Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazıklar olsun!

Yazıklar olsun!

İşte “her şeyin bittiği” ve “zamanın durduğu” nokta bu..
Nasıl bir ruh hali bu böyle. Nasıl bir kin, öfke, korku, düşmanlık..
Bu adamlar mı “Allah Allah” diye cepheye koşacak Mehmetçiğe komutan edenler?.
Artık korkulacak değil, acınacak durumdalar.. Zavallı duruma düştüler.. Utanılacak bir durumla karşı karşıyayız..
CHP’nin avukatlığını yaptığı adamlar bunlar. HSYK’nın, AYM’nin, yüksek yargının korumaya çalıştığı kişiler bunlar..
“İrtica” ve “terör” yaygarasının arkasındaki gerçekler tek tek ortaya çıkıyor..
Fuhuş, uyuşturucu işi yapan, petrol, silah kaçakçısı, batık bankaların, vampir holdinglerin koruma görevini birtakım adamlar, silahların gölgesinde milletin manevi ve milli değerlerine karşı “topyekun savaş” açıyorlar, darbe planları yapıyorlar, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyorlar, biz de elleri böğründe yıllardır olanlara bakıyoruz..
Her yerde varlar: Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, imam, müftü, tarikat.. Şeyh de, fahişe de, ilahiyatçı da, papaz da var aralarında.. Kadrolu resülleri bile var.. Mehdi bile örgütlerler..
Daha Ergenekon sonrası operasyonlarda gözaltına alınan asker, subay toplam sayı 150 bile olmadı ama eğer Çetin Doğan başarılı olmuş olsaydı, orduda tasfiye edilecek subay sayısı 823’tü. Daha operasyonlardaki toplam gözaltı sayısı, bu rakamın altıda biri bile değil. Dahası gözaltındakilerin çoğu emekli.. Bunların fişledikleri muvazzaf sayısı 823. Şimdi yeni bir liste oluşturacak olsalar, bu sayı 1000’i geçer.. Hedefleri, suç ortakları ve itaat edenler, boyun eğenler dışında herkesi tasfiye etmekmiş yani..
Ergenekon sonrası operasyonlar sadece hükümeti değil, orduyu da büyük bir yıkımdan korumuş..
Bu çete, aslında daha önce kendi karanlık planları için tehdit olarak gördükleri kişileri YAŞ kararları ile ordudan atmış. Onu da hesaplarsanız bu tasfiye planının birkaç bin kişiyi kapsadığı görülecektir..
Şimdi, bana kalırsa YAŞ’ta bu durumun yeniden değerlendirilerek, ordudan atılan subaylara, iade-i itibar yapılmalı. Durumu uygun olanların geri dönmeleri sağlanmalı ve diğerlerine de tazminat ödenmelidir.. Çünkü karanlık plan, son olaylarla açık bir şekilde gün yüzüne çıktı.
Yargı reformu sırasında YAŞ kararlarına yargı yolunu açan düzenleme de mutlaka yerini almalıdır..
Bu olaylar, bazı gerçeklerin ortaya çıkması, toplumun bazı gerçekleri görmesi açısından büyük önem taşıyor. Yeni Anayasa ve yargı reformu açısından da varolan toplumsal mutabakat böylece bir kez daha ve daha güçlü bir şekilde gündemdeki yerini aldı..
Bana göre, bu karanlık çetenin, TSK dışında kalan, media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, yüksek yargı ve DTÖ / STK’lar içindeki uzantılarının da deşifre edilerek sorumluların savcılıklara teslim edilmesi gerek..
Bu gelişmeler, hayırlı ve kurumların moral ve sağlıklı gelişimi açısından önemlidir.. TSK bir kamburdan kurtulmuştur.. Aynı neşterin, diğer kurumlara da vurulması gerekir.. Bu asimetrik, psikolojik bir harekat değil, şifa operasyonudur.. Askerler şu sözü duymak istemese de hakikat şudur ki, “şeriatın kestiği parmak acımaz”
Kol kırılıp yen içinde kalmaz. Kalmamalı. Çünkü o zaman kırık kol kangren olur. Çolak kollu askerler savaşamaz..
Darbeci, çetelerin zebunu olmuş bir ordunun düşmana ihtiyacı yok ki. Zaten o teslim alınmıştır..
TSK’da sır diye bir şey kalmamış. İstihbaratçılar, kokoreççi ve Kur’an-kursu öğrencisi peşindeyken güvenlik kevgire dönmüş..
Şu emri veren bir Türk subayı(!): Poyrazköy’de bulunan mühimmatla ilişkisi olduğu belirtilen ve Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklu bulunan Albay Ali Türkşen’in, görev yaptığı komutanlıktaki tüm personeli evlerinin içine kadar fotoğraflarıyla birlikte fişlediği ortaya çıktı. Uzunada Sualtı Komutanlığı görevini yürüten Albay Türkşen, yayınladığı bir hizmet içi genelgeyle tüm personelinden, “yaşadıkları mahalle, semt, sosyal çevre ve evlerinin sokaktan çekilmiş görüntülerini, ev içindeki genel yaşam mahallerinin fotoğraflarını ve aile üyelerinin ev içi ortamda toplu çekilmiş fotoğraflarını” istedi. Komutanın personelini dahi iyi tanıyabilmesi, ayrıca sosyal olanakların yerinde görülmesi maksadıyla Dz. Kur. Kd. Alb. Ali Türkşen’in Ocak 2010 tarihinden itibaren çay, yemek, sohbet maksatlı ev ziyaretleri düzenleyeceği belirtiliyor. Bu ziyaretlere hazırlık amacıyla da tüm personelin dijital ortamda kendi kendilerini fişlemeleri istendi. Söz konusu “Hizmete Özel” yazıda, şu talimatlar yer alıyor: “Bu faaliyetlere hazırlık olması maksadıyla tüm personel, digital ortamda, yaşadıkları mahalle, semt, sosyal çevre ve evlerinin sokaktan çekilmiş görüntüleri, ev içindeki genel yaşam mahallerinin fotoğraflarını ve aile üyelerinin ev içi ortamda toplu çekilmiş birkaç kare fotoğrafını 31 Aralık 2009 tarihine kadar İsth. Kd. Üçvş. Cengiz Şahin vasıtasıyla bilgisayar ortak alanına yükleyecektir.”
Bunların sadece tutuklanması, yargılanması ve cezalandırılması değil, ruh sağlıkları açısından tedavi görmeleri de gerek.. Bunların çocukları, aileleri, mesai arkadaşları için de aslında psikolojik rehabilitasyon programları uygulanmalı.. Bu, insanî bir sorumluluk..
Merhametimiz gazabımızı, sevgimiz nefretimizi aşmadan biz bu mücadeleyi kazanamayız. Siyasi rekabet, kan davasına dönüşmemeli.. Ve herkesin yüzü adalete dönmeli.. Ve herkes olaylar karşısında önce kendini hesaba çekmeli, “Ben nerede yanlış yaptım” diye sormalıyız.. Sadece şikayet etmek ve istemenin çözüm olmadığını bilmeliyiz. Bedel ödemeyi, hak etmeyi, sorumluluk üstlenmeyi öğrenmeliyiz.
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi