Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bugün "çok ayıp" oldu

Bugün "çok ayıp" oldu

Yaşanan dramı bir kere daha dinleyin Nejat Uygur'un eşi Necla Uygur Hanımefendi'nin ağzından.

"Nejat'ın abisi, dayısı, kuzenleri hepsi asker. Bu yüzden Nejat GATA'da tedavi görüyordu. Emine Hanım da Nejat'ı 3 yıl önce kışın hastanede ziyaret etmek istedi. Bununla ilgili talebini de bana doğrudan telefonla iletti. 'Hastaneye Nejat Bey'i ziyarete geleceğiz, bir mahzuru var mı' diye sorunca 'Şeref duyarım, buyurun beklerim' dedim. Emine Hanım'ın hastaneye geleceğini bilsinler diye protokole bildirdim. Ancak oradaki doktorlardan olumsuz bir yanıt aldım. Doktorların kim olduğunu hatırlamıyorum, o kadar üzüldüm ki. Bana 'Emine Hanım türbanlı bu yüzden kendisini içeriye alamayız, gelmesi sakıncalı olabilir. Bu randevuyu da sizden aldı, kendisine bu durumu siz söylemelisiniz' dediler. Bu cevap üzerine iki arada bir derede kaldım ne yapacağımı bilemedim. GATA'ya kapıya kadar gelir burada sert bir müdahale ile karşılaşır daha kötü bir olay yaşar diye Emine Hanım'ın sekreterine telefon açtım. Durumu anlattım üzüntümü dile getirdim.

Emine Hanım bana telefonla döndü ve 'Çok üzüldüm, sizinle dışarıda bir araya gelebilir miyiz'dedi. Araba gönderdi beni aldırttı, Ankara Kalesi'nde buluştuk.

Kahve içip yarım saat konuştuk. Emine Hanım yaşadığı bu olaydan dolayı çok duygulanmıştı. Onun duygulu hali beni de çok duygulandırdı. Sonuçta karşımdaki insan evladım gibi. Kendi çocuğumun üzülmesine incinmesine ne kadar üzülürsem Emine Hanım'ın da üzülmesine o kadar üzülüyorum. Benim hiçbir suçum, kabahatim yoktu. Bunu Emine Hanım da biliyordu 'Sizin hiçbir suçunuz yok ama bu çok yanlış bir şey. Türbanlı bir insan hasta ziyaretine de mi gidemeyecek' diye serzenişte bulundu. Karşılıklı birbirimizin elini tuttuk, gözlerimizin içine baktık.

İkimizin de gözleri doldu, içlendik. Sonuçta o Başbakanımız'ın eşi ve bir hanımefendi. Bir sanatçıyı hastanede ziyaret etmek istiyor ama refüze ediliyor. Bu hiç hoş değildi. Başbakanımız hastalansa ve hastaneye kaldırılsaydı ne olacaktı, Emine Hanım'ı türbanlı diye içeriye almayacaklar mıydı? Bir insanın türbanlı olduğu için hastaneye alınmamasına çok karşıyım. Aklı başında olan her insan böyle şeye karşı olur. Orada açık kapalı, türbanlı türbansız gibi şeyler söz konusu olamaz. Ama askeriyede bazı prosedürler var. Onlar da orduevleri, yüksek makamlardaki insanların vereceği kararlarla değişir. Ama bu tarz kuralların özellikle hastanelerde olmaması gerektiğini düşünüyorum."

Hikaye bugün çok dramatik bulunuyor. Bir yazar "Emine Hanım'a yapılan çok ayıp" diye yazmış. Bayan Uygur, hadisenin en çarpık boyutuna işaret etmiş: "Ya Başbakan hasta olsa ve GATA'ya yatırılsa, eşine müsaade edilmeyecek miydi?" Bir şey daha söylemiş bayan Uygur: "Bizim kızlarımız başörtülü olsaydı ziyarete alınmayacak mıydı?"

Bunlar çarpıcı sorular tabii.

Ama düşünün bakalım, hafızalarınızı yoklayın bir, bu "ayıp" tanımlaması, dünlerde de söylenmiş miydi?

Dünlerde, yani 12 Eylül ve 28 Şubat fırtınasının ortalığı kasıp kavurduğu, iç tehdit-iç düşman değerlendirmelerinin, irtica söylevlerinin alıp başını gittiği günlerde de "ayıp"lar "ayıp" mıydı?

Neler yaşadı bu ülke?

Hâlâ neler yaşıyor?

Bugün 30 Ağustos olsa ve TSK adına bir resepsiyon düzenlense, Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı ve milletvekilleri, eşleri ile oraya davet edilirler mi, davet edilseler dahi giderler mi?

Gitmezler. Niye? Maraza çıkmasın diye... Belki davet edilmezler.

Meclis Başkanı, 23 Nisan'da iki ayrı resepsiyon düzenler, biri askerlerin katılacağı ve eşsiz olanlar diğeri herkesin katılacağı ve eşli gelinebilenler...

Eşli gelinebilenler, "asker ambargosu" taşımayanlardır. "Asker ambargosu" da, maalesef onların "türban", vatandaşın "başörtüsü" dediği şeyle alakalıdır.

Türkiye bunu yaşamıştır.

Orduevinde yapılan düğüne katılamayan ve dışarıda yağmur altında ıslanan anneler, hala ve teyzeler gerçeğini yaşamıştır Türkiye...

Eşi başörtülü olduğu için ordudan ihraç edilen madalyalı subaylar gerçeğini yaşamıştır Türkiye...

Ben de, askerdeki kayınbiraderimin ziyaretinde, başörtülü eşinin nizamiyeden içeri alınmaması gerçeğine bizzat tanık oldum.

O zaman bir kısım çevrede "ayıp" sayılmazdı bunlar. "Askerin kanunu, uyacaksın" denilirdi.

Hâlâ, ordudan ihraçlara şerh konduğu için Başbakan'ı ve MS Bakanı'nı zıpkınlayanlar sıra sıra dizilmeye devam ediyor olsa da, hâlâ başörtüsü yasağı ülke çapında uygulanıyor olsa da, hiç olmazsa Başbakan'ın eşinin hasta ziyaret edememesinin "ayıp" sayıldığı günlere geldik.

Bu noktaya gelişte de, asker adına yapılan kimi çarpık işlerin medya ortamına taşınmış olmasının etkisi var.

Bir gün gelecek, bugün savunulan başka şeyler de "ayıp" diye nitelenecek, bundan hiçbir kuşkum yok. Ama Türkiye zaman kaybediyor. Taa, Erbakan Başbakan olduğunda bir 30 Ağustos resepsiyonu arifesinde yazmıştım, "Eşinizle gidin o resepsiyona, bakalım sizi içeri alacaklar mı" diye... Almazlar mıydı? Almazlardı ve çıngar çıkardı. Dün, Başbakan'ın eşi GATA'da hasta ziyaret etmekten işte bu yüzden vazgeçmişti. En insani dileklerin üzerine postalla basılmıştı.

Bunlar yaşadığımız ve maalesef asker adına yapılmış saçmalıklardır ve bir an önce bunlardan kurtulmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi