Özden Paşa haksız mı?
Çankaya’daki üçlü zirvenin yankıları sürüyor. Zirveyi tartışılır kılan en önemli etken, Balyoz Operasyonu’nda tutuklama kararının verileceği güne denk gelmesidir.
Kişisel olarak, tüm yanlış yanlarına rağmen bu zirvenin yararına inanan biriyim. Bardağı dolu tarafından görmek gerektiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı, Erdoğan ve Başbuğ’u bir araya getirerek tansiyonun düşmesini ve piyasaların rahatlamasını sağladı.
Kişisel kanaatim bu yönde olsa da toplumdaki algılanma biçimi tam aksi istikamettedir. Farklı siyasal düşünceye sahip toplumun değişik kesimlerindeki genel algı, bir dizi olumsuzluğu kendi içinde barındırmaktadır.
Bazen algılar, gerçeklerin önüne geçer. O nedenle ülkeyi yönetenlerin doğru politikaları doğru yer ve zamanda hayata geçirmeleri önem kazanır.
Gelin, zirveyi, öncesinde yaşanan hadiselerle birlikte hatırlayalım.
Balyoz Darbe Planı çerçevesinde operasyon başladı, aralarında generallerin de yer aldığı 49 subay gözaltına alındı.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, hiçbir davet olmadığı halde durumdan vazife çıkarıp Genelkurmay’a koştu.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, tüm orgeneral ve oramiralleri karargahta toplayarak Or Zirvesi yaptı, bildiri yayınlamadı ama “toplandık” diye kamuoyuna duyurdu.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanını Çankaya’da birlikte görüşmeye davet etti.
Taraflar Çankaya yolundayken Erdek’te bir astsubay parola rezaleti yüzünden tutuklandı, asıl sorumlulara dokunulmadı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, sürpriz şekilde suskunluğunu bozarak AK Parti hakkında henüz soruşturma açılmadığını, inceleme safhasında olduğunu bildirdi.
Derken Çankaya’da üçlü zirve başladı, fotoğraflar anında medyaya servis edildi.
İstanbul’da Orgeneraller İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Ergin Saygun Serbest bırakıldı. Çetin Doğan, diğer komutanlarla birlikte tutuklandı.
Başbakan, gergin saatlerin faturasını gazetecilere çıkardı, patronlara çağrı yaptı.
Sonra?
Taraflı, tarafsız neredeyse herkesin kafası karıştı. Şu sorulara cevap aranıyor:
-Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Başbakana bağlı bir bürokratken ayrı kuvvetleri temsil ediyormuş gibi ellerinde çantalarla aynı fotoğraf karesine neden yerleştirdi?
-Erdoğan, yürütmenin başı, ya Başbuğ?
-Asker, 5. kuvvet mi?
-Başbakan, Balyoz tutuklamalarına tepki gösteren Başbuğ’un muhatabı olmadığı halde taraf gibi karşısına neden oturdu?
-Cemil Çiçek, neden karargaha koştu?
-Karargahtan ayrıldıktan sonra Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’la ne görüştü?
-3 komutanın serbest bırakılmasını Başbuğ mu istedi?
-Başbuğ, Çetin Doğan’ı teslim mi etti?
-Yargıda devam eden operasyon sürecini hükümet ve asker neden görüşür?
Aslında soru daha çok. İyi niyetle yola çıkılmış olsa bile yargıda çok önemli bir operasyon sürerken orgeneral ve oramiralleri toplayıp “rahatsızlık” bildirisi açıklayan Genelkurmay Başkanı ile masaya oturulduğunda, bu soruların muhatabı olunacağı hesaba katılmalıdır.
Eğer yanlışa fatura kesilecekse, adres, köşeler olmaz.
İnanmıyorsanız, sokağa çıkın, herhangi birini çevirip sorun, Çankaya Zirvesi ile Balyoz Operasyonu’ndaki tahliyeler arasında doğru ya da yanlış mutlaka bağ kuracaktır.
Serbest bırakılan Özden Örnek Paşa bile şaşkın, “amirallerim tutuklanırken ben neden bırakıldım” diyor.
Sahi neden?
Bu komutanların kaçma ihtimali yok da diğerlerinin var mı? Bunlar neden serbest, diğerleri neden tutuklandı? Veya tersi...
Telefona sarılmaya veya kurye göndermeye ne hacet var? O fotoğraf bile başlı başına mesaj değeri taşımaz mı?
Evet, tansiyon düştü ama adalet duygusu zedelendi.