Bahira’dan süzülen yaş
Her seyahat bir hafıza tazelemesidir.
Ürdün’den Suriye’ye geçişte ilk hedefimiz, Busra. Roma devrinden, Selçuklulardan ve Eyyübilerden önemli umran eserlerinin bulunduğu eskinin büyük şehrini bu özelliklerinden ötürü değil, sırf bir hatırayı yâd kastıyla bilhassa ziyaret etmek istiyoruz.
Nurullah Genç’in çok sevilen Yağmur şiirinde Busra değilse de, Busra ile ilgili bir isim geçiyor:
¥
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
¥
Busra ve Bahira.
Peygamber Efendimizle ilgili bir çocukluk hâtırasının peşindeyiz.
Amcası Ebu Talib, ticari bir seferinde Hz. Muhammed’i yanına aldığında 12 yaşındaydı. İşte bu seyahat, bu harikulade çocuğun fevkaladeliğinin tebarüz ettiği bir sefer oldu. Kervan, o zamanların ticaret yollarının kesişme merkezlerinden olan Busra’da konakladı. Bu şehirde yaşayan bilge Rahip Bahira kitabındaki müjdeden haberdar olarak ufukları kolluyor, Mekke kervanları bu yüzden onun ilgisini çekiyordu.
İşte yine bir Mekke kervanı; alçak ve küçük bir bulut onları gölgelemek istercesine hareket ediyor. Kervan konaklamak için durunca bulut da duruyor.
Bu olağanüstülüğe şahid olan Bahira, kervan ahalisini yemeğe davet etti. Kafile manastıra geldi, develerin ve yüklerin yanında gözcü olarak küçük Muhammed’i bırakmışlardı. Bahira “Kureyşliler! Herkesin geldiğinden emin misiniz?” diye sordu. Develerin ve yüklerin başında en küçük yolcu bir erkek çocuktan başka kimse kalmamıştı. Bahira onu da getirmelerini istedi.
Kafile yemekteyken, Bahira’nın bakışları bu küçük yolcunun üstündeydi. Yemekten sonra Rahip bu genç misafirle yakından ilgilendi. Sırtındaki iki kürek kemiği arasında peygamberlik mührü gördü. Ebu Talib’e çocukla akrabalık derecesini sordu. Ebu Talib oğlu olduğunu söyledi. Rahip, “bu çocuk oğlunuz değil, bu çocuğun babası sağ olamaz” dedi. Ebu Talib kardeşinin oğlu olduğunu, babasının annesi ona hamileyken öldüğünü söyledi. Bahira, “Kardeşinin oğlunu memleketine geri götür ve onu yahudilerden koru. Çünkü benim bildiğimi onlar da bilirler ve o yüzden ona zarar verirler!” dedi.
Busra artık küçük bir kasaba. Ondaki tarihî kalıntılar, eski şaşalı günleri ilân ediyor. Peygamber efendimizin çöken develere bekçilik ettiği yere bir cami yapılmış. Camiin alçak kapısından eğilerek girilebiliyor. Bahira’nın kilisesi de hâlâ ayakta. Busra’nın çocukları cıvıl cıvıl kafilemizi hiç yalnız bırakmıyor.
¥
Son seyahatimizde daimi okuyucularımızla beraber olma fırsatı bulduk. Vakit gazetesini kuruluşundan beri sürekli okuyanlar yanında, ilk kitabımızın yayınlandığı yıllardan itibaren kitaplarımızı takip eden ve aynı zamanda gazetenin okuyucuları arasında bulunan Türkiye’nin çeşitli yerlerinden katılan vefakâr bir okur kafilesi.
Çankırı’dan katılan Ethem Darende’ye Batılılaşma İhaneti’nin ilk baskılarından birini 1978’de imzalamışım. O zaman bir lise talebesi imiş. “Genç kardeşime” diye imzaladığım kitabı, 32 yıl sonra bir yol hatırası olarak yeniden imzaladım.
Gezi programı o kadar yoğun ve zaman o kadar az ki, bazı yerlerden vazgeçmek veya çok kısa süre ile yetinmek gerekiyor. Denilebilir ki, seyahatin büyük bir bölümü yolda geçiyor. Diğer otobüsün misafiri Ekrem Kızıltaş’la dahi ancak küçük molalarda birkaç kelâm edebildik.
Elbette anlatacak çok şey var. Seyahat intibalarımın bir kısmını okuyucularımla paylaştım, şikâyetlerimi de turu düzenleyen ilgililere ileteceğim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.