Beytül Hikme’nin peşinde!
Birkaç gündür Dubai’deyim ve Şubat başına kadar da burada kalacağım inşallah.
Dubai’ye herkes farklı bir gaye ile geliyor. Benim oğlum burada. Dubai’ye sıla-i rahim için geliyorum..
Her gelişimde de Cuma el Macid’i ziyaret ederim..
Kim bu Cuma el Macid derseniz, Beytül Hikme’nin peşinde bir münevver. Bombay’dan Balkanlar’a kadar her yerde eski el yazması kitapları toplamaya çalışıyor.. Geçmişin bilgi birikimi ve geleceğin umudu ile bugünümüzü yeniden inşa etmemiz gerekiyor..
Macid, İslam coğrafyasında, Hulagu zamanında yok edilen kitapların başka coğrafyalarda elde kalmış kopyalarını topluyor.. Zengin bir adam, ama servetini kitaba ve insana adamış biri..
Zengin biri ve kazancını bu yönde harcıyor.. Konya’daki el yazması eserler kütüphanesindeki kitap hastanesini de Macid kurup hediye etmiş.. Tek başına 5000 kadar öğrenciye eğitim veriyor. Büyük bir kütüphanesi var. İlahiyattan tıbba, bilgisayara kadar eğitim veren bir üniversitesi var..
Dubai’yi Dubai yapanlar bunlar..
1945 yılında Dubai kocaman bir köy. 1950’den sonra borç alıp imar faaliyetlerine başlıyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri’ni oluşturan emirlikleri bir araya getiriyor.
Dubai, Birleşik Arap Emirliği’nden ya da başkent Abudabi’den daha çok bilinen bir emirlik.. BAE; Abu Dabi, Dubai, Acman, Füceyre, Resü’l-Hayme, Şarjah ve Ümmül-Kayveyn adlı 7 emirlikten meydana geliyor.. Abu Dabi başkent ve petrol zengini. Aynı zamanda kültür merkezi. Dubai ticaret zengini. Şarjah fabrika, depo, esnaf bölgesi. Emiri en dindar emirlik. Ülkede dev bir Amerikan üniversitesi var. Emir, tarih doktoru. Ama sanki bir yorgunluk içindeler.. Acman emirlikler arasında en seküler olanı. Ümmül Kayveyn’in emirliği yok. Başkente bağlı bir bölge.. Çünkü zaten bu bölgenin sahibi olan aile Abu Dabi emirliğini oluşturuyor.. 7 emirlikten Abu Dabi, Dubai ve Şarjah başı çekiyor.. Şunu da söyleyelim. Para birilerini biraz şımartmış, ama İslam coğrafyasından buraya gelenlerin çoğu da paragöz insanlar.. Yani dürüst insanlar sahtekarlar kadar cesur ve girişken olmamış. Meydan ötekilere kalmış..
16. YY’da bu bölge Portekiz’e bağlı. 17. YY’da İngilizlere geçti. Daha önce Osmanlı döneminde barış içinde bir arada bir kıyı şehri olarak yaşayan incileri ile meşhur BAE, İngilizlerin ateşkes anlaşmasından sonra Ateşkes Kıyısı olarak adlandırılarak 1873-1947 arasında İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası, sonraki yıllarda da İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından yönetildi. 1971 yılında İngilizlerin Basra Körfezi’nden çekilmesi üzerine, emirlikler “Birleşik Arap Emirlikleri” adı altında bir federasyon oluşturdu. 1950’lerde birlik ve imar hareketi ile yeni BAE’nin temelleri atılmış oldu.. Anayasası ise, yine 2 Aralık 1971’de kabul edildi. İngilizler ve Amerika, Arap yarımadasının güney kanadını kontrol etmenin yanında, Umman üzerinden Yemen ve Dubai üzerinden de Irak’ın yakın takip ve kontrol altına alınmasını hedefliyorlardı.. Bu bölge aynı zamanda İran ve Hindistan’ın kontrolü için büyük önem taşıyordu.. 80’li yıllarda bu bölge sadece askeri ve güvenlik açısından bir üs olarak kullanılmanın ötesinde ticari bir üs olarak kullanılması fikri öne çıktı. İngilizler için bu tarihi bir fırsattı..
İran devriminin ardından Şiilerin etkin olduğu körfezde ciddi bir Amerikan İngiliz hareketliliği gözlenmeye başlandı. Arap şiasının Fars şiasının etki alanından çıkartılması ve karşı bir güç merkezi oluşturularak Arap yarımadasının Tahran ve Kum’a karşı sekülerleştirilmesi gerekiyordu..
Dubai aslında sadece ürünlerin sergilendiği bir fuar alanı değil, aynı zamanda batılı yaşam tarzının sergilendiği bir podyumu andırıyordu.. Ama işler beklendiği gibi olmadı. Ambargo döneminde İran kendi endüstriyel ihtiyaçlarını bu bölgeden karşıladı.. İran’ı boğmak isteyenler onun ihtiyaç duyduğu şeyleri onun ayağına getirmiş oldular..
Konjonktür uygundu ve Dubai hızla büyüdü.. 1990-2010 arası 20 yıl altın çağı idi.. ABD ve AB’deki kriz, Japon mallarının dünya pazarlarını işgal etmesi, internetin gelmesi, gümrük duvarlarının aşağı çekilmesi ile Dubai için yeni bir dönem başladı..
Aslında BAE için bu bölge Arap şeyhlerinin paralarının toplandığı bir lüks tüketim havzasına dönüşmüştü ve bu havuza toplanan paralar ya lüks tüketime ya da batılı bankalara aktarılıyordu..
Bugün Dubai ekonomisi bir krizin eşiğinde. İnşaat işleri % 70’e yakın durmuş durumda.. Ticarette durgunluk devam ediyor.. BM gümrük anlaşması sonucu, haksız rekabete ve mali manipülasyonlara sebeb olan vergisizlik politikasının sona ermesi ile BAE ve benzeri ülke ekonomilerinde yeni sorunların yaşanması bekleniyor..
BAE’ye bağlı emirlikler 90 sonrası paranın verdiği güçle kendi aralarında güç gösterisine dayalı bir rekabet içindeydiler ve ayrışma yaşıyorlardı. Bu gün yeniden birliğe önem veriyorlar.. Paralarını hep taşa toprağa yatırdılar.. Bugün bilim ve sanatın değerini sorguluyorlar.. Pahalı ve lüks yaşam tarzı sırtlarındaki elbiselerin değerini artırsa da ruhlarını, aile ilişkilerini, kültürel derinliklerini azaltmış, ahlaki değerleri zaafa uğratmış.. Bugün şimdi artık bu gerçekle yüzleşerek yeni çözüm yolları arıyorlar.
Cuma el Macid, ilk birlik hareketinin kurucu önderlerinden, bugün de gelinen noktada yeni yol arayışlarının öncüleri olarak yeniden dikkatler üzerlerine yoğunlaşıyor..
Sanırım şimdi önce durup dünyada neler olduğunu, bundan sonra neler olacağını ve kendilerinin ne yapmaları gerektiğini doğru okumaya çalışacaklar.. İlk akıllarına gelen birlik ve dayanışma.. Kendilerine hâmi bir dost arayışı sözkonusu. Türkiye yukarıda tarihi beraberlikleri olan dost ve kardeş bir ülke olarak dikkat çekiyor. Batıdan kopmayacaklar ama İran’la da iyi geçinecekler. Batı ile İran arasında bir kavganın ortasına düşmek istemiyorlar..
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Daha çok çalışmak zorundalar..
Emirliklerde köklü reformlar kaçınılmaz.. İnsan hakları, hukuk devleti, parlamento, STK’ların yönetim sürecine katılmaları buralarda da gündeme gelecek.. Bu da zorlu bir süreç.. Ekonomik durgunluk ve gerileme, içeride ciddi siyasi tartışmalara sebeb olabilir..
Yatırımcıların Dubai’den kaçması halinde iktisadi hareketlilik yavaşlayabilir. ABD’nin Irak’tan geri çekilmesi ile Kuveyt yeniden parlayabilir.. Filistin sorunu çözülürse Beyrut Dubai’nin yerini alabilir. Kıbrıs’ta anlaşma sağlanırsa Kıbrıs da Dubai’nin alternatifi olabilir..
Yani Dubai için gelecek günler, geçen günleri aratabilir.. Bu durum sadece BAE için değil, diğer körfez ülkeleri için de önemli bir süreç başlıyor.. Kendi aralarında yeni bir birlik oluşturmaya çalışacaklar..
Türkiye ve Dubai aslında batılıların gözünde bir siyasi ve ticari misyoner merkezi gibi.. Batılı bir yaşam tarzını bu ülkeler üzerinden İslam coğrafyasına modellemeye, pazarlamaya çalışıyorlar. Batılı kavram ve kurumlar, insan ilişkileri, üretim modelleri ve tüketim alışkanlıkları ile aslında bir düşünce ve yaşam tarzının tanıtıldığı bir merkez.. Türk film/TV dizilerinin bu bölgede uyandırdığı ilgi de aynı kaynaktan besleniyor.. Keşke BAE yöneticileri işin başında Cuma el Macid’i anlayabilselerdi.. Bu kaynakları havai fişeklere değil, bilime, sanata harcasalardı..
Mesela neden Dubai’de hukuk, ahlak ve felsefe konferansları düzenlenmez?. Neden uluslararası ödül programları gerçekleştirilmez?. Batılı futbolcular, artistlere para aktarırlar.. İhale açmaktan ibaret bir kalkınma planı olabilir mi? Kaç patentiniz var, kaç bilim adamınız, kaç sanatçınız?.
Unutmamak gerekir ki, Allah serveti ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında dolaştırır durur.. Bizimkilerin parası, imanından ve aklından daha fazla. Onun için de sahip oldukları şeyler kendilerini ilahi rızaya yaklaştırmıyor, uzaklaştırıyor..
Şimdi tarihi bir kavşak noktasında bu ilk şokun ardından herkesin oturup düşünmesi gerek.. BAE kurucuları şimdi yeniden düşünmek ve karar vermek zorundalar.. Kendi geleceklerini, bölgeyi, parçası oldukları İslam dünyasını ve dünyanın geleceğini doğru okumak ve üzerlerine düşen rolü doğru oynamak zorundalar. Yarın çok geç olabilir.. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.