Sahte efeler, yalancı pehlivanlar

Sahte efeler, yalancı pehlivanlar

Ergenekon süreci, siyasallaşan yargının içler acısı halini bir kez daha gözler önüne serdi. 4 bin civarında gazetecilere açılmış soruşturma ve davanın varlığı, kararlardaki çifte standart, doktora tezi olacak niteliktedir.

Yıllardır ideolojik ön yargılara teslim olmuş veya nepotist yöneticilerin elinde oyuncağa dönmüş kimi meslek örgütlerimiz de bu süreçte bir kez daha sınıfta kaldılar. Gazetecilere hapis cezası yağdırılırken onlar kalemlerinin arkasına saklandılar.

Mevzu Uğur Dündar’ın karısı olunca, başbakana içkili soru soran gazeteci azar işitince ortaya çıktılar. Basın özgürlüğünden anladıkları buydu çünkü...

Hele bazı örgütlerimiz var ki, prostatlılar kulübü haline geldi. Son üye kayıtları Murat Bardakçı veya Soner Yalçın’a konu olacak kadar eskidir. Kayıtları incelemek için Osmanlıca bilmek gerekebilir.

Biri ikisi hariç tüm meslek örgütlerinin son kullanım tarihi dolmuştur. Gazetecileri temsil etmekten uzaktır ve bizler için hiçbir karşılığı yoktur.

Onun içindir, iş başa düştü. Basın özgürlüğünü tehdit eden yasal düzenlemelerin mevzuattan ayıklanması için mücadeleyi bireysel sürdürüyoruz.

Hükümetin bu konuda başlattığı bir çalışma var. Gariptir, aynı taife, ideolojik gerekçelerle veya kıskançlıkla ya da Ergenekon’u sahiplenme güdüsüyle bu çalışmanın karşısına set çekme gayreti içindeler.

Ergenekon artıklarının sızdırdığı belgelerle yıllardır sözüm ona gazetecilik yapanlar, şimdi kalkmış bize gazetecilik dersi veriyorlar. Patronunun vergi borcu için hükümete yaltaklananlar, bağımsızlıktan söz ediyorlar.

Haklarında açılmış üç beş yıllık davayı önce 17 yıl sonra 28 yıl gibi yüksek miktarda göstererek ajitasyon yapanlar, ağlayıp sızlayanlar, “Ben o aftan yararlanmak istemiyorum” ucuzculuğuyla kahramanlık gösterine soyundular.

Üstelik ne olup bittiğini anlamadan, dinlemeden, araştırmadan...

Hapis cezası kaldırılsın

Şimdi size neler olduğunu anlatacağım. Belki birilerinin yüzü kızarır da gazeteciliklerinden utanır.

Hadise şu: Medya ile ilişkilerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, üç ayrı çalışma yürütüyor. Basın örgütleri ve gazetecilerin de önerilerini topluyorlar. Temel hedef, basın özgürlüğünün sınırlarını genişletmek...

Bu çalışmalar nasıl birleştirilir,

neye karar verilir, tasarı olarak mı yoksa teklif olarak meclis gündemine getirilir veya vazgeçilir mi bilmem.
Kişisel önerilerimi ilettim. Dedim ki: Prensip olarak düşünce ve ifadeye hapis cezası yaptırımı uygulanmasın. Yani, haber, makale, yorum, karikatür, kitap, dergi gibi eserlerden dolayı hapis cezası verilmesin.

Elbette, her özgürlük gibi basın özgürlüğünün de sınırı vardır. Yaptırım gerekebilir, bu durumda Basın Kanunu’na müracaat edilmelidir.

Mevzu hakim ve savcı olunca ya da asker olunca hemen özel kanunları hatırlayanlar, mevzu gazeteci olunca “Basın Kanunu özel kanundur, esas olan Türk Ceza Kanunu’dur, TCK uygulanır” diyorlar.

Soruşturmada gizlilik ihlali olduğunu mu düşünüyorsunuz, yaptırımı Basın Kanunu 19. maddede açıkça yazılı; 2 bin liradan 50 bin liraya (eski parayla 2 milyar-50 milyar) kadar para cezası öngörülüyor. Az ceza mı?

Eğer uygulanmayacaksa bu Basın Kanunu ne işe yarar?

Kaldı ki, TCK’nın soruşturmanın gizliliğini yaptırıma bağlayan 285. maddesi, “katakulli” haline dönüşmeye başladı. Boşanma davalarında bile artık gizlilik kararı alınıyor. Gazetelere her gün yurdun değişik bölgelerinden gizlilik kararları tebliğ ediliyor.

Bu madde, anayasaya açıkça aykırıdır, halkın haber alma özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biridir.

Adil yargılamayı etkileme suçunu düzenleyen TCK’nın 288. maddesi de bırakın anayasaya aykırılığı, komik bir düzenlemedir. Eğer hakim iki satır yazıdan etkileniyorsa vay halimize. Hakimlerimize de hakarettir ayrıca.

Hükümetin çalışması ortaya çıktıktan sonra yine bir değerlendirme yaparız. Süreci baltalamak yerine iyi niyetle çıkılan yolda herkesin katkı sunması gerekir.

Arzu ettiğimiz şekilde yasal düzenleme yapılırsa gazetecilik için devrim olur. Yüzlerce gazetecinin mağduriyeti giderilir, geleceğe dair umutlarımız artar. Star Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İbrahim Sarp da Milliyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hasan Çakkalkurt da ucuz kahramanlığa soyunan Nedim Şener de yararlanır. Aynı şekilde Aydınlık Dergisi ve Cumhuriyet Gazetesi çalışanları da...

Meslektaşlarımın hakları için öncülük etmekten şeref duyarım. Ben de birileri gibi “Bu kanundan yararlanmak istemiyorum” gibi sahte efelik yapabilirim ama hukuken hiçbir anlamı olmaz. Aklı başında herkes bilir, şahsa özel kanun çıkmaz, herkesi bağlar.

Gerisi boş laftır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi