Papa'yı tekzip eden gerçekler
Türkiye, Taraf gazetesinin gündeme getirdiği yeni bir darbe planı iddiasıyla çalkalanıyor. Bu iddiada yüzeye çıkan hususlardan birisi, ezanın yine Türkçe'ye çevrilmesi niyeti ve planı. Zaten ne zaman bir darbe havası esiyorsa birileri yeniden ezanı Türkçe'ye çevirme hevesine kapılıyor. Çetin Doğan'la birlikte anılan planda dikkat çekici hususlardan birisi şöyle: "Cumhuriyetin aşındırılan tüm kazanımları tekrar yerleştirilecek, Türkçe ezan dahil tüm ulusal değerlerimiz hayata geçirilerek Arap ve Kürt unsurların Türk kültürüne verdikleri zararlar telafi edilecektir." Nedense, darbe taraftarlarının her dönemde ilk yapacakları işler arasında ezanın Türkçe'ye çevrilmesi ve Arapça ve Arap düşmanlığı geliyor. Neden?
Maalesef laikçi taassup, ezan başta olmak üzere şeair (dini semboller) düşmanlığını şiar edinmiş. Çetin Doğan'ın Kazakistan'da Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü iken kendisiyle birlikte anılan icraatlardan birisi de kampüste ve dershanelerde başörtüsünü yasaklamak olmuştur. Bu uygulama sıkıntı meydana getirdi ve uygulama hep Çetin Doğan Paşa ile birlikte anıldı.
Paşa Türkiye'de kanunsuz bir biçimde uygulanan yasağı Kazakistan'a taşımayı becermiş ve başarmıştı. Hatırlanacağı gibi, ezan hususunda Nusret Demiral gibi mahut zihniyeti temsil eden isimler de MHP'ye giriş töreninde ezanının Türkçe'ye çevrilmesi yönünde görüş beyan ederek bir çuval inciri berbat etmişti. 28 Şubat süreci Türkçe ezanı geri getiremedi ama ona eşdeğer bir uygulama başlattı ve bu uygulama da Arap alemine emsal oldu. Merkezi vaaz sisteminden sonra merkezi ezana geçildi. Mısır ve Suriye gibi ülkeler de bir şekilde bu ezan kısıtlamasını emsal olarak almaya kalkıştılar veya o yönde hazırlıklara giriştiler. Hükümet ise bugüne kadar bu uygulamayı kaldırmakta gevşek davrandı, ağırdan alıyor ve hala da uygulama büyük çapta devam ediyor. Ve bu uygulama Rize'de büyük bir rezalete neden olmuş ve cami hoparlöründen halka Zeki Müren dinletilmiştir. Dinleyen Zeki Müren'i kendisi dinleyebilir lakin halka açık mahalde zorla Zeki Müren dinletmek; bu uygulamanın olumsuz yansımalarından birisi olmuştur. Başka bir açıdan da sistemin zaafını ortaya koymuştur.
Bir yanda ezanla ve başörtüsüyle uğraşan laik taassubun yanında öte yanda da Hıristiyan taassup var. Her ikisinin de bazı ortak hezeyanları var. Son sıralarda, Vatikan ve Papa 16'ıncı Benediktus İslam ülkelerinde Hıristiyanlara yönelik hoşgörüsüzlükten bahsetti. Esasında, tam tersi geçerli. Tarih şahittir ki, Hıristiyanlar İslam dünyasında sürekli olarak güvende yaşarken Müslümanlar hatta Yahudiler Christendom adıyla anılan Hıristiyanlık dünyasında yaşama imkanı bulamamıştır. Müslümanların Batı'da varlıkları daha yenidir, modern dönemin ürünüdür ve hala da sıkıntılıdır. Fransa gibi ülkelerde artan başörtüsü ve peçe yasağına mümasil olarak İsviçre'de referandumla minare yasağı getirilmiştir.
Cami yasağı da kapıdadır. Zaten, Hollanda'da kendini bilmez bir siyasetçi Kur'an'ın yasaklanmasını ve Hitler'in Kavgam kitabıyla aynı muameleye tabi tutulmasını isteyebilmiştir. Papa, Hıristiyanlara yönelik tazallum arz ederken tam tersine meydanlarda Papa'yı ve Vatikan'ı tekzip eden gerçekler yaşanıyor. Sözgelimi, Papa'nın şikayet konusu ettiği Mısır'da Müslümanlar ile Kıptiler arasındaki gerilimin asıl kaynağı Müslümanların müşterek semtlerde cami yapmalarıdır. (Benzeri bir gerilim Nijerya'ya sıçramıştır) Kıpti Hıristiyanlar bunu hazmedemiyorlar. Dolayısıyla bir İslam ülkesi olan Mısır'da cami yapımı toplumlararası gerginlik kaynağı olabiliyor. Buna mukabil, meydan okurcasına Kıptiler Mısır'ın her yöresini devasa kiliselerle donatıyorlar. Gürcistan, Makedonya gibi çekişmeli ülkelerde olduğu gibi. Mısırlı Kıptiler,' devletin resmi dini İslam'dır ibaresinin de anayasadan çıkartılmasını istiyorlar. Bir sonraki adımda Allah bilir, resmi dinin Hıristiyanlık olmasını isteyeceklerdir. Halbuki, çeşitli alan taramaları Müslümanların ve özelde Müslüman Kardeşler üyelerinin Kıptiler karşısında ne kadar geniş yürekli olduklarını gösteriyor. Halil el İnani'nin,' Mısır Müslüman Kardeşler: Zamanla Yarışan Yaşlanma' başlıklı tarafsız çalışmasında İhvan mensuplarının Kıptiler karşısındaki geniş yürekliliğini bizzat yaptığı anketlerle ortaya koyar ( s: 88...). Kıptiler arasında da şüphesiz aynı hisleri paylaşanlar var.
Lakin kurumsal yapının buna direndiğini söyleyebiliriz. Papa'yı fiili bir tekzip de Nijerya'dan gelmiştir. Müslümanlar cami yapımı yüzünden palalarla canlı canlı doğranmıştır. Bakalım, Papa onlar hakkında da gerekli açıklamayı yapacak mıdır? Nijerya'da Müslümanlar Burundi ve Ruanda'da Hutular gibi Hıristiyanlar tarafından palalarla doğranmıştır. Papa'yı bu meselede duyarlı olmaya davet ediyoruz. Ya da sesini kessin. Jos kentindeki olaylarla alakalı Nijerya emniyet müdürü çatışmaların Müslüman gençlerin bir kiliseyi ateşe vermesiyle patlak verdiğini ileri sürse de Müslüman cemaat liderleri bu iddiaları yalanlıyor ve asıl nedenin Hıristiyanların çoğunlukta olduğu bir mahallede 2008 kasım ayında yıkılan caminin yeniden inşa edilmesi planı olduğunu ifade ediyorlar. Kentte 24 saat sokağa çıkma yasağına aldırış etmeyen Hıristiyan çetelerin ellerinde pala ve silahlarla ev ev dolaşıp Müslümanları öldürdüğü ifade ediliyor. Müslüman liderler 200 kadar cesedin bir camide sıralandığını kaydetti. Papa'ya tekzip eden olaylar Müslümanların kendi ülkelerinde bile parya muamelesi gördüklerinin delili ve ispatıdır. Vatikan'ın kara propagandası ise gerçekleri tersyüz etmekle meşgul. Aynen, 12 Eylül 2006 yılında Regensburg'da yaptığı konuşmada olduğu gibi. Allah ıslah etsin. Velhasıl, 'laikçi taassup' ile Kilise ve ortaçağ taassubu birbiriyle yarış halindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.