Ah be Paşam!
HSYK ne kadar direnecek bilmiyorum ama, “Söz dinlemeyen paşalar” pes ettiler.. Göreceksiniz sonunda bunların bir kısmının “onbaşı bile olamayacak olanların paşa olduğu” tanımlaması kapsamında kaldıkları anlaşılacak, yargı kararı ile; tıpkı Erdil Paşa’nın er yapılması gibi. “Hurşit Tolon davası”ndan 2. Paşa da içeride: Çetin Doğan. 3.’sü Tuncer Kılıç tutuksuz yargılanıyor.. Keşke bize dava açacaklarına, akıllarını başlarına toplasalar, uyarıları dikkate alsalardı..
Ne inatçı adamlar bunlar. Büyük bir kısmı emekli olan 312 general hâlâ davalarından vazgeçmiyorlar.. Örgüt gibi davranıyorlar.. O zaman da mahkeme giderleri örtülü ödenekten karşılanmış.. Sadece Özkök Paşa bu kervana katılmamış.. Emekli olanların bazıları milletvekili filan oldu ama, korkularından mıdır nedir, kimse “Ben artık bu oyundan çekiliyorum” demiyor.. Ama bu saatten sonra devam etsinler, bize daha fazla bir zarar verecekleri yok, kendileri zarar görürler.. Tarihe not düşeriz biz de bunları. “Bir zamanlar Türkiye’de bunlar da oldu” deriz.. Devam edin paşalar..
Bilmiyorum, belki de emir komuta zinciri içinde başlatılan bir iş için yine birilerinin emir vermesi gerekiyordur..
Başbuğ Paşa’ya iş düşüyor!. Şunun şurasında Ağustos’a ne kaldı. Halkla inatlaşılmaz.. Hadi paşam, sonlandır şu davayı, en azından kendi adını çek.. Mesela Muğlalı’nın adını sil kışla kapısından. Sembolik bir değeri var bunun.. Doğru yönde ileri doğru küçük bir adım.. Askerlik süresinin kısaltılabileceğini söyle mesela.. Vicdani ret konusunu düşünmemiz lazım filan de.. Bakın hava o zaman nasıl yumuşayacak.. Madem AB’ye gireceksiniz, niye hem evet, sonra da hayır diyorsunuz ki! Genelkurmay Başkanı’nın araksında duran bir Savunma Bakanı olmaz. Bu TSK’yı da devleti de yüceltmez. Bu durum sadece yarı askeri bir rejim görüntüsü verir, o kadar..
Son paşalar toplantısında ortaya çıkan gerçek, TSK içindeki orgeneral düzeyindeki bir çok ismin bu olanlara karşı çıktığını, 3. Ordu komutanı gibilerin yalnız kaldığını gösteriyor..
Canım HSYK’am benim! Artık direnmenizin bir anlamı kalmadı.. TBB de, İB de, AYM de, YCBS de, Danıştay da, Yargıtay da bu gerçeği görmek zorunda artık..
Hep arkanıza bakmayın, biraz da önünüze bakın!. Arkanızda sizi koruyacak bir silahlı güç yok.. Rejim müdafii kurşun asker olmaktan da vazgeçin, adına karar verdiğinizi yazdığınız millete bakın.. Onun inanç, kültür, tarih, kimlik ve geleneğine bakın ve onlara güvenin.. “HAK”ka dönün yüzünüzü.. Doktordan korkan hasta çocuğa benziyorsunuz. Tehdit saydığınız şey, korumanız gereken, devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelini oluşturuyor olmasın sakın!
Bitti.
Zaten biteceği belli idi.. Bu işin geri dönüşü de yok.. Belli değil mi idi “haddinden fazla şiddetin gayedeki hikmeti yok etmeye başladığı”..
Onlar size, siz onlara güveniyordunuz..
Şu son yaşananlara bakın. Artık kimse ne Anayasa değişikliğini durdurabilir, ne de yargı reformunu.. Ne de TSK’nın idare içindeki yerinin ve organlarının yeniden düzenlenmesini durdurabilir..
Yazık değil mi, neydi o brifingler, darbe senaryoları, andıçlar! Bu ülkeyi de perişan ettiniz, milleti de. Kendinizi de zor durumda bıraktınız.. “Kötülükte yardımlaşmayın” denmedi mi? İşin daha vahim yanı bir de bunun öbür dünya tarafı.. Bekleyin, elbet bir gün mutlaka, hesaplar sorulacak. Ve orada hiçbir şey gizli kalmayacak.. Yani demem o ki, belgeler, gizli tanıklar ve internete düşen ses kayıtları ile sınırlı değil..
Koruduğunuzu sandığınız kişiler amma da uçmuş ha!
Bunları darbecilikten tutuklamasanız, aralarında en az bir düzine, uyuşturucu mübtelası çıkar ya hu!.. Kaçakçılıktan, uyuşturucudan girer bunların bazıları içeri. İlaç bağımlısı ya da gayri ahlaki ilişkiler (?!) içindeki adamlar bunların bir kısmı. Bir kısmı tedaviye muhtaç seviyede psikopat.. İş adamı, sanatçı, gazeteci, politikacı dedikleriniz de aynı durumda değil mi? Onların arasında da var bu tip adamlar.. Toplumun her kesiminde bu tür insanlar vardır ve olacaktır. Memleket bunların elinde ne hallere düştü.. Asıl sorun bunların olması değil, bunların sistem içinde yuvalandıkları halde himaye görmesi, üzerine gidilememesi. Yoksa Başbuğ, internete düşen ses kaydında, Kozmik oda ile ilgili konuşurken, on yıldır petrol kaçakçılığı yapan bir albaydan söz ediyor.. Ve bu adamların yükselişi engellenemiyor. Asıl sorun bu. Adam başörtülüye “Kene” diyor, “Acımayacaksınız” diyor.
Avrupa Parlamentosu eski üyesi Lord Kilclooney, “Türkiye’deki askeri vesayeti, kendi kendine zarar veren reklam kampanyası”na benzetti. Türkiye dışarıdan bakıldığında “Askeri vesayet rejimine tabi bir ülke” görüntüsü veriyor.. Bir de JÜRİSTOKRASİ manzarası var tabii..
Kilclooney’in bu benzetmesi düzeni koruduklarını sananlara ders olsun.. Farkında değilsiniz ama, bu tür davranışlarla korumaya çalıştığınız değere zarar veriyorsunuz..
Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, şu ağzı bozuk adama mı sahip çıkıyorsunuz şimdi yani? Türk ordusunun komutası böyle mi olmalı?.. Bu eli balyozlu adama hukuk sahip çıkabilir mi? Bu adamlar mı fikir babalarınız?.. Korumaya çalıştığınız düzen bu mu?
Bu adamı kim, nasıl, niçin bu mevkiye taşıdı ve Mehmetçiği bu adamların eline kim emanet etti.. Kim! Bu adamın, eşi-dostu, anne-babası, dayısı, amcası yok mu idi, bunu uyaracak.. Herkesi fişleyenler bu cinnet halinin hiç mi farkında değillerdi..
Artık Büyükanıt filan, televizyonlara çıkıp, üniversite anfilerinde öyle ahkam kesmeye kalkmasınlar. Yaraları depreşiyor insanların. Genç sivillerle genç subayları birbirine karıştırmayın..
“Kendisi himmete muhtaç adamlar”, memleket meselelerine çözüm bulmak için bir araya geliyormuş havasından çıkıp, geçmişte yedikleri haltların hesabını nasıl verecekler onu düşünsünler.. Hani, gölge etmesinler, kimsenin kendilerinden başka bir ihsan istediği yok..
Sahi, o Korgeneral rütbesindeki Metin Yavuz Yalçın ağzından çıkanı kulakları duyuyor mu dersiniz.. Bahçeli, Baykal ağzını açıp bir şey söylemedi bu adamın laflarına karşı..
Bu “Kene”ciler, yıllarca ordunun sırtına yapışıp millete kan kusturdular.. Bu adam bu kafa ile bu rütbeye nasıl ulaştı Allah (cc) aşkına. Bu hükümete, başbakana hakaretler eden subaylar, bu parola ve işaretleri nasıl yayınladılar böyle.
Vah memleketim vah!
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.