Dolandırıcıya dikkat!
Bana dünyada çok partili parlamenter sistemin imkânlarını kullanarak faşizme gitmiş bir tek ülke gösterin, desem...
Gösteremezsiniz.
Böyle bir örnek yok çünkü.
Hitler bile, oy gücüne (aldığı oy hepi topu yüzde 32’dir) ve parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak değil, genel konsensusla kurmuştur sistemini...
Ordu arkasındadır...
Bürokrasi arkasındadır...
Entelijansiya arkasındadır.
Daha da önemlisi, “yargı” arkasındadır.
Partisi kapatmayı gerektirecek eylemlerin odağı haline gelmiştir, kapatılmamıştır.
Hitlerjugen kuşağı ülkede terör estirmektedir, bir Allah’ın kulu itiraz etmemiştir.
Güvenlik meselesi “partililere” ihale edilmiştir, ordu alınganlık göstermemiştir.
Dolayısıyla, Hitler arızi bir çıkıştır.
Tıpkı, bir başka arızi çıkış olan Mussolini gibi.
Kaldı ki, “ikinci büyük yıkım”dan sonra, istikbaldeki “Hitler ve Mussolini” tehlikesine karşı, Avrupa parlamentoları anayasal düzenlemeye gittiler, “egemenlik” meselesini kayıt altına aldılar.
Bizde de benzeri bir düzenleme yapıldı; 61 Anayasası’yla birlikte, egemenlik yetkisi (bunu tek başına bu kullanan) parlamentodan alındı ve “yetkili organlar” arasında üleştirildi.
Dolayısıyla, “Sit-com gazetecileri”nin “ülke sivil faşizme gidiyor” dolandırıcılığını ciddiye almayın.
Gülün geçin...
Bir yandan “ülke sivil faşizme gidiyor” diye bağırırlar, diğer yandan kurumsal faşizme zemin hazırlayan 301 gibi TCK maddelerinin değiştirilmesine karşı çıkan CHP’yi yalarlar.
Bir yandan “eyvah, vesayet sistemi kuruluyor” derler, diğer yandan vesayet sisteminin babası olan darbeleri alkışlarlar.
Bir yandan “Biz de çetelere karşıyız” derler, diğer yandan Ergenekon’a mazeret üretirler.
Bir yandan Hrant’a ağlarlar, diğer yandan “çaktırmadan” Hrant’ın katilleriyle empati kurarlar...
Pardon... Biraz yukarıda “Böyle bir ülke yok” demiştim.
Böyle bir ülke var.
Böyle bir örnek de var.
Daha doğrusu, vardı...
İlle “parlamento eliyle sivil faşizm” arıyorsanız, size “tek parti asr-ı saadeti”nde olup bitenleri “irdelemenizi” öneririm...
İl başkanı olacak zat, aynı zamanda parti komiseriydi, aynı zamanda devletin valisiydi, aynı zamanda belediye başkanıydı, aynı zamanda genel başkanın mutemetiydi...
Parti, “açık oy, gizli tasnif” sistemine göre yapılan seçimlerle iktidara gelirdi, gitmek bilmezdi.
Parlamentoda çoğunluğu oluşturduğu için de, “hukuk dışı” bütün icraatlarını meşrulaştırırdı; tıpkı “Takrir-i Sükûn Kanunu” ve “Varlık vergisi” uygulamalarında olduğu gibi...
ÖNEMLİ NOT:
Piyasada, kendisini “akrabam” olarak tanıtan Mehmet Emin Kekeç diye bir “dolandırıcı” dolaşıyormuş... Maalesef akrabam da olan bu zat, iş çevresinden ve parlamentodan bazı kişilerin ismini kullanarak, “yatırım yapıyorum” adı altında paralar topluyormuş... Bu kişiye dikkat edin, paranızı kaptırmayın. Durumu derhal Cumhuriyet Savcılarına ve Emniyet yetkililerine bildirin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.