Alevilik mi, yeni bir din ihdası mı?
Alevi çalıştay’larının 8. ve sonuncusu da yapıldı. Mutabakat sağlanan konularla ilgili düzenlemeleri önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Kimse kimsenin inancına müdahale edemez. Zorla iman, iman değil münafıklıktır.
Dolayısıyla kim kendisini nasıl görüyorsa öyle hareket etmeli, öyle yaşamalıdır.
Ben, Aleviliğin İslam çerçevesi içinde bir duyuş ve hissediş biçimi olduğuna inananlardanım. Böyle inanmak Alevilikle ilgili talepleri de bu perspektiften değerlendirmemi gerektiriyor. Gönlüm Aleviliği yavaş yavaş İslam çerçevesinin dışına çıkarmak isteyenlerin oyununa gelmemekten yana.
Bugün çeşitli derneklerde toplanmış Alevilikle de sunilikle de, dinle de alakası olmayan bir sürü insan var. Bunların çoğu alevi derneklerinde faaliyet gösteriyor. Kiminin Aleviliği Marksizmle karışmış bir bulamaç, kiminin din karşıtı bir solculuk, kiminin tam bir inançsızlık. Alevi toplumunu –Alevilik- adı altında bu dernekler vasıtasıyla planlı bir şekilde din dışı bir noktaya götürüyorlar.
Bir de politize olmuş bu derneklerin dışında kalan büyük bir alevi topluluğu var. Bu kesim alevi geleneklerine bağlı,inançlarının icaplarını yerine getiren, alevi istismarcılarının peşinde gitmeyen mütedeyyin insanlardan oluşuyor.Bu farklı Alevilikler arasında ortak bir buluşma noktası bulmak çok zor. Çünkü bir uçta İslam inancına sımsıkı bağlı olanlar, öçteki uçta Aleviliği İslam’ın karşısına oturtanlar var. Problem de buradan çıkıyor. Bazı alevi grupları sadece kendi hayatlarını değil, herkesin hayatını kendi inançlarına göre tanzim etmek istiyor. Söz gelimi, nüfus cüzdanlarında Aleviliğin yazılmasını istemek başka şey, din hanesinin kaldırılmasını istemek başka şeydir. İlk öğretimde Din kültürü müfredatına Alevilikle ilgili bilgilerin konulmasını istemek ayrı şey, din dersinin tamamen kaldırılmasını istemek ayrı şeydir. Din derslerinin tamamen kaldırılmasını istemek, din derslerinin devamından yana olanların hayatına da müdahaledir.
Bence Alevi çalıştaylarında ilk tartışılması gereken konu, Aleviliğin niçin İslam’ın karşısında, onun zıttı bir inanç biçimi haline getirilmek istendiği veya toplumda niçin böyle bir algının oluşmaya başladığı konusudur. Gittikçe Alevilikle ilgili İslam karşıtlığı olduğuna dair bir algı oluşuyor. Farklı bir inanç biçimine mensup olmaktan ayrı bir şeydir bu. İslam’dan farklı bir inanca sahip olmakla, İslam’ın karşısında bir inanç biçimine sahip olmak aynı şey değildir. İki toplum arasındaki gerilimlerin şiddetini gelecekte tayin edecek olan husus da, bu algı biçiminin değişmesi veya derinleşmesine bağlıdır. Cemevlerinin ibadethane sayılmasını da aynı bağlamda değerlendirmek mümkündür. Her dinin ibadethanesi bellidir. Dinler arasındaki farkın altını çizen hususlardan biri de ibadethanelerinin farklılığıdır. Cemevini Alevilerin ibadethanesi haline getirmek, Aleviliği İslam dışı ayrı bir din olarak kabul etmekle mümkündür. Dinde ikilik olmaz. İslam hem inançta hem toplum hayatında tevhitçidir. Farklı ibadethanelere sahip olup, aynı dine mensup olmak mümkün değildir. Nitekim birkaç hafta önce TRT'de bir tartışma programına çıkan Su Tv genel yayın müdürü de “Alevilikte cemevi diye bir şey yoktur. Bu 90'lı yıllardan sonra Alevilerle sunileri ayrıştırıp, çatıştırmak için yaygınlaştırıldı” mealinde şeyler söylemişti.
Alevi çalıştaylarının sonuçlarının iyi hesaplanması gerekiyor. Hedef alevi duyuş biçiminin önünü açmaksa, önce gerçek Aleviliğin ne olduğu ortaya çıkarılmalı, sonra da ayrıntılardaki farklar üzerine yeni bir din ihdas etmek isteyenlere meydan vermeden mesele çözülmelidir. Aksi takdirde bugünkünden daha büyük sorunlarla karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Şimdi Aleviler bir yol ayırımındadır, bazı alevi derneklerinin dayattığı İslam’dan ayrı Alevilikle de alakası kalmamış yeni bir din mi, yoksa küçük duyuş farklarını koruyup, yaşatmak şartıyla, İslam dairesi içinde bir Alevilik mi? Karar alevi vatandaşlarımızındır.