Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Cunta nihayet Çiçek açtı...

Cunta nihayet Çiçek açtı...

Millete ve demokrasiye ihanet belgesinin altındaki imzanın, Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunu, nihayet Genelkurmay da kabul etti. Bu kabul, pek çok yönden askerî vesayet rejiminin surundaki en büyük gediktir.

Bu, statüko ile demokrasiden yana olanların mücadelesinde, bir havlu atmadır. "Buraya kadar" demektir. Bir dönüm noktasıdır. Ancak, bundan şu asla anlaşılmasın; asker içinde, yüksek yargıda, medyada, cuntacı barolardaki direniş sona erecektir. Ermeyecektir. Daha yolumuz var. Ama bu yol, demokrasi hedefinden geriye dönüşün olmadığı yoldur.

Şimdi alternatif medya ne güzel hatırlatıyor; ıslak imza tartışmalarında Genelkurmay Başkanı nasıl da "kâğıt parçası" deyivermişti. Baykal, nasıl da üstüne atlamış; "AK Parti, muhaliflerini sindirmek için belge uyduruyor." diye kasılmıştı. Hele o "medyada kullanılacaklar" listesinde yer alanların önde gidenleri, nasıl da, ama nasıl da kabalaşmıştı.

Şimdi... Ben sadece bir kişiden duydum; "bizi galiba kullanıyorlar" diyebilme insafını. Kullanılmak; vicdanı, onuru, karakteri, duruşu olanların ancak hatırlayabildiği bir pişmanlık ifadesidir. Ama "vazifeli" olanlar, bu vicdan sızısını hiç duymayacaklar, emin olunuz. Çünkü görevlerini yaptıklarına inanıyorlar. Pişkinliğin de bir derecesi olur diye düşünüyorsanız, bunlarda o yok. Boşuna beklemeyin, yüzleri asla kızarmayacak...

Bunların görevleri, elinde kan bulunan cuntacılara arka çıkmaktır. Ben onun için; "Cuntacılar vicdansızdır, onları destekleyen, korumaya çalışan, arka çıkanlar da en az onlar kadar vicdansızdır." dedim.

Çünkü o darbe planlarında, o Balyoz'larda, o Kafes'lerde, o AK Parti'yi ve Gülen cemaatini bitirme planlarında, masumları katletme var. Sünni-Alevi çatışmasının, Türk-Kürt çatışmasının, laik-dindar çatışmasının kanlı senaryoları var. Tıpkı daha önce; Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, Bingöl'de, Başbağlar'da yaptıkları gibi. Tıpkı Danıştay saldırısında yaptıkları gibi...

Bunca yaşananlara rağmen, Abdi İpekçi'nin, Uğur Mumcu'nun evlatlarının, Doğan Öz'ün, Çetin Emeç'in eşlerinin; "dilimiz varmadı, devlete laf söyleyemedik, 'dinciler yaptı' demeyi tercih ettik" feryatlarına rağmen, o medya mahallesinin vazifelileri, kenarda köşelerde siperlerinde kalabildiler... Amma, şimdi iş değişecek. Genelkurmay'ın ıslak imza kabulü, şimdi onların defterini dürecek. Kullanıldıklarını kabul etmeyerek, cuntacıların, rıhtımda batmakta olan kanlı, paslı statüko gemisine binmeye devam edecekler. Belki de böylesi hayırdır. Birlikte batacaklar. Belli de olmaz. Belki de gemiyi önce onlar terk edecek...

Cuntacıların zehirli çiçekleri ise asla meyveye duramayacak. Çünkü o Çiçek Albay, Genelkurmay karargâhında o ihanet belgesine, imzayı tek başına atmadı. Ona emir veren daha yukarılarda birileri var. Biz onları da öğreneceğiz. Tıpkı, kanal kanal dolaşıp, bir zamanlar giydiği elbisenin onurunu hiç düşünmeden, yalan yere yeminler edenler gibi, yargı onları da çağıracak.

Askerî vesayet rejimi, sadece askerlerden ibaret değil. Bu sistem, Cumhuriyet ve demokrasi arkasına sığınırken, sivilleri, kurumları kullandı. Her darbe, kendi anayasasını boşuna yapmadı. Kendisini sağlama almak için kimleri kullandılarsa, kimler "kozmik adamlar" olmayı içlerine sindirdilerse, biz onları da öğreneceğiz. Mesela CHP içinde, MHP içinde, başka partilerde "kozmik siyasetçiler" var mı, onları da öğreneceğiz. Ne demişti eski Kara Kuvvetleri Komutanı e. Org. Kemal Yamak: "Ecevit, kendi partisindekileri biliyor mu acaba?" Evet, Sayın Baykal, biliyor mu acaba? Yoksa biliyor da, Genelkurmay kabul ettiği halde, "o da yetmez, kâğıtta Dursun Çiçek'in parmak izi var mı, sen asıl ona bakacaksın arkadaş" demesi ondan mı?

Limana dikkat edin: Satüko gemisi su alırken, demokrasi gemisi yanaşıyor. Onu karşılayalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi