CHP’ye lüzum yok, MHP var!
Bahçeli, Baykal’ın amcaoğludur... Böyle dedim diye işitmediğim küfür, almadığım tehdit kalmadı.
Bir “durum saptaması”ydı alt tarafı.
Bir yorumdu.
Parlamentodaki son hallerini görüyoruz... MHP-CHP dayanışmasına ilişkin çok güzel fotoğraflar veriyorlar. Haklarında, “Bir CHP-MHP koalisyonu olsa...” bile dedirtiyorlar.
Bunda kızacak ne var?
Sadece “muhalefet ortaklığıyla” açıklanabilecek bir dayanışma resmi değil bu. Daha köklü bir ortaklığın ipuçlarını veriyorlar sanki.
Nasıl mı?
Daha önce de yazmıştım, küçük bir özet geçerek meramımı anlatmaya çalışayım.
Türkiye’de “kurumsal” hüviyet gösteren iki parti var. Biri, “27 Mayıs ayrışması”nın ürünü olarak doğdu, “milliyetçi” özellikler gösteren sağ-muhafazakâr seçmen tabanına oturdu.
Diğerinin tarihi daha eskilere, Cumhuriyet’in kuruluşuna filan gidiyor... Daha kentli, daha “kozmopolit”, denilebilirse daha “çağdaş” özellikler gösteren bir parti.
Kurumsallıklarını, yönetim başarısına değil, İttihat ve Terakki’nin devamı olmalarına borçlular...
Biri İttihat ve Terakki’nin “sağ” kanadını, diğeri (herhalde zevahiri kurtarmak için) “sol” kanadını temsil ediyor.
Bunun böyle olduğunu, vaktiyle TBMM’de başkanlık yapmış bulunan Ömer İzgi isimli MHP’li şahıs da itiraf etmişti: “CHP’nin baraj altında kalması mühim değil, parlamentoda biz varız ya...”
Her şeyi sündürmeye meraklı bazı “iyi niyetli” insanlar, İzgi’nin dikkat çektiği “benzerliğin” konjonktürel bir duruma işaret ettiğini ileri sürmüştü ama, öyle değildi.
MHP’li arkadaş bir “durum”dan değil, düpedüz akrabalıktan, daha doğrusu “genetik ortaklık”tan söz ediyordu. “Biz aynıyız” demeye getiriyordu.
Gerçekten de aynılar...
Bu aynılığa (yani benzerliğe) “Sosyalist Enternasyonal” de sıklıkla vurgu yapıyor. Hatta, birliğin Alman temsilcileri, muhterem Onur Öymen’i kızdırmak pahasına, “özgürlükçü” olması beklenen CHP\'nin bazı konularda MHP\'den daha “tutucu” bir görüntü verdiğini, bu gidişle üyelik anlaşmasının askıya alınabileceğini filan söylüyorlar. Kimsenin gözünden de kaçmıyor gördüğünüz gibi...
İşte size, “genetik ortaklığa” işaret eden canlı ve kanlı örnekler.
Solcu ve demokrat olan CHP’nin, bazı konularda MHP’den hiç farkı yok:
İki parti de “özgürlüklere” karşı gardını almış durumda...
İkisi de demokratikleşmeye ve serbest piyasa ekonomisine kuşkuyla bakıyor...
İkisi de “statükonun muhafazasından” yana...
İkisi de AB karşıtı...
İkisi de sapına kadar milliyetçi...
İkisi de her türlü açılıma karşı...
Darbeler, muhtıralar, eylem planları ikisinin de umurunda değil.
İkisinin de mitinglerinde artık “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atılıyor.
İkisi de “mış gibi” yapıyor.
Biri “muhafazakârmış gibi”, diğeri “sosyal demokratmış gibi” yapıyor...
Birinin Kemal Anadol’u var, diğerinin Oktay Vural’ı var. İkisi de Ruhat Mengi’nin daimi konuğu.
Peki, kötü bir şey mi bu?
Hayır.
Madem olası bir “CHP-MHP koalisyonu” gündemdeymiş, herkes ait olduğu yeri bilsin diye yazıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.