Ergenekon’un Abdullah Gül hesabı

Ergenekon’un Abdullah Gül hesabı

Aslında bu mevzuyu zihnimde kapatmıştım. Araftakiler, Ergenekon taifesi, Akşam’daki Gay Kulübü ve uzantıları, sanal tasnif yoluyla Çankaya ve Başbakanlık arasında suni kriz yaratınca bir iki kelam daha farz oldu.

Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya’ya oturduktan sonra ilk eleştirim, rektör atamalarına ilişkindi. Sezer benzetmesini de ilk kez o zaman yaptım. Dedim ki; Sezer, sandık iradesi doğrultusunda atama yapmadığı için hep kızdık. Sayın Gül de aynısını yapıyor, oylara pek bakmıyor.

O zaman, Gül’ün Sezer’den ne farkı var? Benim düşüncemdeki hoca rektör olarak atandığı zaman iyi, aksi olursa anti demokratik demek mi gerekir?

Öneride bulundum. Cumhurbaşkanları, rektör atamalarından çekilsin. Üniversitelerde en çok oyu kim alıyorsa, rektörlük koltuğuna o otursun.

Ne Cumhurbaşkanı ne Cumhurbaşkanının arkadaşı tepki gösterdi. Kimse de hükümetle ilişkilendirmedi.

Fehmi Koru, “Erdoğan Obama gibi geldi Bush gibi oldu” dediği zaman, yanılma ihtimalini dikkate almaksızın Çankaya ile irtibat kurmadığımız gibi...

Hükümete ağır eleştiriler yönelttiğim anlar da oldu. AK Parti hakkında kapatma davasının açıldığı 14 Mart 2008 günü yazımın başlığı “AK Parti’ye uyarı” başlığını taşıyordu.

Yakın zamanda Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal hakkındaki yazılarımdan dolayı AK Parti içinde tepki gösterenler oldu.

TCK’da değişiklik yaparak basın cezalarının arttırılması girişimi karşısında “hükümeti halka şikayet ederim” dedim. Yetmedi, “Pınarhisar’daki Tayyip Bey’i arıyorum” diye çıkıştım. İlk karşılaşmamızda Başbakan, “Bizi çok üzdün” dedi, ama boykota kalkışmadı, hatta basın özgürlüğünü engelleyen TCK’daki değişiklik konusunda müjde verdi.

Maalesef, Ergenekon sürecindeki aktif tavrımdan dolayı bize karşı düşmanca pozisyon alanlar, yazdıklarımı etkisizleştirmek, hırpalamak ve dövmek için her fırsatı kollamaya başladılar.

Eski YSK Başkanı Muammer Aydın’la röportaj yaptım, Can Ataklı, “YSK Başkanı neden yandaş medyaya konuşuyor” diye yazdı. Haber kaynaklarımızı bile ürkütmeye çalıştılar.

Emniyet içindeki ekipleşmeden dem vurdum, Yeni Şafak’ta Kürşat Bumin, beni başbakana şikayet etti, “Şu adamı tekzip edin” dedi.

Son olarak Cumhurbaşkanı Gül’ün “Yeni Anayasa fırsatı kaçtı” sözünü eleştirdim, kıyamet koptu.

Ergenekon taifesi ve Akşam’ın Gay Kulubü mensuplarının internet ortamında cirit attığı haber odasında, daha önce emniyet yazılarımdan dolayı bana küfredip Beşir Atalay’a destek verenler, bir de baktık son tartışmada Abdullah Gül’ün yanındalar.

Ertuğrul Özkök’ün 4 başörtülü yazara sahip çıkması gibi...

Akıllarınca eleştirilenlere destek verip Ahmet Hakan örneğinde olduğu gibi saflara yeni “eleman” kazandırma gayretindeler. Muhtemeldir, Tayyip Erdoğan’ı bu şekilde yalnızlaştırabileceklerini sanıyorlar.

Umarım, Ergenekon taifesinin desteği, Gül’ü yaralamıştır. Ben kendi adıma, hisseme düşeni aldım. Artık şunu bilsinler, dolaylı da olsa Ergenekoncuları sevindirmeyeceğim.

Gül yeniden aday olmalı

21 Ekim 2007 tarihindeki cumhurbaşkanının halk tarafından seçimini öngören anayasa değişikliğine ilişkin referandumdan birkaç gün önce Kanal 24’de ağırladığımız Başbakan Erdoğan’la program sonrası süreci konuştuk.

Sohbet sırasında anayasa paketi referandumda kabul edilirse, yeni Cumhurbaşkanı seçilmiş Abdullah Gül’ün görev süresinin 5 yıl mı yoksa 7 yıl mı olacağı sorusu da gündeme geldi.

Başbakan, kişisel kanaatinin “7 yıl” olduğunu söyledi. Bu durumda Gül, 2014 yılına kadar köşkte kalacaktı.

Bazı hukukçuların referandumdan sonra Gül’ün görev süresinin 5 yıla ineceği görüşünde olduğunu aktardım. Ancak Erdoğan ısrarlıydı.

O ısrardan anladığım kadarıyla, bu değişiklik planlanırken Gül’ün 2014 yılına kadar Çankaya’da kalacağı varsayılıyordu.

Görev süresi 7 yıl olursa Çankaya 2014 yılında boşalacak ve Gül bir daha aday olamayacak. 5 yıl olursa 2012 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecek, Gül’e ikinci kez aday olma ihtimali doğacak.
AK Parti’de farklı görüşler var. TBMM eski Başkanı Köksal Toptan, “5 yıl” diyenlerden. Ağırlıklı görüş, “7 yıl” tezinde.

7 yıl olursa sorunun nasıl çözüleceği belli. “5 yıl” kararı çıkarsa, tartışma konusu, Gül’ün yeniden adaylığıdır.

Gül yeniden aday olur mu, bilemem. Daha önce iki kez yazdım, son tartışmaları dikkate alarak yeniden yazayım. Eğer Gül, yeniden aday olmak isterse hakkıdır, olmalıdır.

Kişisel kanaatim de aday olması gerektiği yönündedir.

Haydi aklı evveller, şimdi “şucu” veya “bucu” diye tasnif yapın da göreyim...

İlber Paşa ve konukları

Talat Bey, Postane’de sıradan bir memurdu. İttihat ve Terakki’yi kuranlar arasında yer aldı, birden oldu Talat Paşa... Eski devirlerde “paşalık” unvanı için sadece harbiye mezunu olmak gerekmiyordu.

Şimdi durum değişti. Lakin, Prof. Dr. İlber Ortaylı, bizim gönlümüzün paşası! Prof. Dr. Mümtazer Türköne, “Hocamdır, has adamdır” dediği için “Darbe” önermesine ucundan tepki gösterip geçtik!

İlk kez Genelkurmay Karargahı’ndaki Kazım Karabekir konferansında oturum başkanlığı yaparken yakından gördüğüm hocamın son zamanlarda Topkapı’daki makamında ilginç konukları oluyormuş.

Duydum ki, geçenlerde makamına iki emekli orgeneral gelmiş. Birinin Ergin Saygun, diğerinin Çetin Doğan olduğu söylendi. İsimlerini duyunca hemen aklıma Hudson ve Balyoz geldi, ürktüm.

Belki yanılıyor da olabilirim. Doğrusunu hocamız açıklarsa memnun olurum. Bu sütun, paşamıza açıktır. İstemezse, açıklamayı, Çetin paşamızın hızlı savunucusu genç oğlana da verebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi