Urfalıyım sonradan!
Meşhur Urfa türküsünü herkes bilir:
Urfalıyım ezelden/Gönlüm geçmez güzelden...
Ezelden Urfalı olma şansını Urfa’da doğmayarak kaybetmişiz. Peki sonradan Urfalı olamaz mıyız?
Urfa ile yüzyüze tanışıklığımızın 33 yıllık geçmişi var. 1977’den beri Urfa’ya gidip geliyoruz. İlk ziyaretimiz TRT adına Ulucami filmini çekmek içindi. Türkiye’nin muhtelif şehirlerindeki herbiri ayrı üslup ve tarzda, farklı zamanlarda inşa edilmiş ulucamileri bir belgesel kapsamında anlatmak için yola çıkmış ve Muhsin Mete ile beraber Diyarbakır’dan Urfa’ya da geçmiştik. Tabii o zaman Urfa’da havaalanı yoktu. Oradan da Adana’ya geçtik. Adana Ulucamiinde çalışırken, dostumuz Urfalı şair Mehmet Atilla Maraş da bizimleydi.
Urfa ile tanışmadan önce de, Urfalı dostlarımız bize bu şehrin farklılığını hissettirirdi. Elbette rahmetli Âkif İnan bu Urfalıların başında gelirdi. Bizim Urfalı dostlarımız, Atila Maraş ve Harran grubu içinde yer alan İbrahim Halil Çelik, Adil Oymak ve Âdil Soran ilk hatırıma gelenler. Urfa’nın Siverek versiyonunu da Ragıp Karcı’dan tanımıştık!
1977’den bu yana defalarca Urfa’ya gittim. Urfa’daki değişimi böylece gözlemek imkanını buldum. Diyebilirim ki, İstanbul ve İzmir’i dışarıda tutarsak, Konya ve Erzurum dışında hiç bir şehre bu kadar sık gitmedim.
Bu süre içinde Urfa da değişti. Hatta şehrin adı bile değişti! Binlerce yıllık Urfa “Şanlıurfa” oldu! İsim değiştiren bir şehrin kimlik değiştirmesi de kaçınılmaz. Yine de Urfa, köklü kültürel değerleriyle değişimi kendine uydurmayı başardı.
Biz daha çok Urfa’nın Emevi, Selçuklu, Eyyübî, Akkoyunlu, Osmanlı... velhasıl islâmi devri ile ilgili isek de, daha eski geçmişinin emarelerini de görebiliyorduk. Bizim tanıdığımız dönemde Urfa’nın tarihi binlerce yıl geriye gitti! Göbeklitepe’de 1995 yılından beri sürdürülen kazılar Urfa tarihini günümüzden 11.500 yıl geriye götürdü. Burada bulunan kalıntılara bakarak dünya tarihinin yeniden yazılabileceği söyleniyor ki, doğrudur. İnsanlık tarihi ziraat, hayvancılık Mezopotamya’nın bu verimli topraklarında başlamış olabilir.
Göbeklitepe’yi İl Kültür Müdürü ve Belediye Kültür Müdürü ile birlikte gezdik. Göbeklitepe’ye yakın bir yerde bulunan Kalecik köyü bize Urfalı olmak için bir hayli kolaylık sağlıyor!
Göbeklitepe’nin hemen yanında bir yatır var. Hüviyeti meçhul bu “Baba”nın biz kalıntıları gezerken ziyaretçileri vardı. Yanındaki ağaçlara bez bağlanan bu yatırın ziyaretçileri hanımlardan müteşekkildi ve buraya basın açıklaması yapmak için gelmişlerdi. Basın açıklaması için bir yatırın seçilmesi bize çok ilgi çekici geldi! Yüzünü maske ile örten ve güzel bir türkçe ile açıklama yapan hanım muhtemelen KCK operasyonunda tutuklanan Viranşehir belediye başkanının personeli olmalıydı!
Urfa’nın bizim dönemimizdeki valilerinden Ziyaeddin Akbulut ve Şehabeddin Harput’la tanışır ve görüşürdük. Şimdiki vali Nuri Okutan’la uzun uzun Urfa’dan ve memleket meselelerinden konuştuk. Kültürel konulardaki geniş alâkaları, hassasiyetleri Okutan’ı farklı bir vali yapıyor şüphesiz.
Yusuf Demirkol (ona herkes Üstad diyor) bize bu defa Urfa’da bir Ankaralıyı tanıştırdı. Urfa’da doğmamış, ama Urfa’da ölmüş bir Ankaralı. İstiklâl Mahkemesi tarafından idama mahkum edilen İbrahim Edhem Efendi, bu cezaya çarptırıldığında 22 yaşındaymış. Sadık Albayrak, merhum hemşehrimizin kitabını yayınlamış, fakat diğerleri gibi bize göndermemiş. O yüzden, mevcudu kalmayan kitabı kendisinden istemekten başka çare yok. Kitaba ulaşınca, genç yaşta idama mahkum edilerek Urfa’nın Bediüzzaman mezarlığına defnedilen bu hemşehrim hakkında bir şeyler yazmak niyetindeyim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.