Çat kapı Kemal
Söylemesi ayıptır, kendimi “sosyal demokrat” tezlere daha yakın buluyorum... Batı ülkelerinden birinde yaşasaydım, oyumu mutlaka sol partilerden birine verirdim.
Gurbetçilerimiz de öyle yapıyor.
Dışarıda sol partilere oy veriyorlar.
İçeride tercihleri değişiyor.
Piyasada mebzul miktar “sol” ve “sosyal demokrat” yapı varken, inadına gidip oylarını, “dinci”, “muhafazakâr”, düpedüz “gerici” sayılan partilere veriyorlar.
Neden?
Salak mı bunlar?
Neden muhafazakâr düşünce etrafında örgütlenmiş ve “statüko”yu korumaları beklenen “gerici” partilere koşuyorlar da, kendileri lehine “durum” yaratacak ve devletin “sosyal” yönünü hatırlatacak partilerden köşe bucak kaçıyorlar?
Neden mi?
Ezberlerindeki “sol” görünürlükle karşılaşamıyorlar da, ondan.
Kendilerini “sol” diye yutturan partilerin “hak”la, “hukuk”la, “emek”le bir alakaları olmadığını görüyorlar da, ondan.
Demokratlığın lafta kaldığını, “sosyallik” denen şeyin de “süs” değeri taşıdığını fark ediyorlar da, ondan.
Hadi daha açık konuşalım:
Biricik sosyal demokrat partimiz CHP, bildiğimiz tanıdığımız anlamda bir sol parti değildir.
Bir rejim partisidir.
Kurumsal başarısını da buna borçludur.
Siyasete müdahaleyi alışkanlık haline getirmiş silahlı odaklar, aynı zamanda, CHP’nin “kurumsallığını” teminle görevli saymışlardır kendilerini...
Muarız yapılar Serbest Cumhuriyet Fırkası, Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP, DYP, AK Parti etiketleri altında, sürekli isim ve kılık değiştirirken, CHP ismini ve mevcudiyetini korumuştur.
Bunun böyle olduğunu halk bilmez mi?
Dışarıda sol partilere, içeride sağ partilere meyleden gurbetçilerimiz bilmez mi?
Kendilerini “sosyalist” ve “sol önder”
diye yutturan resmî hizmete memur siyasetçilerimiz bilmez mi?
Herkesin bildiği şeyi elbette Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor.
Bunu bildiği için, geçtiğimiz günlerde, Ankara’nın Altındağ semtinde, bir gecekondu evine “çat kapı” ziyarette bulundu. Partisini anlattı. “CHP olarak fakir fukaradan yana olduklarını” söyledi. “İşsizliğin” altını çizdi... Emeğin önemini hatırlattı, filan...
Bence çok iyi yaptı...
Gerçi “dinci” ve “gerici” rakipleri her gün gecekondu semtindeydi, Kılıçdaroğlu’nun aklı başına 7 yıl sonra gelmişti ama, bu kadar “geç intikal” kadı kızında da olurdu.
Hep böyle olmalıydı.
Her şey rejim sorunlarından ibaret değildi.
Laiklik kadar, halkın yoksulluğu da önemliydi...
Fakat, o da ne!
Biz burada, “CHP nihayet sol bir parti olduğunu hatırlıyor, nihayet emeğin önemini kavrıyor, nihayet fakir fukaradan yana oluyor” diye sevinirken, gecekondu ziyareti, moda tabirle “fake” çıkmasın mı?
Meğer ziyaret “çat kapı” değilmiş.
Bir mizansenmiş...
Ev sahibi de herhangi bir “fukara” değil, CHP Ankara milletvekili Zekeriya Akıncı’nın akrabasıymış.
Düşünebiliyor musunuz?
Bir sosyal demokrat siyasetçi, ilk kez bir gecekondu muhitine gidiyor, ilk kez bir gecekondu evine “çat kapı” ziyaret yapıyor, gazeteler günlerce bu mühim havadisi yazıyor, ama olay “çakma” çıkıyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Şimdi, “Bunlar, bu kafayla 2047 seçimlerini de kaybeder” diyeceğim, kızacaksınız... “Yandaş, iktidar yalakası, liboş, vatan haini, bilmem ne” diyeceksiniz.
Bir şey demiyorum.
Malzeme ortada... Hayrını görün...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.