madde şu şekildeydi: “Hâkimiyet kayıtsız şartsız Türk milletinindir. Türk milleti hâkimiyetini Meclis eliyle kullanır.”
Bu hüküm, 1961’de değiştirildi.
Nedeni şuydu.
İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler, seçim mekanizmasını kullanarak iktidara gelmiş, bir daha da gitmemişlerdi... Meclis’te çoğunluğu oluşturdukları için, “egemenlik hakkını” kötüye kullanmış, buradan da faşizme gitmişlerdi.
Buna tedbir olarak (“ikinci büyük yıkım”dan sonra) Avrupa parlamentoları “egemenlik” konusunu yeniden düzenlediler ve “kayıt altına” aldılar.
Benzeri bir durum bizde de ya
şandı...
Menderes’i “diktatörlükle” suçlayan 60 konvansiyonu, darbeden sonra hazırladığı anayasada, “istikbaldeki faşizmi” önlemek için “egemenlik” meselesini (Batı parlamentolarından kopya çekerek) yeniden düzenledi ve şu şekle soktu: “Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir. Türk milleti egemenliğini yetkili organlar eliyle kullanır...”
Dikkatini çekerim:
Meclis değil, “yetkili organlar...”
Bu organlar, Danıştay’dır, Yargıtay’dır, Anayasa Mahkemesi’dir, üniversitelerdir, basındır, ordudur, sivil toplum örgütleridir... Çoğalt çoğaltabildiğin kadar...
Hulasası şu:
Parlamento eliyle faşizm olmaz. Meclis’te çoğunluğu ele geçiren hiçbir parti, hiçbir lider, hiçbir Erdoğan, hiçbir Baykal, hiçbir Bahçeli, (inşaallah hiçbir Sarıgül) istese de “dikta” kuramaz... Bu konuda yeterli “yasal ve anayasal güvenceye” sahibiz.
Bunları öğren eşek oğlum...
Bunları öğren, ondan sonra ahkâm kes...
Bir de kalkmış, “medyanın tektipleştirildiğinden” söz ediyorsun.
Hiç utanmıyorsun da...
Medya tektipleştiriliyor da, sen farklı bir sese, değişik bir bakış açısına, özgür bir dimağa çok mu tahammüllüsün?
Madem ülke faşizme gidiyor, bir tür “alaturka faşizmi” mündemiç dünün “darbe” ve “militarist uygulamalarını” nereye koyacaksın? “Her şey hukuktan ibaret değildir” sözünü nasıl tevil edeceksin? Andıçları nerene sığdıracaksın?
Karargâh çıktılarını manşete taşı, halktan haber gizle, Ergenekon’a mazeret üretmek dışında ortaya dişe dokunur bir düşünce koyma... Patronunun üçkâğıtçılıkları ortaya çıkınca ve elindeki medya imkânları uçunca, “Ülke faşizme gidiyor...”
Hadi git yat...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.