Sen çok yaşa Mukaddes yenge!
Malum, Şener bey (pardon paşa) Ergenekon tutuklamasından sonra düşerek hafızasını kaybetti ya, bu yüzden mahkemelere de gelemiyor maalesef; ama hayranları çok fazla üzülmesinler. Hanımefendinin hafızası maaşallah yerinde. Gereken açıklamaları o yapıyor.
Mukaddes yengeye şahsen ben borçlu olduğum gibi, bütün matbuatımız ve tarihçilerimiz de borçlu. Onun iyiliği, basına ve tarihe yardımları unutulmaz.
Mukaddes yengenin o mübarek ağzından dökülen sözleri ben de herkes gibi “habervaktim”den dinledim.
Ne yalan söyleyeyim, inşirah buldum, açıldım, ferahladım.
Yengemiz hakkıyla doğru sözlü. Hakikatlerin gizli kalmaması için elinden geleni yapıyor. Zevci paşa hazretleri de ne kadar çok şeyi paylaşmış onunla. Malum hayat müşterek! Eski Türk geleneğine göre, hakanla birlikte hatun da devlet işlerine vaziyet ederdi ya, demek ki Eruygur ailesi gelenekçi bir aile. Bunu Erzurumlu olmalarından da çıkarabiliriz.
“Ayy ben de anlamıyorum vallahi hiç. Devlet mevlet kalmamış. İşte jandarmayken, bütün orgeneraller bir toplantı yapıyor, ayda bir. Hilmi Özkök Paşanın zamanında biliyorum. Şener o zaman bitirelim şu işi demişti. Biz bu işi bitirelim dedi. Kimse sesini çıkartmıyor.”
İlahi Mukaddes yenge! Bir mesele bu kadar açık, tabii ve tadında anlatılabilir ancak. Tabak gibi!
O sıralar “devlet”in kalmadığı kesin de, “mevlet” ayaktaydı. Çünkü devletin işini mevlet bitirdi! Peki o vakitler “mevlet”in işi neydi, yengemiz sağ olsun onu da bir güzel açıklıyor:
“O günün bütün komutanları hükümetle uğraştı. Fırtına Paşa süperdi... Hükümetle uğraştı. Hilmi ile uğraştı. Hilmi’yi yola getirmeye çalıştılar. Tabii herkes az buçuk hem fikirdi. Dört kişiyi susturdu. Öyle bir güç var elinde... Yani bütün o günün komutanları bu hükümetle uğraştı. Yani uğraşmadı dersem günâh olur. Herkes bu işin bilincindeydi. Fırtına Paşa da süper. Hepsi süper. Yani bir canım var diyor. O da gitsin ne olacak ölecem nasıl olsa.”
Gel de o meşhur İttihatçı marşı hatırlama:
Ordumuz etti yemin
Milleti etti emin
Titredi hak ü zemin
Mukaddes yenge üzülmekte, hayıflanmakta haklı. Bir zamanlar cumhurbaşkanlarını hizaya getiren, başbakanları hükümet başsekreteri haline düşüren, bakanları hesaba bile katmayan erkân şimdi ne hâllere düştü.
“Koca kuvvet komutanlarını paldır küldür götürüyorlar, tedirginiz. Yani biz de tedirginiz paldır küldür götürüyorlar. Koca kuvvet komutanları yan yana geldikleri vakit iki lâf edemeyecekler mi? Konuşuluyor bu memleketin hali ne olacak? Ne yaparız? Ne yapalım? Zaten MGK’da bindiriyorlar bunlara. MGK’da yapmadıklarını bırakmadılar.”
Mukaddes yengenin başka güzel ve faydalı konuşmaları da vardır elbette. Çünkü o zamanlar komutanların tek işi devletle uğraşmak değildi. Sağ olsunlar milletle de epey uğraştılar. Milletin ne giyeceğine, ne okuyacağına, hangi kebapçıdan karnını doyuracağına kadar her işle meşgul oldular. İrticai esnaf listesi bile yayınladılar.
Bilhassa Şener Paşa bu işlerde çok müessir idi. O büyük uğraşları arasında nahoş yayınlar yapan Vakit için de “bitirelim şu işi” demedi mi? Mukaddes yenge şu işin aslını da açıklasan da “habervaktim”den öğrensem. Zevciniz hazretleri Vakit’le ve bendenizle neden uğraştı? Neden yüzyılın tazminat davasını 312 kişiyi peşine takarak bana yıktı?
Konuş be yenge!
Kitap hattı:
Su Raporu 2009. Selâmi Oğuz’un kitabı. İşin teorisiyle olduğu kadar pratiğiyle de uğraşmış uzmanın kitabında su varlığımızın yetersiz olduğu, gelecekte de daha yetersiz olacağı uyarısında bulunuluyor. Türkiye’nin su kaynakları ve geleceği ile ilgili malumatla birlikte teklif ve tavsiyeler kitabı zenginleştiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.