Yılanı deliğinden nasıl çıkarırsınız?
Milletten gasp ettikleri yetkileri devretmemekte direnen ve iktidar mücadelesinde havlu atmak üzere olan çevreler, uzun süredir “korkular” üzerinden ürettikleri hayali senaryolar tutmayınca, yenilerini tedavüle çıkarıyor. Bizde “bir numara” var ama onlarda maşallah “her numara” var.
“İran’a döneceğiz” dediler, yemedi. “Malezya Sendromu”nu pişirdiler, tutmadı. “Türkiye’nin 11 Eylül’ü” safsatası üretildi, Ergenekon’a tosladı. “Korku cumhuriyeti” masalına sarıldılar, sopa ellerinde kırıldı.
Son numaraları; sivil vesayet...
Muhtemeldir, eğer ileride AK Parti hakkında kapatma davası açılırsa, temel dayanakları bu olacak. Genelkurmay başkanının deyimiyle anlatmak gerekirse; yürütülen bu asimetrik psikolojik hareketin kitleler üzerinde etkili olabilmesi için rol üstlenmiş çok sayıda yazar ve TV yorumcusunun varlığı dikkat çekicidir.
Aralarında, geçmişte muhafazakar kesimin, özellikle başörtülü kadınların sempatisini kazanmış şimdi saf değiştirip önce Ergenekon’a ardından “sivil vesayet” korosuna destek verenler de var.
Ne hazin ki, Nihal Bengisu Karaca’nın tanımlamasından hareketle, dünün hatırına bugüne kör kalınmasını isteyecek kadar cüretkarlar.
“İrtica” odağından “sivil vesayet” odağına geçmek, askeri, bürokratik ve yargısal vesayetin toplumu nasıl esir aldığını görmezlikten gelip, milli iradenin güçlenmesini “tehlike” olarak sunmak, sadece bize özgü yetenek olsa gerek.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in anlattığı “öğrenilmiş çaresizlik” metoduyla devleti ve toplumu dizayn etmenin artık imkansızlaştığını herkesin görmesi, süreci iyi okuması gerekir.
Tazyikli suyla terbiye
Hüseyin Çelik’e sordum, nedir bu öğrenilmiş çaresizlik? Örnekle anlattı.
Bir kafese üç maymun koymuşlar. Tepeye de muz sepeti asmışlar. Maymunlar heyecanla muza hamle yapınca tazyikli su sıkmışlar. Hepsi kıçının üzerine oturmuş. Bir iki defa daha denemek istemişler, aynı muameleye maruz kalmışlar. Anlamışlar ki, muza atlarlarsa tazyikli sudan kurtulamayacaklar.
Bir süre sonra kafesteki maymunlardan birini çıkarıp yerine su tecrübesi olmayan maymunu getirmişler. Yeni üye, muzları görünce tepeye zıplamak istemiş, diğer iki maymun, bunu evire çevire dövmüş, ‘ne yapıyorsun, başımızı belaya mı sokacaksın’ demişler. Bir iki defa daha denemek istemiş ama çaresiz hep dayak yemiş.
Daha sonra kafesteki ikinci maymunu çıkarıp yenisini almışlar. O da girer girmez muza atlamak isteyince diğer iki maymun yeni maymunu dövmüş. İlk gruptaki üçüncü maymunu çıkarıp aynı şekilde böyle bir tecrübesi olmayan yeni bir maymunu getirdiklerinde, aynı durum hasıl olmuş.
Kafesteki ekip tümüyle değişmiş, son üç maymun, başlarına hiç tazyikli su yemedikleri halde muza atladıklarında böyle bir tehlike olduğunu sanarak hiç muza doğru hamle yapmamışlar. Yani, öğrenilmiş çaresizlik...
Artık devir değişti; tazyikli su hortumu kendilerine döndü, milli iradeye dokunmak istediklerinde başlarına ne geleceğini görecekler.
İki çekip bir gevşet
Madem hayvanlar üzerinden siyasal ve toplumsal sorunlara çözüm öneriyoruz, devam edelim. Hem dava tehlikesi de olmaz...
Hüseyin Çelik, çocukken bu konuda uzmanmış. Sürekli yılan avlarmış. Bir gün bir yılan deliğine güneşin vurduğu saatlerde pusuya yatmış, çıkmasını beklemiş. Yılan çıkar çıkmaz hemen müdahale etmiş ama o deliğine kaçmış. Çelik son hamleyle kuyruğundan yakalamış.
Çelik zorlamış, yılan kasılmış. Derken yılanın kuyruğu Çelik’in elinde kalmış. Çok şaşırmış bu duruma. İlk defa böyle bir durumla karşılaşıyormuş.
Bu konuda daha mahir olduğunu düşündüğü mahalledeki bir ağabeye gitmiş. Şu öğüdü almış: “Bak Hüseyin, yılan deliğinden öyle çıkarılmaz. Sen yılanı zorlarsan o kasılır ve kopar. Kuyruğu elinde kalır.”
Tamam da çaresi yok mu?
Devam etmiş: “Yılanı kuyruğundan yakaladığında iki çekip bir gevşeteceksin, iki çekip bir gevşeteceksin. Yılanı gevşettiğinde serbest bırakıldığını sanıp ileri doğru hamle yapar o esnada gevşettiğinin iki katı çekersen bir süre sonra koparmadan kendine yaklaştırırsın. Yılan sürekli kaskatı olursa kopar, elinde kalır.”
Tılsım şu: İki çekip bir gevşetmek...
Çelik diyor ki: “Daha sonra okuyup görünce anladım, meğer yılanı deliğinden çıkarırken uygulanan iki çekip bir gevşetmek yöntemi, aslında siyasal ve toplumsal sorunların çözümünde önemli bir konseptmiş.”
İlginç bir yaklaşım... Fena da sayılmaz, ne dersiniz?